"Biliyor musun, yüzünü bu kadar uzun bir süredir görmediğim sana mektup yazmak ne kadar da tuhaf. Hayalin belleğimde dağılıyor ve irademle büyük bir çaba göstererek bile tekrar geri getiremiyorum onu."
Bir gün, yine talime çıkan askerlerin arkasında tıpkı insan gibi komutla yürüyen köpekleri şaşkınlıkla seyret tikten sonra şehrin ana caddesinde biz birkaç arkadaş yürürken o meczup yanımıza geldi ve uzun uzun köpek gibi uludu. Köpekleri insandan, insanı köpekten ayır manın imkânsız olduğu iki görüntüyü aynı gün yaşadık. Allah'ın kudreti önünde insan ne acizdir!
Sayfa 192Kitabı okudu
Reklam
“Aslında diyelim, frengiden daha kötü bir hastalık değilse, neden kendisi buraya gelmiyor ki? Ben neden tipinin içinde ona yetişmek zorunda kalıyorum? Ne yani, bir gecede onun frengisini mi tedavi edeceğim? Ya da gırtlak kanserini? Hem ne kanseri olacak onda! Benden iki yaş küçük. 25 yaşında. Durumu ağırmış... Sarkom mu ki? Mektup tuhaf, histerik... İnsanın migrenini tutturur cinsten. Hah, işte başladı da. Şakaklarımdaki damarlar zonkluyor. Sabah kalkıp bir bakacaksın ağrı damardan başının tepesine fırlamış, kafanın yarısı mengeneyle sıkıştırılmış gibi olacak, akşam da kafeinle pyramidon alacaksın. Kızağın içinde pyramidonu nereden bulacaksam? Sağlık memurunun uzun yola giderken giydiği kürk mantoyu alman gerekecek, kendi paltonun içinde donarsın. Nesi var bunun böyle? ‘Bir umut ışığı var mı benim için?’ demiş. Romanlarda böyle yazılır, ciddi doktor mektuplarında değil! Neyse. Uyu, uyu sen. Daha fazla düşünme bunları. Yarın her şey belli olur. Evet, yarın.”
Günümüzden geçmişe doğru gidildiğinde devrin teknolojisine bağlı olarak yeryüzünün ulaşılabilecek sınırları büyür, bilinmezlikleri ise idrak edilemeyecek derecede artar. Bu uçsuz bucaksız âlemin bilinebilir kılınması, uzun mesafeleri ömürlerini harcayarak kat eden seyyahların sayesinde olur. Şayet seyyah okur-yazar taifesinden ise, yani devrinin münevver sınıfına intisap etmişse yazdıklarına paha biçilmez. Seyyahın yaşadığı yüzyıldan mektup misali geleceğe yolladığı seyahatname ise zamanın ruhunu, tarihini ve onun şekillendiği coğrafyanın kendine has dokusunu deşifre etmek başta olmak üzere geçmişin karanlığına fener misali ışık tutar.
Sayfa 111Kitabı okudu
"Tarih yazdılar" deniyor. Tarih yazmak mektup yazmaya benzemiyor, mürekkebi uzun zamanda kurur. Ne yazdıklarını çocuklarınız görecek, inşallah iyi sonuçlar görürler.
Sayfa 161Kitabı okudu
Kiraz ağaçlarının çiçek açtığı mevsimde
Ocak ayında yazıp yolladığınız, kiraz ağaçlarının çiçek açtığı mevsimde elime geçen uzun mektubunuz, suskunluk içinde geride bırakılan pek çok yılın sonunda ülkenizden bana ulaşan ilk selam oldu. Bazı işaretlerden görebildiğim kadarıyla, selam ve seslenişiniz, mektupta belirttiğiniz gibi, büyük bir sarsıntı geçirmiş bir dünyadan geliyor, görünürde karmaşa içine sürüklenmiş bir dünyadan yola çıkarılmış gerçekten; bende ve bizim ülkede, imrenmelere konu olan bizim bu barış adası'nda henüz yakılıp yıkılmamış bir us dünyasının herkesçe benimsenen değer ve güçler hiyerarşisinin yaşadığını varsayıyor ve bunu arıyor. Doğrusu bazı bakımdan size hak vermemek elde değil. Gerekli kâğıt ve zarfın bile güçlükle sağlanabildiği yakılıp yıkılmış bir büyük kentin harabeleri arasında coşku, öte yandan inanç ve kaygıyla yazılan mektup, güleryüzlü taşralı bir postacı hanım tarafından alınıp getiriliyor, dimdik ayakta duran bir evdeki, yeşil vadisi kiraz ağaçlarının çiçeklerinden geçilmeyen ve bütün gün guguk kuşunun ötüp durduğu bir köyün huzur dolu havasında açıyor gözlerini.
Reklam
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.