Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Bugün yağmur yağıyordu ya, o da bahçeyi izliyordu. Zaten hiç konuşmuyor, hep pencereden dışarı bakıyor.
BANA GÖZYAŞI BORCUN VAR ! Adam genç kadına seslendi: - Bana gözyaşı borcun var! Genç kadın sordu: - Nasıl öderim?
Reklam
Sixteen Tons Nedir Biliyor musunuz?
"Bazı insanlar der ki insan çamurdan yapılmıştır Zavallı adamcağız kas ve kandan yapılmıştır Kas ve kan ve deri ve kemikler Zayıf bir zihin ve kuvvetli bir sırt Onaltı ton yüklersin, eline ne geçer Daha da yaşlanıp daha da borca batarsın Aziz Peter beni çağırma çünki gidemem Ruhum şirkete zimmetli Güneşin ışıldamadığı bir sabah
Bize Bu Yapılır Mıydı?
Günlerden bir ekim sabahıydı. Hava soğuk ve kasvetli... İşe gittim ama her zaman ki sıkıcı ve yorucu insanoğlu ile ilgilenmek çok daha canımı sıkmıştı. Zaten Firuze'de tek satır söylemeden beni terk edip askerden yeni gelmiş yağız delikanlıya kaçmıştı. Canım patlayacak sandım, yanardağlar gibiydim. Ama dışım öyle hüsran, öyle sıkkındı. Sahile
Ölüm güzelliğine taç olmuştu da sanki aşka bizden önce pervaz etmişti onu. Onsuz oda sağır, duvarlar kördü. Toprağa Kimya'yı değil gökyüzünü gömmüştük sanki. Kasvetli bulutlar yerdeydi, yağmur yerden yağıyordu göğe.
Yağmur yağıyordu Paris kaldırımlarına; Seni düşünüyordum penceremde! (Penceremiz olabilirdi!) Yağmuru sevmediğin geldi aklıma. Bulutlar da hatırlamış olacaklar ki Yağmurda üzüldüğünü, Sağanak durdu birdenbire; Güneş açtı. Yüzün güldü mü bilmem, İstanbul'daki pencerende.
Reklam
MÜTHİŞ BİR TREN Kıraathanenin camları önüne oturmuşlardı. İki arkadaştılar. Nargilelerinin marpuçlarını emerek susuyorlardı. Zayıf olan, lülenin ateşini nargilenin kehribar ağızlığıyla düzeltti. Bir-iki nefes daha çekti. Marpucu sardı. Nargileyi önünden itti. Bu, yüzü karanlık, karışık bir adamdı. Kalın kaşları vardı. Bu kaşların altında
Babamın Aşamadığı Kalın Demirleri
Sabah kalktığımda bütün bedenimde derin bir uyuşukluk hissediyor, büsbütün tüm benliğimi saran bir acıyla baş etmeye çalışıyordum sanki. Öyle ki yataktan kalkmak ve kalkmamak arasında düşünürken içeriye birdenbire babam geldi. "Hadi uykucu uyan, gün doğdu. Bugün doktorun seni ziyarete gelecek" diyerek benimle şakalaştı. Ardından daha o
Az'dan Zargana'ya...
2017 yılının Nisan ayında, Iğdır'da, Haydar Aliyev Fen Lisesi'nin Erkek Yurdunda, cam kenarındaki yatağımda oturup, BİM'den aldığım ucuz marka kahveyi içerken
Az
Az
kitabını bitirmiştim. Belki de o güne kadar okuduğum en etkileyici kitaptı. Iğdır'da pek denk gelinemeyecek şiddette bir yağmur yağıyordu. Kitabın etkisiyle sersemlemiş bir halde kendimi yurdun yeşil yapraklarına yeni kavuşmuş ağaçlar ile sarmalanmış bahçesinde bulmuştum. Hayatımda yağmurda ıslanmaya cesaret ettiğim ilk gündü o gün... 2024 yılının Nisan ayında, bu kez Münih'te,
Az
Az
'ı okuyup bitirmemin, yağmurda ıslanmayı sevmeye başladığım o günlerin üzerinden tam yedi yıl geçmişken, bugün
Zargana
Zargana
'yı bitirdim. Kaderin bir cilvesi mi, oyunu mu bilinmez veya belki tamamen tesadüf, hava yine yağmurlu. Cam kenarında oturup kitabı bitirdikten sonra, kendimi yine dışarı atma isteği duydum derinlerde bir yerlerde. Bugün okuduğum kitap o günkü kadar tesirli değildi belki ama geçmişe dönmemi, o günleri hatırlamamı sağladı. O günü bir kez daha yaşattı bana... Beden büyüdü, fikirler değişti, dolaştığım caddeler ve sokaklar gelişti; Iğdır, o lise, o yurt,
Az
Az
'ı ödünç aldığım İl Halk Kütüphanesi... Hepsi şimdi çok uzakta... 2017 Nisan'ında beni ıslatan yağmur, yedi yılda anca Münih'e ulaşabildi. Islatması gereken kişiyi buldu ve geri gitti. Şimdilik benden Iğdır'a selamlar götürecek. Belki bir yedi yıl sonra yine buluşuruz, kim bilir...
Sanki içime yağmur yağıyordu da gözyaşları gözüme dolmuştu.
Reklam
Kime kalmış bu dünya? Hepsi gidecek hepsi. Kralı da, milyoneri de. Dünyayı ben yarattım sananlar… Burnu kafdağı’nda su içenler…
Sayfa 29
1.166 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.