En eskilerden başlayıp, Likurg, Solon, Muhammed, Napolyon ve sonrakilerle sürüp giden insanlığın tüm kurucularının, yasa koyucularının, başka hiçbir nedenle değilse bile, yalnızca yeni yasalar koydukları, böylece de toplumun kutsal saydığı, babadan kalma eski yasaları çiğnedikleri için, ayrımsız hepsi birer suçluydular. Doğaldır ki, bunların hepsi amaçlarına yardımı olacağına inandıkları anda kan dökmede (hatta bazen eski yasalara bağlılık duymaktan başka hiçbir suçu olmayan, tümüyle suçsuz insanların kanını dökmede) duraksamamışlardır. Hatta çok ilginçtir: Bu iyiliksever, bu kurucu, yasa koyucu insanların çoğu büyük birer kan dökücüdür. Kısacası ben buradan şu sonuca varıyorum: Büyükler bir yana, toplumun içinde birazcık sivrilen, yani topluma söyleyecek birazcık yeni bir şeyi bulunanlar, doğaları gereği, tabii kimi az kimi çok, birer suçlu olmak zorundadırlar. Tersi durumda zaten sivrilmelerine olanak yoktur: Öte yandan sürünün içinde kalmayı da yine doğaları gereği kabul edemezler, ki bence de kabul etmemek zorundadırlar.
Peki aşkın tarifi? En iyi tarifi Lamartin yapmıştır bence. ‘O kişi yok ise, bütün dünya insansız kalmış gibidir’ diyor. Fena bir tarif değil yani. Acaba bizde kadın erkek ilişkileri baskı altında tutulmuş, bu nedenle aşklar gizlenmiş ve gizli kaldığı için de toplumsal bellekte yer etmemiş olabilir mi?
Sayfa 22
Reklam
Kişi bu haritalardan yola çıkarak, sorunları etkili bir biçimde çözebilir, fırsatları alabildiğine artırabilir ve yükselen gelişim sarmalında sürekli yeni ilkeler öğrenip onlarla bütünleşebilir. Bunlar insanı etkili kılan alışkanlıklardır, çünkü doğal bir yaşamla uyum içinde olan bir etkililik paradigmasına dayanırlar. Ben bu ilkeyi” Ü-Ü/Y
Rio de Janeiro Petropolis, 1941 Sanırım bu savaş önceki neslin yaptığı her şeyi sonuna kadar yok edecek! Bence buranın en güzel yanı sakin, basit ve her şeyden uzak bir yaşamımızın olması. Gazetelerden notlar almadan ve hiç kimseyle görüşmeden...
Sayfa 441 - Ayrıntı YayınlarıKitabı okudu
Toplu Alıntı
Her şeyin bittiği, umudum da, aşkın da tükendiği düşünülen zamanlarda, yardım çığlıklarına cevap gibi yeni bir söz yetişir. Allah'ın rahmet ve merhametidir bu yeni söz. Rahmani. "büyür kulum" demesinin bir yolu. Sinemanın, hakikatle temas ettiği yer, bu yitirilmiş zamanı yeniden edinmekteki kabiliyetidir. Maddi uygarlık, özne
Hmmmm
“Buraya özgürlükler ülkesi ve cesur insanların vatanı derler.” “Yani?” “Bana göre zihinsel açıdan yetersiz, elektronik aletlere bağımlı ve beyni yıkanmış medya kölelerinin ülkesi." “Az önce bana hakaret ettin. Bence çok ciddi bir hakaretti hem de.”
Reklam
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.