Sıcak bir suyun içinde
Yüzmeyi hiç bilmiyormuş gibi
Çırpındım
Ağladım ve onu aradım.
Kirpiklerimde denizin tuzları
Gözlerimi değil kalbimi yaktı.
Gel al beni
Denizin uslanmaz dalgası gibi
Çepeçevre sar beni.
"Sanki dünya bizi kurtarmak için hiçbir şey yapmıyormuş gibi hissediyorum."
Uzun zamandır duyup okumaya vakit bulamadığım bir kitaptı ve okuduğumda tek kelimeyle beni mahvetti. Sayfaları çevirirken, "Ben ne okuyorum böyle," diye kendimi sorguladığım çok oldu o yüzden hiç uzatmadan konuya giriş yapıyorum.
Bestegül her zamanki gibi okuluna gitmek için evinden çıkıp metroya biner. Olacaklardan habersiz okula gitmeyi beklerken bir sarsıntı meydana gelir ve yeraltında metroda olan 13 kişiyle mahsur kalır. Önce bu olay pek umursanmaz ama saatler ilerledikçe iş ciddiye biner.
Bestegül'ün şansına metroda kalan 13 kişiyi de az çok tanımasıdır. Hem de biri sevdiği olan Oğuz'dur.
Az yiyecek ve suyla yeraltında bir savaş mücadalesi verirler. Bu sırada sırlar, gerçekler ortaya çıkar. Herkes çıkmayı beklerken hiçbir şey bekledikleri gibi gitmez. Sayıları azalırken tek düşündükleri hayatta kalmaktır.
Sonu.. Sonu içimi yaktı diyebilirim. Sadece neden diyesim var. Buraya kadar gelmişken neden?
Bazen ölümlerin sadece öldürmek için yapıldığını düşünüyorum. Bu son da bana bunu kanıtladı. Daha fazla üzülmeden ve spoiler vermeden bu incelemeyi sonlandırmak istiyorum..
`Şarkı bazıları için bitti.
Ama herkes dans etmeyi bıraktı.`
“Meclisteki bireyler açıkça kitapları yakmanın işe yaramadığını, yazarların yakılması gerektiğini söyledi.”
Jean-Jacques Rousseau
*
Yazının icadından; Kil tabletlere, Kil tabletlerden; Rulo Papiruslara, Kodekslere, İpek Yazmalara, Kitaplara… Dünden, bugüne ve yarına... Ateşin çemberinden, kitabın tarihine bir
Bahadır Yenişehirlioğlu Hanne romanından alıntılar paylaştığı ilk günden itibaren bu kitapta bana şifa olacak birşeyler bulabileceğimi hissetmiştim. Kitap çıkar çıkmaz alıp okumaya başladım. Bir yandan okuduklarım beni kendimle yüzleştirdi, bir yandan da kafamdaki soruları çözümleyebilmem de bana ışık oldu. Açıkçası ilk etapta okurken biraz korku duydum neyle karşılaşacağımı neyle yüzleşeceğimi bilememek ürküttü beni. Sonrasında okumaya devam ettikçe beni ürküten şey aslında benim şifam olan şey olduğunu farkettim. Hayatımı, kendimi, kaderi sorguladığım bu dönemde böyle bir kitapla karşılaşmak gerçekten benim için büyük bir şans oldu. Hanne hayatını renklendirebildi inşallah bize de nasip olur, kendi karanlığımdan kurtulabilirim.
Bu eser karanlığıma bir ışık yaktı. Kendisiyle yüzleşmek isteyen herkese tavsiye edebileceğim bir eser.
Deniz, balık,ağ,koku, Orhan Veli, Sait Faik..Bu yüzden bunu yazdım. Yazarken de mutlu etti beni kitap, biraz canımı yaktı ama.. Yazmak beni mutlu etti.
_
Yokuşun Başı ile devam etti. Nusret zorlu bir yoldan giderken, şimdi karşısında bir yokuş var ve o yokuşu çıkmak zorunda. Bakalım o zorlu yokuşu nasıl çıkacak?
On iki yaşında bir çocuk düşünün. Elinde hiçbir olanak yok, hiçbir gelir yok. Ama azim var. Ben yapacağım, ben başaracağım diyen bir azim.
Heft Reng çok başarılı bir ağ kurmuş. Yeni yazarları, yazma aşkına tutulanları, ilham perisiyle sevdalı olanları bu ağda bir biriyle buluşturmuş.
HRSanat nice hikayenin ve şiirin toplu halinde okunması için başarıya giden yolda taktir edilecek ilk adımdır.
Kitabın pdf halinde de 1k'da yayımlanması daha çok okura
"Fakat müzeyyen, beni hatırlamış olman canımı öylesine yaktı ki bir bilsen. Çünkü hatırlamak için önce unutmak gerekir. Senin beni unutmuş olmana katlanamıyorum."
Bu kaçıncı sevmem seni..
..dört oldu sanırım ..
Dörtleri sevmem aslında ..
her sey üçte bitmeli .. 1..2..3
üç benim uğurlu sayım..
bir dünya safsata yazılmış üç üzerine numaralojide..
çok da umurumda değil...
merak da etmiyorum artık derinlerdeki anlamları.. ..
..yoruldum
..oysaki ki en büyük özelliğidir kedinin "merak" ..
..ta ki