''Birbiri ardından sıralanan bu sonralar, benden çok daha uzaklardaki bir yerlere, karanlık ve yalnızlığa çıkan,bana hiç bir umut vermeyen bir merdivenin basamaklarını oluşturuyordu sanki.''
En iyi zamanlardı; en kötü zamanlardı. Bilgelik çağıydı; ahmaklık çağıydı. İnanç dönemiydi; şüphecilik dönemiydi. Aydınlığın mevsimiydi; karanlığın mevsimiydi. Umut baharıydı; umutsuzluk kışıydı. Öncemizde her şeyimiz vardı; öncemizde hiçbir şeyimiz yoktu. Hepimiz doğrudan cennete gidiyorduk; hepimiz doğrudan cehenneme gidiyorduk. Kısacası o dönem de bugünkü gibiydi; öyle ki, dönemin en gürültücü yetkililerinden kimileri, hem iyisi hem de kötüsü için 'en' ile başlayan karşılaştırmalarda ısrarcıydılar.
İyi niyetli biriyim ben. Niye iyi insanlara iyi şeyler olmuyor? Niye şans benim ayağıma gelmiyor? Saçma sapan şeylere umut bağladım hep. Her yıldız kaydığında dilek tutmaktan dilek manyağı oldum. Yoruldum artık. Güçlü görüneceğim diye geberip gideceğim.
yaşama olan aşırı sevgimizden
umut ve korkudan kurtulan bizler
hiç bir yaşamın sonsuz olmadığı
ölülerin asla dirilmediği
ki en yorgun ırmak bile
denizle birleşir bir yerde
bu yüzden tanrılara şükranlarımızı sunarız.