Bundan yaklaşık on yıl kadar önceydi. Edebiyat öğretmenimizle bir dersimizde, edebi eserlerin toplum üzerinde yarattığı etki üzerine sohbet ediyorduk. Yerli edebiyatımızın en ilginç olaylarından biridir; Ahmet Mithat Efendi’nin gazetede tefrikalar halinde yayınladığı bir romanı mutlu sonla bitmeyince, halk gazetenin kapısına dayanıp, Ahmet Mithat
"Üst tabakadan olanlar, hep kendileriyle halkın arasında soğuk bir mesafe bırakıyorlar. Onlara yanaşırlarsa kendilerinden bir şey yitireceklermiş gibi korkuyorlar."
Üst tabakadan olanlar , hep kendileriyle halkın arasında soğuk bir mesafe bırakıyorlar. Onlara yanaşırlarsa kendilerinden bir şeyler yitireceklermiş gibi korkuyorlar.
Selamlar
Bu kitabı nasıl daha iyi anlatabilirim diye çok gerildim. Çünkü hissettiklerimi tam anlamıyla kelimelerle asla aktaramayacağım. Bir başarının, bir yenilginin kitabı Martin Eden;
Jack London’ın hayatından kesitler taşıyan yarı otobiyografivari olan eser London’ın yazar olma yolunda
ne gibi zorluklarla karşılaşmış olduğunu da gözler önüne seriyor.
İlk başlarda aşk romanı gibi gelebilir size, fakat sonraları tam olarak aristokrasi sınıfına eleştiri niteliğindedir. Sosyal statü farklılıkları o kadar güzel anlatılmış ki..
Martin denizcilikle uğraşan eğitimsiz, kaba, barbar bir genç.
Ruth; eğitimli, entelektüel, üst tabakadan (onların deyimiyle) bir burjuva kızı.
Aşık olana dek tek dünyası denizden ibaret olan Martin’in artık tek bir amacı vardır. Ruth’a, onun mensup olduğu sosyal sınıfa yükselebilmek, tabaka farklılıklarını yok edebilmek. Bunun için tüm imkanlarını kullanıp, asla vazgeçmeyip, günlerce gecelerce çabalar. Bir yerden sonra istediğini başarıp saygın bir yazar olur olmasına ama başarısının sonucu istediği gibi olur mu, okuyarak öğrenin derim.
Karakterimizin azmine, kararlılığına hayran kalmamak elde değil. Ama başarıyı elde etmeyi bir başkası için değil de kendimiz için istemeliyiz. Bu kitapta bize bunu çok net gösteriyor.
Okuyacak olanlar Martin’le gerçekten tanışmaya hazır olun. Hayatımın birçok döneminde sık sık aklıma geleceksin canım Martin
Martin EdenJack London · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202390,3bin okunma
SPOİLER!!!
Marquez ile Latin Amerika’dayız. Sömürge olan Karayipler’de dolaşıyoruz. Bu eserinde siyasi olaylardan çok toplumsal yapıyı ayrıntılı olarak işlemiş. Birçok geminin demir aldığı bu adaya doğal olarak farklı kültürler egemen. Bu sebepten belki de gerçek bir toplumsal yapı yok. Bireysel görünüyor her şey. Sanki her gemi farklı bir
"Hayatını yaşayan, heyecanlar duyan, aşkı tadandı o; kalenderdi, hayatın hafifliklerini tebessümle karşılayandı; gemilerin üst güvertesinde görev yapan, ayak basılmamış topraklarda dolaşan, kavgayla geçen eski günlerde çetesini yönetendi. Halk kütüphanesindeki binlerce kitabı ilk gördüğünde ağzı açık kalan ama sonrasında kitapların içinde
Üst tabakadan olanlar kendileriyle sıradan halkın arasında soğuk bir mesafe bırakacaklardır hep, onlara yaklaşmakla bir şey yitireceklerine inanıyor gibiler.
Üst tabakadan olanlar kendileriyle sıradan halkın arasında soğuk bir mesafe bırakacaklardır hep. Onlara yaklaşmakla bir şey yitireceklerine inanıyor gibiler.
Üst tabakadan olanlar, hep kendileriyle halkın arasında soğuk bir mesafe bırakıyorlar. Onlara yanaşırlarsa kendilerinden bir şeyler yitireceklermiş gibi korkuyorlar.
“Koca dayağı“diye yazıyordu orada, “erkeklere tanınan bir haktı ve alt tabakadan olduğu kadar üst tabakadan olanlar tarafından da hayâsızca uygulanabiliyordu…”
Ortak travmalara sahip olduğunuz ve duygusal bağınızın eskilere dayandığı biri sizin asıl hedefinizi gerçekleştirmenizin önüne geçebilir mi?
İncelemede detaylara girmeyeceğim sadece can alıcı kısımlara yorum yapacağım.
Kitabımız distopik bir gelecekte geçmektedir. Amerika'nın yıkılmış yerine Panem adında 12 mıntıkaya ayrılmış bir ülke