Bir kızın babası kızını şantajla tehdit eden sevgilisini öldürmüş.Böyle şantajlara başvurunca elinize ne geçecek? Adam gibi istenmediğin yerde kalma git.. Erkek dediğin istenmediği yerde durmaz, ceketini alır çeker gider. Reddedilse bile zorlamaz, bırakın şu saplantıları. Çok mu seviyorsun duygularına hakim mi olamıyorsun git acını feryadını adam akıllı çek kimseye belli etme,bir süre sonra geçer gider. Hayatta neler alışılmıyor ki. Sevilmediğiniz yerde kalmak acizliktir. 30-40 yıllık evlilikler bitiyor,severek evlenenler ayrılıyor çünkü birbirlerine saygıları kalmamış. Bırakın şu ya benimsin ya kara toprağın ayaklarını.
Bu kitap o kadar da uzun olmamasına rağmen belki de benim uzun sürede onu okumamla, belki de kendi yapısıyla, anlattıklarıyla, belki de yazarın anlatım tekniğiyle benim için hikâyenin de üstüne bir hikayeye sahip. Bu kitabı okurken yaşadıklarımı çok net hatırlıyorum. Bazı yerlerini nerede okuduğumu, nasıl tepki verdiğimi çok net şekilde hala
Günümüzde olsa muhtemelen hakkında uzaklaştırma kararı alınıp, sonrasında ya benimsin ya kara toprağın diyerek kadın cinayeti işleyebilecek bir karakterle baş başayız. Siz siz olun Werther kadar ezik olmayın arkadaşlar. Tamam aşk güzel şey de, doğru zamanda ve dozunda.
Victor Hugo – Notre Dame’ın Kamburu Kitap Değerlendirmesi
Kitap gerçekten çok sıkıcıydı. Birçok yeri okurken o kadar zorlandım ki sayfa atlamayı bile
düşündüm. Ki bir kitapta en nefret ettiğim şey sayfa atlamaktır. Her sayfanın kitabın
bütününde bir önemi olduğunu düşünürüm. Neyse ki sayfa atlamadan, sıkıcı yerlere
sabrederek, tuğla gibi
Herkese merhaba . Bugün size hikâye içinde hikâye, son içinde son olarak adlandırdığım bir eserin yorumuyla geldim.
Aşk nedir?
Sevmek sevdiğine istemediği hâlde istemediği şeyleri yaptırmak mıdır?
"Ahzan, adı gibi hüzünlerle dolu bir kitap."
Fatih'in peşinde Pınar, Pınar'ın peşinde Aras...
Mutluluk,
Onu öyle karşımda görünce. Sanki yeniden tutuldum. Bu dert beni iflah etmez. Hani minibüslerin arkasına yazıyorlar ya "ya benimsin, ya toprağın" işte öyle bir şey. Kara sevda mıdır, nedir?
Otuzlu yaşlarında bir kadın ve yirmili yaşlarda bir gencin aşk serüvenini kadının psikolojik dünyası üzerinden ele alan kısa bir öykü. Fakat öyle kısa dediğime bakmayın, içindeki tasvirler ve anlatılar öylesine değerli ki ve dilinden dolayı da sindirerek okumak gerektiğine inandığım, istemesinizde sindirerek okuyacağınız bir kitap.
Otuzlu yaşlarında dul kalmış bir kadına abayı yakmış olan genç, kadını aşkına ikna etmeye uğraşır fakat kadın yalnız değil yapayalnızdır, dönemin toplum baskısı da göz önünde alınınca bir hayli karamsar ve karışık bir ruhani dünyaya sahiptir. İçinde barındırdığı yaşlılık sendromu ve
Kıskançlık dürtüsü kadını olmaz duygulara sokmaktadır. Ansız gelen bu aşk ruhunu okşasa da bir yerde (günümüz tabiriyle) içinde bastırdığı aşağılık komplesi yüzünden büyük umut ve heyecanla başlayan görüşmeler her seferinde bambaşka bir hale bürünecek ve asla tahmini olmayan biri yola girecektir.
İçimden, “Söyle Nergis, ben seni ne çeşit seveyim?” diye geçirdim. Psikopatın mı olayım, ismini göğsüme jiletle mi kazıyayım? Daha bir kerecik bile elimi tutmamışken tokalaştığın her erkeğin elini kırayım. Okul çıkışında kapıda dikileyim, sana musallat olayım. Kolundan çekip, “Gel takılalım senle,” diyeyim, araya giren arkadaşlarının suratına kafayı gömeyim. “Git başımdan be, bela mısın?” dedikçe ben daha çok belan olayım. Evinin önünde gece yarılarına kadar tünekleyeyim, sense pencereden gizli gizli bakıp hem ürküntü he de hınzırca bir mutluluk duy. Polisi tak peşime, karakollara çeksinler beni, yediğim her dayakta ismini haykırayım, haykırdıkça daha da bağlanayım. Ya benimsin ya kara toprağın Nergis. Hayatı sana zindan edeyim, yaşama sevincini bitireyim. “Ne olur, bırak artık peşimi, seni sevemem, senden sadece korkuyorum. Hayatımı mahvettin, görmüyor musun?” diye ağladığında anlayayım acı gerçeği. Aşkımı jiletle bileklerime kazıyayım. Bir mektup bırakayım arkamda, okuyunca gözyaşlarına boğul, seni ne çok sevdiğimi o zaman anla. Elinde bir demet kır çiçeğiyle mezarıma gel, mezar taşımda “BANA MI GELDİN NERGİS?” yazılı olsun.
Son zamanlarda popüler olan seriyi ben de edindim ve hemen okumaya başladım.
Sevip sevmediğimi söylemeden önce konusuna gelecek olursak Alex Volkov acımasız, buz gibi soğuk bir adamdır.
Bunların yanı sıra milyarder bir iş insanıdır.
Ava Chen ise Alex’in tam tersi bardağın dolu tarafını görmeyi tercih eden iyimser bir karakterdir.
Taban tabana