Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Kendini güvende tutarak yaşamaya çalışamazsın, güvenli hayat diye bir şey yok çünkü. Başını o kabuğunun içinden çıkar, sonra da hayatı tam anlamıyla, hakkını vererek yaşa! Önemli olan ulaştığın yerdir, oraya nasıl ulaştığın değil. Burada kabullenmekten korktuğun şey, seninle benim büyük bir deney üzerinde çalışıyor olduğumuz gerçeği. Yepyeni bir gücü, bütün bir insanlığın iyiliğine hizmet edecek bir gücü keşfedip ona hükmetmenin eşiğindeyiz biz; kaynağını yaşam gücünden, harekete geçme, yapma, değiştirme istencinden alan yepyeni bir antientropik enerji alanı bu!" "Bunların hepsi doğru. Ama şu da var ki-" "Ne var, George?" Bu kez babacan ve sabırlı bir eda vardı sesinde ve Orr bir işe yaramayacağını bile bile lafını bitirmeye zorladı kendini. "Biz dünyanın içindeyiz, ona karşı değiliz. Bir şeylerin dışında durup onları bu şekilde yönetmeye çalışmak sonuç vermez; ne yaparsanız yapın; hayata ters düşer bir kere bu. Bir yol var, ama onu izlemeniz gerek. Biz dünyanın nasıl olması gerektiğine dair istediğimizi düşünelim, o yine de olduğu gibi. Onu kendi haline bırakmak gerek."
"Sakin ol," diyor Brandy, "her ne düşünüyorsan, onları milyonlarca başka insan da düşünüyor. Her ne yapıyorsan, onlar da yapıyor ve hiçbiriniz sorumlu değilsiniz. Çünkü hepimiz ortaklaşa bir çabadan ibaretiz."
Sayfa 178 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Reklam
"her ne düşünüyorsan, onları milyonlarca başka insan da düşünüyor. Her ne yapıyorsan, onlar da yapıyor ve hiçbiriniz sorumlu değilsiniz. Çünkü hepiniz ortaklaşa bir çabadan ibaretsiniz."
Sayfa 178 - ayrıntıKitabı okudu
İnsan yetişkin yaşamında ana-babasının kusurlarının izlerini tanısa bile bundan ötürü onları suçlamak kendisini de suçlu hissetmesine neden olur. Bu, yetişkin bir varlık olarak Insanın kendi varoluş sorumluluğunu üstlenememiş olmasının suçluluğudur. Ana-babalarımızdan alacaklı olduğumuz bir gerçek de olsa, geçmiş yeniden yaşanamaz. Bazı insanların daha elverişli koşullarda yetişmiş olmasının yarattığı eşitsizliğe isyan etmek de bizi kendi sorumluluklarımızı gö rmekten alıkoyabilir. Üstelik ana-babalarına öfkelerini sürdüren insanlar onlara karşı duydukları korkuyu da sürdürürler. Ana-babadan korkmak ise olgunlaşmamış olmanın bir gö stergesidir. Unutmamak gerekir ki, onların da ana- babaları vardı ve kuşaktan kuşağa aktarılan sorunlardan kimin sorumlu tutulabileceği sorusunun da yanıtı yoktur. Dolayısıyla, ana-babaların kusurlarım kendi Sorumluluğumuzdan kaçınmak için gerekçe olarak kullanmak, vaktiyle bize karşı işlenen kusurları bizden sonraki kuşaklara da yansıtmamıza neden olabilir. Ana-babalar bizleri ayrı birer varlık olarak görememiş olabilir, ama biz de onları kendimizden ayrı dünyaları olan varlıklar olarak göremediğimiz sürece gerçek anlamda yetişkinliğe ulaşmış sayılamayız.
Hükümet kurma işi hiçbir zaman bir sözleşme işi değil, bir yasa işidir. Yürütme gücünü ellerinde tutanlar da halkın efendileri değil, görevlileridir; halk istediği zaman onları işbaşına getirir, istediği zaman da işten uzaklaştırır. Onların işi sözleşme yapmak değil, boyun eğmektir; devletin kendilerine yüklediği görevi kabul etmek­le de yalnız yurttaşlık ödevlerini yapmış olurlar; koşullar üs­ tünde tartışmaya hakları yoktur. Demek, halk babadan oğula geçen bir hükümet kurduğu zaman (bu, ister kral soyuna bağlı monarşik bir sınıf olsun, ister bir sınıf yurttaşa bağlı aristokratik bir hükümet olsun), kendini bağlamış olmaz; yönetime sadece geçici bir biçim vermiş olur, o kadar.
Çözümleme olarak söz edilen zihinsel yeteneklerin kendisi çözüme uygun değildir. Onları sadece etkileriyle değerlendiririz. Haklarında bildiğimiz diğer diğer şeylerden biri de, onlara fazlasıyla sahip olmanın güçlü bir haz kaynağı olduğudur. Kuvvetli bir adamın fiziksel yetenekleriyle övünemsi, kaslarını çalıştıran hareketlerden keyif alması gibi, çözümleyici de karmaşık bir durumu çözmek için gösterdiği çabadan gurur duyar.
Reklam
Gizli Günahlarımız Ve Biz...
Zina yaparken yakalanan bir kadın Hz. İsa Aleyhisselâm’ın huzuruna getirilir… Halk öfkelidir... Kadının recm cezasıyla taşlanarak öldürülmesini istemektedir… Hz. İsa Aleyhisselâm kavminin bu isteğini reddetmez… Eğilir yerden bir taş alır… Ve yere bir daire çizer… Daire Allah'ü Teâlâ’nın izni ve kudretiyle bir aynaya çevrilir... Ve aynaya bakan herkes geçmişte işlediği günahları tüm çıplaklığıyla görür... Hz. İsa Aleyhisselâm doğrulur, kalabalığa doğru döner ve “- Haydi, ilk taşı en günahsız olanınız atsın. der. Kimse kadına taş atmaya cesaret edemez… Çünkü herkes haddinden fazla günahkârdır… Biri kadına taş atacak olsa günahları herkesin içinde ifşa olacaktır… Kimse taş atmaya cesaret edemeyince, Hz. İsa Aleyhisselâm kadını affederek oradan gönderir... Evet, Cennet'teki yerini babadan kalan miras malı gibi garanti görenler, şimdi söyleyin bakalım… Hangimiz diğerimizden daha az günahsızız Amel defterlerimiz boynumuza asılı kalsaydı acaba kaçımızın birbirine bakacak yüzü olurdu Veyahut günahlarımızın rengi yüzümüze yansısaydı kaç tanemiz sokaklarda rahat gezebilirdik Sorular çok ağır mı oldu Ahirette daha ağırı olacak… Evet, hiç birimiz günahsız veya hatasız değiliz… Ama her nedense hepimiz cüretkârız… Her birimiz, başkalarının günahlarını ve hatalarını izlemekten, onları yargılamaktan, kendi günahımızla ve hatalarımızla yüzleşmeye vakit bulamıyoruz... Allah affederken kul yargılıyor. Kula kulun sorması gereken soruları sormamız lâzım iken Allah'ın soracağı soruları soruyoruz... Kusur, hata arıyorsan bütün aynalar senin!
"Sakin ol, " diyor Brandy, "her ne düşünüyorsan, onları milyonlarca başka insan da düşünüyor. Her ne yapıyorsan onlar da yapıyor ve hiçbiriniz sorumlu değilsiniz. Çünkü hepiniz ortaklaşa bir çabadan ibaretsiniz.
Sayfa 178 - Ayrıntı YayıneviKitabı okudu
İlişkilerinde her an fırsat kollayan bir düşmanlık duygusu egemendi ve bu duygu da kaslarındaki devasız yorgunluk gibi bu insanların yakasını ölene kadar bırakmazdı. Bu durum, ruhsal bir hastalık gibi babadan oğula geçerek mezara kadar onları kara bir gölge gibi izler, nedensiz bir vahşetle, türlü türlü tiksindirici davranışlara sürüklerdi.
Her ne düşünüyorsan, onları milyonlarca başka insan da düşünüyor. Her ne yapıyorsan, onlar da yapıyor ve hiçbiriniz sorumlu değilsiniz. Çünkü hepiniz ortaklaşa bir çabadan ibaretsiniz.
Reklam
İnsan yetişkin yaşamında ana-babasının kusurlarının izlerini taşısa bile bundan ötürü onları suçlamak kendisini de suçlu hissetmesine neden olur. Bu, yetişkin varlık olarak insanın kendi varoluş sorumluluğunu üstlenememiş olmasının suçluluğudur. Ana-babalarımızdan alacaklı olduğumuz bir gerçek de olsa, geçmiş yeniden yaşanamaz. Bazı insanların daha elverişli koşullarda yetişmiş olmasının yarattığı eşitsizliğe isyan etmek de bizi kendi sorumluluklarımızı görmekten alıkoyabilir. Üstelik ana-babalarına öfkelerini sürdüren insanlar onlara karşı duydukları korkuyu da sürdürürler. Ana babadan korkmak ise olgunlaşmamış olmanın bir göstergesidir. Unutmamak gerekir ki, onların da ana-babaları vardı ve kuşaktan kuşağa aktarılan sorunlardan kimin sorumlu tutulabileceği sorusunun da yanıtı yoktur. Dolayısıyla, ana-babaların kusurlarını kendi sorumluluğumuzdan kaçınmak için gerekçe olarak kullanmak, vaktiyle bize karşı işlenen kusurları bizden sonraki kuşaklara da yansıtmamıza neden olabilir.
Ana-baba ve çocuk ilişkileri konusunda yazılanların bir başka sonucu da, bazı yetişkinlerin kendi sorunlarından ana-babalarını sorumlu tutarak onlara karşı düşmanca tutumlar geliştirmeleri biçiminde olmuştur. İnsan yetişkin yaşamında ana-babasının kusurlarının izlerini ta- şısa bile bundan ötürü onları suçlamak kendisini de suçlu hissetmesine neden olur. Bu, yetişkin bir varlık olarak İnsanın kendi varolu sorumluluğunu üstlenememi olmasının suçluluğudur. Ana babalarımızdan alacaklı olduğumuz bir gerçek de olsa, geçmi yeniden yaşanamaz. Bazı insanların daha elverişli koşullarda yetişmi olmasının yarattığı eşitsizliğe isyan etmek de bizi kendi sorumluluklarımızı görmekten alıkoyabilir. Üstelik ana-babalarına öfkelerini sürdüren insanlar onlara karşı duydukları korkuyu da sürdürürler. Ana-babadan korkmak ise olgunlaşmamış olmanın bir göstergesidir. Unutmamak gerekir ki, onların da ana-babaları vardı ve kuşaktan kuşağa aktarılan sorunlardan kimin sorumlu tutulabileceği sorusunun da yanıtı yoktur. Dolayısıyla, ana-babaların kusurlarını kendi sorumluluğumuzdan kaçınmak için gerekçe olarak kullanmak, vaktiyle bize karşı işlenen kusurları bizden sonraki kuşaklara da yansıtmamıza neden olabilir. Ana-babalar bizleri ayrı birer varlık olarak görememi olabilir, ama biz de onları kendimizden ayrı dünyaları olan varlıklar olarak göremediğimiz sürece gerçek anlamda yetişkinliğe ulaşmı sayılamayız.
Remzi Kitabevi
Geri187
1.318 öğeden 1.306 ile 1.318 arasındakiler gösteriliyor.