Yazar, şu anda öğretilen dünya tarihini altüst eden bir fikri, yani, Mu kıtası gibi bir yerin geçmişte var olduğu ve geçmişteki uygarlık seviyeleri ile göz kamaştıran, Uygur, Maya, Mısır ve Sümerlerin bu kıtanın ancak kolonileri olduğu tezini işlemiş. James Churchward adlı araştırmacının, dünyanın birkaç yerinde bulduğu ve birbiriyle bağlantılı tabletleri okumasını, tarihin derinliklerinde ortaya çıkan coğrafi oluşumlarla da desteklenen bir süreci anlatmış. Atatürk’ün, bu araştırmalara nasıl ve neden ilgi duyduğunu ayrıntılı olarak işlemiş.
Atatürk, düşünülmeyeni düşündüğü, yapılamayanı yaptığı için Atatürk oldu. Böyle bir gerçeklik ortada iken, son 2 yılını verdiği Mu kıtası ve Türklerin kökeni araştırmalarını ulus olarak daha ne kadar görmezden geleceğiz. Kendimizi, birilerinin, “bu fikirler gerçekdışı” telkinine inandırdığımız için mi yoksa “Batı kaynaklı bir haber çıksın gerçek olduğuna inanalım” diye bekleyedurduğumuz için mi? Heriki düşünceyle de bir yere varamayız. Daha çok kanıta ulaşmak ve bu tezi gerçekleyebilmek üzere James Churchward’ın torunu, dedesinin çalışmalarını bugün de sürdürüyor. Peki biz, Atatürk’ün kurduğu ve araştırma gelirini teminat altına aldığı Türk Tarih Kurumu, 100’e yakın üniversite, Tarih ile ilgilenen binlerce akademisyen ve amatör araştırmacı, Atatürk’ün zamanının kısıtlı olanaklarıyla başlattığı bu konudaki çalışmasını bir adım öteye taşıyabildik mi? Türklerin kökenini ve yüksek uygarlıklarla bağlantısını ortaya koyan çalışmaları başkalarından öğreneceksek daha çok bekleyeceğiz demektir.