Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İşkencelerde, çekilen ıstırabı, yaraları, vücudun katlandığı acıları düşününüz. Bütün bunlar insanı ruhî ıstıraptan korur. Yani insan, ölene kadar ancak bu türlü yaraların acısını çeker. Fakat belki de acıların en büyüğü, en şiddetlisi bu değildir; asıl acı, bir saat, on dakika, yarım dakika sonra, hatta hemen o anda ruhunun vücudundan kesinlikle ayrılacağını ve insanlığını kavbedeceğini bilmendedir. En önemlisi de, bunun yüzde yüz olacağıdır. Başını bıçağın altına koyup temasını duyduğun an... işte o saniyenin dörtte biri kadar kısa süre, hepsinden daha korkunçtur. Hem bunların hayalimden uydurduğum şeyler olduğunu sanmayın. Çok kimse katılıyor bu düşüncelerime... Size şunu da açıkça söyleyeyim : ben öldürmeğe karşı verilen ölüm cezasının, işlenen suçtan daha ağır bir ceza olduğu kanısındayım. Bir karara uyarak adam öldürmek, haydut gibi adam kesmekten daha korkunçtur bence. Bir haydut tarafından gece vakti ormanda vurulan ya da kesilen bir adam, hiç şüphe yok, son âna kadar kurtulacağı ümidini taşır. Boğazı kesildiği halde kaçan ya da yalvaran insanlara çok rastlanmıştır. Burada ise ölümü on kat kolaylaştıran son ümidi mutlak olarak esirgerler. Kesin hüküm ortadadır; bunun en ufak kaçamağı olmaması ıstırapların en büyüğüdür. Savaş meydanında bir eri topun karşısına geçirip ateş edin; onda bile bir kurtuluş ümidi vardır. Ama aynı askere kesinleşmiş bir kararı okuyun, ya deli olacak, ya ağlamağa başlayacaktır. Buna cinnet getirmeden dayanabilecek bir insan bulunabileceğini kim iddia edebilir? Bu kadar çirkin, faydasız ve gereksiz bir aşağılamaya neden ihtiyaç vardır?
Sayfa 29 - Cem Yayınevi 1969 Baskısı Cilt 1Kitabı okuyor
En başarılı dönem ilk on beş yıl dedim, cumhuriyet tarihinin en başarısız dönemi ne zamandır derseniz; bence onu şimdi yaşıyoruz. Yani özellikle 1980’den beri üretim artmıyor, mevcut üzerinde oynanıyor; birikim zenginliği ile oynandığı için de artık bu dönemin sonuna gelindi.
Sayfa 176 - İlber OrtaylıKitabı okuyor
Reklam
"Sorun diş göstermeye gelince, Elfriede Jelinek'in (Alman oyun yazarı) tuhaf! oyununda kadınlar üzerine yazdıklarını anlamak elde de ayakta da değil. Artık diyor, kadınlar dişlerini uzatsalar, kendi çocuklarının kanını emseler, lezbiyen olsalar, her tarafa o uzun yaşamcıl ve ölümcül dişleriyle saldırsalar da, bu oyun baştan yitiktir
Sayfa 123Kitabı okudu
İnsan Biriktirmek
bu gönlü zenginlerin insan biriktiren modelleri var ki, iste o en fenasi. Insan biriktirmis bana. Lan sordun mu bu biriktirdigin insanlara, "ben seni biriktirebilir miyim" diye. Asla sormuyorlar, arkandan insan biriktiriyorlar. Düsüncesi bile irrite edici. Birileri bir yerlerde sen farkinda degilsin belki ama seni biriktirmis. Sapikça bir sey bu. Bana soulsa mesela, "kardes ben seni biriktirebilir miyim" diye, "biriktirme" derim, "beni biriktirme, ben biriktirilmek istemiyorum, git kimi biriktiriyorsan biriktir, beni biriktirme, biriktirilmek ne demek" derim. Ama asla sormuyorlar iste. Kabul edilebilir bir sey degil kesinlikle "insan biriktiren gonlü zengin." Lanet illet bir sey. Hatta öyle lanet illet bir sey ki, bir gönlü zengin tarafindan biriktirilecegime s.kilsem daha lyi. Çünku en azindan s.kildigimi bilirim. Biraz yükseldim su anda farkindayim ama derdimi de nasil anlatacagim. S.kildigimi bilirim, biriktirildigimi bilemiyorum günkü. Zaten bence biriktirilmek, s.kilmek. Yani söyle s.kilmek. S.kilmissin ama farkinda degilsin. Biriktirilmek tam olarak da bu. Boyle kendi içinde bir huzursuzluk yastyorsun, nedenini bilemiyorsun. Megersem birileri seni bir yerierde biriktirmis. Olür müsün oldurur musun ya.
İKTİSAT-KÖYCÜLÜK / MEMLEKETÇİLİK-SOSYAL ADALET Atsız Türk düşünce hayatına 15 Mayıs 1931 tarihinde çıkmaya başlayan Atsız Mecmua ile girer. Bu dergide çıkan Boz Kurt imzalı ilk yazılarında Anadolu'ya, "memleket"e, köye ve köylüye ağırlık verdiği görülür. "Bir kuş bakışı" başlıklı ilk yazıda bulunan şu cümleler dikkat
"Hiçbir kadın yaşlı değildir" (Dünyada hiç yaşlı kadın yoktur anlamına gelmiyor bu; yani, sevdiği ve sevildiği sürece hiçbir kadın yaşlanmaz, demek.) Kadının erkekten çok değişik bir varlık olduğu, henüz hiç tanımadığımız -ya da, dediğin gibi, yalnızca çok yüzeysel olarak bildiğimiz- bir varlık olduğu bence kesinlikle doğru. Bir kadın ile kocasının tek kişi -yani, iki yarım değil- bir bütün olabileceklerine de, evet, inanıyorum.
Reklam
"Eminsin yani Mardin işine ?" Berke ucu her yere çekilebilecek soruyla kardeşinin gözlerine baktı. Şu an için onu ilgilendiren kardeşiydi, zamanı gelince elbette bu Toprak denen adam da onu ilgilendirecekti ama henüz sırası vardı. "Evet ama henüz karar vermedik ne zaman gideceğim falan falan.... derken ellerine salladı genç kadın. Berke öne doğru eğilip ellerini birbirlerine kenetleyerek ikisinin de gözlerine baktı ve " Bence uzatma arayı.... git... gör... Yapabileceklerinin sınırını zorla... Yaşa, sonra zaten geleceksin." diyerek beraber olarak söylemesi gerekeni söyledi "Git yaşa... yapabilirsen yap ama yapamazsan senin evin burası garantisini hissettirmişti."
Sayfa 110 - Parola yayınlarıKitabı okudu
Bence de .
"Herkesin her şeyi bildiğini hummalı bir biçimde iddia ettiği, bunu azıcık (ve genellikle taraflı ) bilgiye dayanarak yaptığı, kesin ifadelerle konuşmanın güçlü olmak sanıldığı bir dünyada, her şeyden emin olmayacak kadar kendine güvenen, yani sonsuz merak içinde bir insanın yanında olmak ne rahatlatıcıdır." George Saunders
ATSIZ'DA DİL VE EDEBİYAT Dil: Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu olan ve bitirme tezini, Osmanlı döneminde sade Türkçe akımının öncülerinden Edirneli Nazmi'nin Dîvân-ı Türkî-i Basît'i üzerinde yapan Atsız'ın dil konusundan uzak kalmayacağı ve bu konuya sık sık temas edeceği açıktır. Onun, Türkçe konusundaki düşüncelerine
"Dün gece yüzüğüm hakkında garip şeyler anlatmaya başlamıştın, Gandalf," dedi. "Ama sonra durdun ve bu tür meselelerin günışığına bırakılmasının daha iyi olacağını söyledin. Şimdi sözlerini tamamlamanın sırası değil mi sence de? Yüzüğün tehlikeli olduğunu söylüyorsun, benim tahmin edemeyeceğim kadar tehlikeli olduğunu. Nasıl yani?" "Birçok yönden," diye cevapladı büyücü. "Benim ilk başta düşünmeye bile cesaret edemediğim kadar güçlü, o kadar güçlü ki, ona sahip olan her ölümlüyü eninde sonunda tamamıyla mağlup eder. O kimseye sahip olur. "Çok uzun zaman önce Eregion'da Elf Yüzükleri yapılmıştı, sizin tabirinizle sihirli yüzükler. Ve bu yüzükler, elbette ki, çeşit çeşitti: Bazıları daha etkili, bazıları daha zayıf. Zayıf olan yüzükler, elflerin bu hünerleri tam olarak olgunlaşmadan önce yaptıkları denemelerdi ve Demirci Elfler için bunlar sadece oyuncaklardı yine de ölümlüler için tehlikeliydiler bence. Fakat Âli Yüzükler, Kudret Yüzükleri, işte onlar korkunçtu. "Âli Yüzükler'den birini alıkoyan bir ölümlü ölmez, ama büyüyüp daha çok yaşam da elde etmez Frodo, sadece süregider; öyle ki, sonunda her dakika ona bir yorgunluk gibi gelmeye başlar. Ve eğer Yüzük'ü sık sık görünmez olmak için kullanırsa da, solar: Nihayet tamamen görünmez olur ve Yüzüklere hükmeden karanlık gücün nazarı altında alacakaranlıkta yürür. Evet, er veya geç eğer işin başında güçlü ve iyi niyetliyse daha geç olacaktır bu, ama ne güç, ne de iyi niyet dayanamaz er veya geç karanlık güç onu yutar."
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.