Şule Gürbüz ile ilk tanışmamı hatırlıyorum.. üniversite yılları sahaf sahaf avârelik yaparken Kambur isimli bir kitap buldum, o beni buldu belki de ve hemen içine alıverdi. içimde ne çok kambur biriktirmişim meğer, meğer kamburların dilinden anlayabilen birileri daha varmış şu dünyada, meğer yalnız değilmişim... Şule Gürbüz sonra usul usul sokuldu
5 Eylül 2019 Perşembe
00:00
Svetlana ALEKSİYEVİÇ 7 Aralık 2015 yılındaki Nobel Edebiyat Ödülü konuşmasına şöyle başlar:
"Bu kürsüde tek başıma durmuyorum. Etrafımda sesler var, yüzlerce ses..."
Evet yüzlerce ses vardı çünkü o sözcüklerden çok sesleri önemsiyordu. Tonlarını, ezgilerini. . Binlerce ses bandı sarmıştı onu hemde baştan
Merhaba arkadaşlar sizlere güzel bir kitap yorumuyla geldim
ilk defa polisiye,gerilim kitabı okudum ben bu konuda eğer ilk kitabı okuycaksam güzel bir kitap olsun diye düşünenlerdenim ve öylede oldu bence.
Yazar yaşanmış ve ileride yaşanacak herşeyi kaleme almış aslında.Bir polisin her anını anlatmış çoğu sayfada ve benimde ailemdede meslektaşları oldugu için çok şey yaşayıp gördüm çoğu sayfada aklıma gelip gözyaşlarına boğuldum.Kitabın sonuna kadae katilin kim oldugu asla belli değil tamam tamam tahminler oluyorda katili öğrenince yok artık dedim.
Güzel bir kitapdı yazarın ilk kitabı ve bence gayet başarılıydı.
Her insanın zaafları vardır.Zaaflarını en aza indirgeyen her şeyin sahibi olur.Ölümün bile.
Kayboldum aslında çok iyi bildiğimi sandığım bir yerde kendi içimde ….
Kendi içimdeki sonsuzlıktayım uzun bir zamandır karanlık her yer ilk başta korkmuştum kurtulmaya çalıştım çıkmaya çalıştım kendimi kendimden kurtarmaya çalıştım ve bu boş uğraşlarım hüzün gözyaşlarına dönüştü. Kimse silmedi onları kurudu yüzümde ama kalbime işledi. Sanki
Umut Göktuğ'un başına gelenlerden kendini sorumlu tutar. Göktuğ a birşey olmadığı için çok sevinir fakat kafasını kurcalayan o büyük sir yine onu ele geçirir. Yine sevdiği adam ve gerçekler arasında kalır. Fakat bu defa Keremi kaybetmeyi göze almak istemez. Göktug'un da yardımı ile sırlardan kurtulmaya çalışır ve Kerem'in suçlu olmadığını öğrenir. Bu arada Duru ve Azra'nın planlarından haberleri yoktur. Bu plan onlara çok zarar verse de onlar birbirlerinden asla vazgeçmezler.
Benim Emre Gülden okuduğum ilk seri olmasına rağmen yazım dilini çok beğendim. Yeri geldi kahkahalara boğuldum yeri geldi gözyaşlarına... Seriyi tekrar okumam gerekse Göktuğ ve Keremsu için okurdum. Çünkü Göktuğ'un komikliği, güvenirliliği, aklı, sevecenliği, ve tabi ki dostluğu o kadar güzeldi ki. Gülmediğim bir bölüm yok onunlar ilgili
Peki ya Keremsu; Kim birini onun kadar sevebilir ki, onun aşkı, koruyup kollayışı kendine yapilanlara rağmen bıkmadan usanmadan sevişi beni kendine hayran bıraktı...
Keremsu, Umutun güneşi sen okuduğum en özel karaktersin.
"Gökyüzü...Güneş...Yıldızlar...
Orada her kim varsa ve şu anınıza şahitlik ediyorsa görsün ve bilsin ki...
Kerem ve Umut'un aşkı gerçekti.
Bu hikâyenin bitmesini hiç istemezdim. Peki yazarın bıraktığı not ben hala oradayım.
Gözünüz kapalı alabilirsiniz.
Hani bazı kitaplar vardır okuduğunuz zaman suratınıza tokat yemiş gibi hissedersiniz. İşte ben şu an öyleyim. Kaç gündür suratıma tokat yemiş gibi dolaşıyorum. Yediğim lokmalar boğazıma düğümleniyor. Hüseyin'in, Fatma'nın, Sefer'in yokluktan yiyemediği için, bu dünyadan göçüp gittiği, o lokmalar boğazımdan bir türlü geçmiyor.
Kitap bitene kadar
Shangguan Niandi ben sadece seni bir ot parçasıyla biraz gıdıklamıştım ama karşılığında bana iki tokat attın; sana biraz dokundum diye yüzüme şarabı boca ettin. Ama Babbit'in seni elleyip ısıracak olmasını memnuniyetle kabul ettin. Bu dünya hiç de adil değil. Siz ucuz yaratıklar, niye benim kalbimdeki acıyı anlamak istemiyorsunuz? Bu dünya üzerinde memeleri benden daha iyi anlayan, benden daha fazla seven ve onların nasıl korunması gerektiğini benden daha iyi bilen hiç kimse yok ama sizler benim iyi niyetimi yanlış anlıyorsunuz, ben eşek başı mıyım! Birden gözyaşlarına boğuldum.