Nişanlın neden kafeste diye sordum. Halkını sevdiği içinmiş.
"Sen niye buradasın?" diye sordum Nevin'e.
O da halkını sevdiği için buradaymış. Ben büyüyünce halkımı hiç sevmeyeceğim. Halkını sevenler hep kafese giriyor.
Hans Andersen'in küçük öykülerinden biri vardır. Ama benden uzaklaşmış durumda şimdi, tam toparlayamıyorum. Aşağı yukarı şöyle. Bir çocuğun kafeste bir kuşu var, çok seviyor bu kuşu, ama bakımını hiç düşünmüyor. Bu kuş, sahibince işitilmeyen, hiç umursanmayan şarkılarını döktürüp duruyor. Ama zamanla açlıktan, susuzluktan eziliyor, küçük yaratığın şarkısı bir yakınmaya dönüşüyor, silikleşiyor, sonunda büsbütün kesiliveriyor. Ölüyor kuş. Çocuk kafesin yanına geliyor, birden yüreği burkuluveriyor o zaman. Acı gözyaşları dökerek arkadaşlarını çağırıyor, kuşu büyük bir törenle yas içinde gömüyorlar, ama zavallı yavrucaklar, ozanları rahata kavuşturacak yerde ölüme kadar aç bırakarak, sonra onların gömülme törenlerine, adlarına dikilen anıtlara avuç dolusu para harcayanların yalnız çocuklar olmadığını bilemiyorlar.
Beni yak kendini yak, her şeyi yak
Bir kıvılcım yeter, ben hazırım bak
İster öp okşa, istersen öldür
Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk
Seni içime çektim bir nefeste
Yüreğim tutuklu, göğsüm kafeste
Yanacağız ikimiz de ateşte
Bir kıvılcım yeter, hazırım bak
Aşk için ölmeli, aşk o zaman aşk
Allah'ım, Allah'ım
Ateşlere yürüyorum
Allah'ım acı ile
Aşk ile büyüyorum
Beni yor hasretinle, sevginle yor
Sevgisizlik ayrılıktan daha zor
Dilediğin kadar acıt canımı
Varlığın da, yokluğun da yetmiyor
Allah'ım, Allah'ım
Ateşlere yürüyorum
Allah'ım, acı ile
Aşk ile büyüyorum...