İnsanlık tarihine, insanlığa ve insana dair…
"İnsanlar özgür doğdular ama her yerde zincirler içine alındılar."
~Jean Jacques Rousseau
İlk insandan günümüze kadar birçok şey değişti. En basiti insan değişti… Yaşamak için avlanan insandan, keyfi için avlanan insana güncelleme yapıldı. Bunu tek başına, insan yaptı.. Şempanze yapacak
Tanzimat edebiyatına çalışıken, Ahmet Vefik Paşa'nın Moliere'den çevirdiği adını çoğu kez tiyatro okuma metinlerinden duyduğum Cimri romanı daha dün elime geçti.
Kitapta karun kadar zengin olup, hayatta sevgi, saygı gibi insani değerler dururken parayı her şeyin üstünde tutup, paraya tamah eden bir kişinin; kendisini komik ve aciz bir duruma düşürmekten başka elinden hiçbir şey gelmediği anlatılıyor.
Tamam tutumlu olmak çok güzel, takdir edilesi bir şey ama ne demişler? Her şeyin fazlası zarar. Tutumluluğun da dozunu ipin ucunu kaçırır gibi kaçırırsan eğer, sonunda cimrilik ile yüzleşirsin.
Kitabın genel havasında, cimriliği hicvetmek maksatlı, biraz da ironi katılarak, cimri bir kişinin içine düştüğü durumlar komedi tadında ifade edilmiş. Hatta kitabı okurken zaman zaman kendimi gülmekten geri alamadım.
Okumanızı tavsiye ederim, gülmek için birebir. . .^_^.
Ya... işte böyle... Herşey sana çalışmayı, tutumlu olmayı öğretiyor. Seni buna sürüklüyor. Güç sahibi olmak isteği aklın ve kilise... hepsi. Sen de onlara uyuyor, ihtiyatla adımını atarak dürüst bir yaşayış sürüyorsun. Daha doğrusu hiç yaşamıyorsun... Ama çalışıyor, didiniyor, para topluyor, üzülüyorsun. Ve hayatın böylece geçiyor. Sonra birdenbire bu oyun artık para etmez oluyor... Herkes dirayetle, akıllılıkla alay ediyor, kilise de kapılarını kapayarak susuyor. Otoritenin yerini kuvvet alıyor, kazanç zorluların eline geçiyor ve kimse senin harcadığın çabayı takdir etmiyor. Bu mümkün mü?.. Böyle bir şeyin doğru olması mümkün mü?
Bardağa hep dolu tarafından bakan
Gülümseyerek konuşan
Konuşurken göz teması kuran
Kendisi için zararlı olanı tesbit eden
Hatasını telafi etmeye çalışan
Doğayı seven ve yaşatan
Yalnız vakit geçirmekten hoşlanan
İlk seni seviyorumu söyleyen
Zengin olmak dışında hayalleri olan
Duygularını saklamayan
Başkalarına değil kendi hayatına odaklanan
Tutumlu ama aynı zamanda cömert olan
Hayat için sorumluluk alan
Hassas konularda gevezelik etmeyen
Hata değil güzellik arayan
Bu milletten 'Allah utandırmasın' diyerek dua alıp iktidar olanlar utanınılacak ne varsa yapmaktan geri durmadılar. Tabi suç yine milletimizde elbette çünkü;
1) duayı eksik yaptık,
2) Erbakan Hoca’nın 2002 yılından beri haykırdığı tüm gerçekleri görmezden gelip hep bir bahane türettik,
3) geçmişteki travmaların yeniden yaşanmasıyla
Dileyen kafasını kuma sokmaya devam eder ve neticesinde layık olduğu şekliyle yönetilmeye ve sömürülmeyi alışkanlık hâline getirir. Dileyen ise kendine gelir, hesap sorar...
t.me/PlandemiArsiv
• ALİ KARAKOÇ
Sessizlik içinde daha huzurlu olduğunuz için size içine kapanık diyecekler.
Sevdiğiniz şeylere tutkuyla bağlandığınız için size saplantılı diyecekler.
Kendinizi dinlediğiniz, sınırlarınızı koruduğunuz için size kibirli diyecekler.
Çatışmadan ve huzursuzluktan kaçındığınız için size güçsüz diyecekler.
Sırf laf olsun diye hal hatır
sormadığınız
“Ya ...İşte boyle..Her şey sana çalışmayı, tutumlu olmayı öğretiyor. Seni buna sürüklüyor. Güç sahibi olmak isteği, aklın ve kilise... hepsi. Sen de onlara uyuyor, ihtiyatla adımını atarak dürüst bir yaşayış sürüyorsun. Daha doğrusu hiç yaşamıyorsun... Ama çalışıyor, didiniyor, para topluyor, üzülüyorsun. Ve hayatın böyle geçiyor. Sonra birdenbire bu oyun artık para etmez oluyor.”
Tutumlu olmak, ölçülülük, hamaratlık; işte bendeki garantili üç kağıt. Sermayemi üç, hatta beş katına yükseltecek, bana özgürlük ve iç rahatlığı sağlayacak şey…
Tutumlu olmak ile cimri olmak arasında fark varmış. Cimriysen, paraya tapan büyük başlar kadar kötü olurmuşsun ve paranı zorunlu olduğun şeyler için kullanmazmışsın. Bu şekildeysen o zaman para senin Tanrındır ve bütün bunlardan iyi bir şey çıkmazmış.
"Tertuliano Maximo Afonso tek başınayken bile gülümsemeyi becerebilen olağanüstü insanlardan değildir, özünde melankoliye, içine kapalılığa, hayatın fani olduğunu fazlasıyla duyumsamaya, insan ilişkileri denen Girit labirentleriyle karşı karşıya gelince amansız bir şaşkınlığa kapılmaya meyillidir."
Saramago'nun bana göre "İsa'ya