Ortaçağ&Ronesans'ta Yaşama Bakış
Rönesans döneminde, yaşamın sunduğu olanaklar gittikçe daha fazla değer kazanmaya başlamıştır. Yaşamın farklı yönleri ve olanakları keşfedilmiştir. İdeal değerler, öteki dünyadan bu dünyaya geçmeye başlamıştır; bunlar "burada" ve "şimdi" gerçekleşebilir değerlerdir. Ortaçağ'da mutluluğu bulamayan insan, fazla bir şey kaçırmadığını düşünürdü, çünkü Ortaçağ düşüncesi dünyanın ve onun güzelliklerinin bir yanılsama olduğunu, cennetin onu beklediğini söylemekteydi. Oysa Rönesans insanı bu duyguyu yitirmeye başlamıştı, onun için cennet yeryüzündeydi. Dolayısıyla, Rönesans sonrasında, yaşam, sunahileceği olanaklardan mahrum olduğunda, yaşamaya değmez görülmeye başlandı.
İDRAK-I İSLAM
"İslam, ilk önce adil, onurlu, eşit ve insanca bir yaşam vaadiyle ortaya çıktı ve bunu gerçekleştirerek zemin kazandı. Dolayısıyla, adalet, hakkaniyet, kul hakkı, adil gelir dağılımı gibi sosyal sorunlara temas etmeyen bir din anlayışı İslami olamaz."
“Dışımızda gördüğümüz şeyler,” dedi Pistorius alçak sesle, “içimizdekilerin aynısıdır. İçimizdekinin dışında
başka bir gerçek yoktur. İnsanların çoğunun gerçeğe bu kadar aykırı bir yaşam sürmesinin nedeni, kendileri dışındaki görüntüleri gerçek saymaları, içlerindeki dünyaya ise asla söz hakkı tanımamalarıdır. Evet, bu mutlu
kılabilir insanı. Ama insan bir kez işin bilincine vardığında, çoğunluğun izlediği yolu seçmesi diye bir şey söz konusu olamaz. Dostum Sinclair, çoğunluğun izlediği yol kolaydır, bizimkisi ise zor. Gidelim haydi!”
İnsanlar ölmesin: bazı insanlar ölmesin, bazıları ölebilir
Gâvurlar "hangi insanlar" sorusuna cevap vermeden bu kavramı salarlar ortaya ki, kafalar allak bullak olsun. Meşru öldürme hakkı nedir, yaşam hakkına tecavüz nedir, yaşam hakkına tecavüz eden birinin hukuki hükmü nedir gibi sorulara cevap vermeden "insanlar ölmesin" demek en iyimser deyimle boşa konuşmaktır. Gâvurların edilgen kafa karıştırma oyunu- dur. Bize yakışan muhatabımızı karşımıza alıp "çocukları öl- dürme" "kadınları öldürme" "hastaları öldürme" diyebilmektir. Boş konuşmak bize yakışmaz. O gâvurların işidir.
Sayfa 33Kitabı okudu
Gençliğinizin baharını alıp götüren, size hiç özel yaşam hakkı tanımayan hatta verdiği "ev ödevini" yapmanızı talep ederek yuvanızda bile sizi izleyen bir kurumda her gün zil sesiyle, bir hücreden başka bir hücreye geçmek saçmadır ve yaşama aykırıdır.
Pedagoji yayınları Çeviren: Emre ErbaturKitabı okudu
Michel Foucault’nun da dediği gibi, hayatta izleyeceğimiz yolu yaratmak ve bu yolu yaratırken aynı zamanda kendimizi de yaratmaktan başka çaremiz yoktur. Nasıl ki sanat yapıtları sanatçılar tarafından yaratılıyorsa yaşamın gidişatı, ‘genel gayesi, ‘nihai hedefi’ de ancak ve ancak ‘kendi başına yapılabilen’ bir iştir ve hep öyle kalacaktır. Günümüzde her birey, tercih ettikleri için değilse bile, deyim yerindeyse evrensel kaderin buyruğu doğrultusunda, birer yaşam sanatçısıdır. Ve bu, eylemsizliğin de bir eylem olarak görüldüğü anlamına gelir. Dünyayı uslu uslu kabullenmek ve dolayısıyla görünüşte karşı çıktığımız bir yığın yanlışla işbirliğine girmek, dünyanın itaatkarca uyalım diye üzerimizde baskı kurduğu hayatı sekteye uğratan adaletsizlik salgınına karşı etkin direniş ve protesto içinde olmak kadar bir tercih sayılır. Hayat ancak bir sanat eseri olabilir. Şayet insanca bir hayatsa, yani tercih hakkı ve özgürlüğü bahşedilmiş bir canlı olan insanın hayatıysa...
Sayfa 192Kitabı okudu
"Bir kurbanın, eğer ki istiyorsa, kendi yaşamına son verme hakkı olmalıdır. Ancak bence bu büyük bir hatadır. Yaşam ne kadar kötü gözükürse gözüksün, her zaman yapabileceğiniz bir şeyler vardır. Mutlaka başarabileceğiniz bir şeyler vardır. Yaşamın olduğu yerde, umut da vardır."💙
-Stephen Hawking-
"Dışımızda gördüğümüz şeyler," dedi Pistorius alçak sesle, "içimizdekilerin aynısıdır. İçimizdekinin dışında başka bir gerçek yoktur. İnsanların çoğunun gerçeğe bu kadar aykırı bir yaşam sürmesinin nedeni, kendileri dışındaki görüntüleri gerçek saymaları, içlerindeki dünyaya ise asla söz hakkı tanımamalarıdır. Evet, bu mutlu kılabilir insanı. Ama insan bir kez işin bilincine vardığın da, çoğunluğun izlediği yolu seçmesi diye bir şey söz konusu olamaz. Dostum Sinclair, çoğunluğun izlediği yol kolaydır, bizimkisi ise zor. Gidelim haydi!"
Sayfa 139 - Can YayınlarıKitabı okudu
İnsanların çoğunun gerçeğe bu kadar aykırı bir yaşam sürmesinin nedeni, kendileri dışındaki görüntüleri gerçek saymaları, içlerindeki dünyaya ise asla söz hakkı tanımamalarıdır. Evet, bu mutlu kılabilir insanı. Ama insan bir kez işin bilincine vardığında, çoğunluğun izlediği yolu seçmesi diye bir şey söz konusu olamaz.
Sayfa 139Kitabı okudu
Bu "gıda-ilaç düzenin" başında Amerika Gıda ve İlaç Dairesi - FDA var. Bu "örgütün" onaylamadığı ilacın dünyada yaşam hakkı yok.
FDA Başkanını, ABD başkanı aday gösteriyor;Amerikan Senatosu çoğunluk oyuyla seçiyor. Koltuğu bu kadar "değerli" anlayacağınız! Bu nedenle seçim pek kolay olmuyor, küresel ilaç şirketleriyle çalışan politikacılar-büyük lobiler filan devreye giriyor.
4,7 milyar folarlık bu bütçenin (FDA bütçesi) yaklaşık 2 milyar dolarını küresel şirketler veriyor! Parayı veren düdüğü çalmaz mı?
Sayfa 118Kitabı yarım bıraktı
Burjuvalık “mesleği”nde :)
Bu dünyanın kadınları da acı dolu bir yaşam sürdürür... Terzi kadıncağızların dikmek için canlarının çıktığı o perilere layık kıyafetleri denemek ve değerlendirmek amacıyla sabahtan akşama elbiselerinin birini çıkartıp diğerini geçirirler sırtlarına; bu içi boş kafanın saçlarından kat kat topuzlar yapma tutkularını tatmin etmek isteyen şu saç sanatkarlarına teslim ederler... Hem de saatler boyunca. Korseleri içinde eşekler ve beygirler gibi sıkıca klonlanmış olarak, dapdaracık çizmeleri içinde, abaza delikanlıların yüzünü kızartacak derecede dekolte kıyafetlerle şu yoksullar dünyası için birkaç kuruş toplayabilmek amacıyla geceler boyu hayırsever balolarında döner dururlar. Ne yüce ruhlar yarabbi!
Sayfa 48 - Ayrıntı Yayınları 2. Basım
