Belki haklı, belki zeka bir düşüştür. Her şeyi anlayan kimsenin delirebileceği doğrudur. Keşke hiç düşünmeye başlamasaydım! Boş ver! Şimdi çok geç, gitmekte olan trenden artık atlayamam. Sonuna dek gitmek, biraz daha dayanmak gerekir. Büyük balığı yakalamak üzere olduğumu duyumsuyorum. Beeen, bunu on yıl önce söylemiştim. Adam sen de! Hiç değilse vicdanımı hiçbir zaman satmadım. Kendimle barışığım ve bunun bedeli yoktur. Başkaları ödül kazanmak için kaygan direğe tırmanadursunlar, ben sadece ölü fareler bulma pahasına da olsa ayak değmemiş mağaraların dibine inmeyi yeğliyorum. Sonunda kuşkusuz en önemlisi nereye gittiğini bilmemektir, yoksa her şey öylesine sıkıcı, öylesine yorucu olur ki... Yoo, gerçekten, yaşamını krom kaplı ve güzelce yağlanmış bir işyeri koltuğuna oturtmak, yalnızca daha önce yapılmışı yapmak, yalnızca okların gösterdiği yönde düşünmek, zamanı düşlerine yasaklar koyarak geçirmek ve usun daha önce arşınladığı yollardan geçmek bana göre değil. Ben, her gece yatağımda yaşamımı ortaya koyuyorum. Belki bir sabah yeryüzüne çıkamayacağım... Sağlık olsun! Çok kazanmak için büyük oynamak gerekir!
"Birey olmak" herhâlde ormanı hiçe sayan bir ağaç olmayı gerektirmez. Bizim ahlâk anlayışımız ferdin cemaata tahakkümünü yasaklar, cemaatin ferdi ezmesine izin vermez. Bu incelik isteyen bir meseledir. Sonu "şahsiyet"in oluşumuna çıkar. Şahsiyet kazanamamış fertten ne kendine ne de cemaate hayır vardır. Bu umumî kaide sanatkâr dahil bütün insanlar için geçerlidir.
Belki bir şarkının her sesinde
Belki bir sahil meyhanesinde
Belki de içtiğim sigaranın
Dumanısın
Bir yıldız gökte kayıp giderken
Islak bir yolda yalnız yürürken
Bambaşka bir şeyi düşünürken
Aklımdasın
Sanki hiç gitmemiş hep var gibi
Bir sırrı herkesten saklar gibi
Sessizce sokulup ağlar gibi
Yanımdasın
Beni bir şeylerden aklar gibi
Koparmadan çiçek koklar gibi
Hiç bozulmamış yasaklar gibi
Aklımdasın
Geçmiş değil bugün gibi
Yaşıyorum hala seni
Sen hep benim yanımdasın
Gündüzümde gecemdesin
Çalınmasın söylenmesin
Sen benim şarkılarımsın...
Erkek, her şey den önce anısında kalan annesini arar. Anne, onu çocukluğundan beri egemenliği altına almıştır. Eğer, hala yaşamaktaysa, anne kendinin yenilenmesi çabasına karşı çıkar, onu düşmanca karşılar.
"İslam; tepeden bakan, emapti kurmadan insana emir ve yasaklar yükleyen bir din değildir. Aksine insana dokunmayı, onun şaşkınlığını ve ihtiyaçlarını gidermeyi, onun sırtını büken yüklerini kaldırmayı amaçlar."
Onlar prenses olmadıklarından korkarlar. Yasaklar prensesler için değildir. Prensesler
hangi yasayı çiğnerlerse çiğnesinler bir şeycikler olmaz, çünkü bir gün prens atla gelerek prensesi
kurtaracaktır.
Hatem-i Esam şöyle demiştir:
"Mü'min, düşünür ve ibret nazarı ile meşgul olur. Münafık ise, hırs ve uzun emel ile meşgul olur.
Mü'min, herkesten elini çeker ve bütün ihtiyacını yalnız Allah(c.c)'den ister. Münafık ise, herkesten ister.Allah (c.c)'den istemez.
Mü'min, yalnız Allah(c.c)'den korkar, başka hiç
kimseden korkmaz. Münafık ise, herkesten korkar, yanlız Allah (c.c)'den korkmaz.
Mü'min, malını dini uğrunda feda eder. Münafık ise, dinini malı uğrunda feda eder.
Mü'min, güzel işler yaptığı halde, yine de Allah (c.c)'den korkusundan dolayı ağlar. Münafık ise, kötü işler yaptığı halde yine de güler.
Mü'min, Allah (c.c)'ı anmak için tenha yerleri sever. Münafık ise, insanlar arasında gösteriş yapmayı sever.
Mü'min, tohumu eker. Fakat yeşerip yeşermeyeceğinden endişe eder. Münafık ise, ekilen tohum söker ve harman zamanı mahsül bekler.
Mü'min, toplumun huzurunu sağlamak için iyiliği emreder ve kötülükten men eder. Münafık ise, riyaset ve dünyalık için emreder, yasaklar ve bozgunculuk eder.
Bense ne yapacağımı bilmiyordum. Kanadı kırılmış bir serçe gibi Aşmunikal’ın avucuna düşüvermiştim. Kendime yasaklar koymam boşunaydı . O çoktan beni ele geçirmiş ,damarlarımda dolaşan kan gibi bedenimin vazgeçilmez bir parçası olmuştu.