Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
“O uzun, ağır çile sararır, bir hastalığın ardından yaşanan derin iyileşme dönemlerine özgü belirsiz mutluluğun rengidir sarı. Yatışmazlığın, maraziliğin çiçeklerini açan zarif bir yorgunluk, zevklerimizin verdiği karmaşık kaygıyı, zevklerimizin elimizden gideceği fikriyle kıyaslar, şehvetli duyguların yorgunluk öncesi halimizden aldıkları hastalıklı zevki ise bize verecekleri yorgunluğun düşüncesiyle.”
Balkonda otururken uzun süredir her şeyi değiştirmeye, düzeltmeye, iyileştirmeye ve elimde tutmaya çalışmaktan yorulduğumu fark ettim. Boşluğa uzun uzun baktıran bir yorgunluk bu. Artık ne olacaksa olsun, halledemedim çünkü.
Reklam
Kamala’nın güzel yüzünde yorgunluk okunuyordu, mutlu bir hedefe ulaşmayan uzun bir yolda yürümenin verdiği yorgunluktu bu.
Orkun'un Yayın Macerası ve Sonu: Orkun'da hiç aksamayan iki köşe vardı: "Orkun'dan Sesler" ve "Türkiye'nin Köy ve Kasabaları". Bunlardan birincisinde haftanın bazı haberleri çok defa mizahi bir üslupla ele alınıyor ve ayrıca 1944'e ait güldürücü hatıralara yer veriliyordu. Diğerinde çeşitli şehir,
Gözyaşı gibi yağan yağmuru tek tek saymaktan, kendine ayrıcalıklı bir yorgunluk edinen bir başkası, uzun bir keşif­ ten döner gibi, turuncu bir sesle katıldı konuşanlara: Neden akşamlar başkalarının evleri için günü noktalayan bir ışık toplamıdır da bizim evlerimize simsiyah bir pıtrak topu gibi düşer? Biz günden neyimizi esirgedik ki ...
352 syf.
9/10 puan verdi
Böyle bir kitabı yazmayı başaran kişi ne kadar mutlu olurdu!
Kayıp Zamanın İzinde serisi biter. Her bir duygu parçasını çok güzel irdeleyen, hislerimiz üzerine düşündüren, davranışlarımızın nedenleri üzerinde farkındalık oluşturan... (listem uzar gider) harika bir seriydi. Okuması kesinlikle zor bir yazar uzun cümleler, duygusal tahliller, Fransa burjuvazisi falan yoruyor ama diline alıştıktan sonra, çok
Yakalanan Zaman
Yakalanan ZamanMarcel Proust · Yapı Kredi Yayınları · 20201,066 okunma
Reklam
Atsız başlangıçta dergiyle fiilen de meşgul oluyor ve yoruluyordu. 01 Ekim 1950'de Yılanlıoğlu'na yazdığı mektupta “Bu Orkun dergisi böyle giderse benim imanımı gevretecek. Bir tashîh memuru tuttuk ama daha iş kıvamına girmedi." demektedir (Hacaloğlu 2013: 43). Yine Yılanlıoğlu'na yazdığı 11 Ocak 1951 tarihli bir mektubunda ise
Kent'te gördüğüm ve konuştuğum ve benimle konuşan Kadın. Işıksız bir odadaydım. Odamda olduğunu söylediler. Yatağımdaydı, benimdi tümüyle, ışıksız! Çok heyecanlandım, çok heyecanlandım çünkü ailemle birlikte kalıyordum. Bir korkudur aldı beni. Yırtık pırtık giysiler içindeydim, ben. Kibarlar alemindendi o, kendini vermeyi bilen; gitmesi gerekiyormuş! Tarifsiz bir acı duydum: kucaklayıp yatağın dışına yuvarladım. Hemen hemen çıplaktı. Çok çelimsiz olduğumdan üstüne düştüm ve onunla birlikle sürüklendim halılar arasında, ışıksız! Bizimkilerin lambaları art arda, kırmızı ışıklarla yanıyordu yandaki odalarda. Kadın gözden kayboldu o zaman. Tanrının istemediğinden de çok gözyaşı döktüm. Sonsuz kente çıktım. Ey yorgunluk! Sağır gecede ve mutluluktan firarda boğulmuş. Dünyayı kar altında soluksuz bırakmak isteyen o kış gecelerinden biriydi sanki. Haykırıp "nerelerde o kadın? " diye sorduğum dostlar doğruyu söylemiyordu. Onun geçtiği yere bakan pencerelerin önündeydim her akşam: kefenli bir bahçede koşuyordum. İttiler beni. Sonsuz gözyaşları döktüm bütün bunlara. Sonunda toz dolu bir yere indim ve çatılar üzerine oturdum. Ve bu geceyle tükenmeye bıraktım bütün gözyaşlarımı gövdemin. -Yine de yıkılmışlığım hiç terk etmedi beni. Anladım ki günlük yaşamını sürdürüyordu o; ve iyiliğin aynı yere dönmesi bir yıldızın dönmesinden daha uzun zaman alıyor. Dönmedi ve dönmeyecek odama gelmiş olan o Tapılası Kadın, -hiç ummadığım bir şey. Gerçek, bu kez, dünyanın bütün çocuklarından daha fazla ağladım.
Sayfa 162 - Varlık
Uzun zamandır yorgundu. Yorgunluğa tuhaf bir şekilde alışmıştı. Giydiği bir kıyafet gibiydi yorgunluk, ördüğü bir duvar, kırdığı bir ayna, izlediği eski bir film. Yüzyıl uyusa yine de üzerinden atamayacağını biliyordu. Uyusa kimse uyandırmasa, dokunmasa öylece yatıp kalsa.
Sayfa 115 - Can YayınlarıKitabı okudu
Hiç gencimiz yoktur, hemen yetişkin oluruz ve uzun bir süre yetişkin olarak kalırız. Ağır bir yorgunluk ve ümitsizlik vardır halkımızın tabiatında...
Reklam
Biz gençliğimizi yaşamadan hemen yetişkin oluyor ve çok uzun bir süre yetişkin olarak kalıyoruz; bu nedenle belli bir yorgunluk ve ümitsizlik halkımızın dayanıklı ve umut dolu varlığı içinde derin izler bırakıyor.
Sayfa 179
.... Atatürk'ün Din Hakkında Sansürlenen Görüşleri Atatürk'e ilişkin olarak 2 önemli çarpıtma yapılıyor. Biri Batılılaşma konusunda... Diğeri din konusunda... İlki, Atatürk'ün hedef olarak Avrupa'yı göstermediği iddiasına dayanıyor. İkincisi, -dinci kesimin ve medyanın sürekli yaptığı gibi- ısrarla Atatürk'ü dua ederken,
84 syf.
·
Puan vermedi
Evet on serilik kitap serisinin tek beğenmediğim kitabı. Öyle bir anlatılmış ki bitsin diye baktım. Uzun uzadıya,üstün körü anlatılmış gibi geldi. Yorgunluk,yorgunluk türleri, sebepleri ve çözümleri üzerinde üstün körü durulmuş. Keyifli okumalar.
Kronik Yorgunluk Sendromu
Kronik Yorgunluk SendromuSerenay Özen · Siyah Beyaz Yayınları · 202080 okunma
“Sonuçta varoluşun neden olduğu en büyük yorgunluk belki de insanın yirmi yıl, kırk yıl boyunca, hatta daha bile uzun süre, aklı başında kalmak için harcadığı o olağanüstü çabadır, basitçe, derinden kendi, yani tiksindirici, dehşetengiz, saçma olmamak uğruna. Baştan veri olarak elimize tutuşturulan şu aksak ikinci sınıf insanı, sabahtan akşama kadar hep küçük bir evrensel ideal, birinci sınıf bir insan olarak sunmak zorunda kalmamız ne de büyük kâbus.”
Sayfa 427 - YKY
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.