Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
"Dünyada yaşamak için hassas ruhlu olmamalı, hissetmemeli, sevmemeli! Fakat bunu tatbik etmek zor! Hayat herkes için az çok bir mücadeledir, yaralanmamak imkânsız! Fakat cesur olmak lazım! Hayatımız, yaşanılan mabaatli bir romandan başka bir şey değildir." - Şadiye SULTAN (Şadiye OSMANOĞLU), SULTAN II. Adülhamid Han'ın kızı
Dünyanın en fakir Cumhurbaşkanı olarak bilinen Uruguay Cumhurbaşkanı Jose Mujıca der ki; ”Ben insanların geceleri yatacak bir saçak altı bile bulamadıkları bir dünyada, başkalarının 500 metrekarelik malikanelerde yaşamasını anlamıyorum. Evsizler için ev, suyu olmayanlar için su lazım, ekmek lazım. Sen böyle bir dünyada özel uçağım olsun, oraya buraya gideyim diyorsun. Eğer herkes daha fazlasını isterse, bir gün kimseye bir şey kalmayacak. Küresel ısınmadan bahsediyoruz ama doğaya saldırmaya ve çöp üretmeye devam ediyoruz.” ”Eski ruhani tanrımızı kendi ellerimizle kurban ettik ve artık market tanrının tapınağındayız. Bu yeni tanrı; ekonomimizi, politikamızı, alışkanlıklarımızı, yaşamlarımızı düzenliyor ve bizlere faiz oranları ve kredi kartları ile mutluluğun yeni adresini veriyor. Öyle anlaşılıyor ki bizler, yalnız tüketme için yaratılıyoruz ve artık tüketemediğimiz zaman derin hayal kırıklığına uğrayarak kendimizi yok ediyoruz.” ”Bana fakir denmesi yanlış, ben tutumlu bir insanım. Asıl fakirler sürekli yaşamdan talepleri olan ve elde ettikleriyle yetinmeyen insanlardır. Ben elimde hafif bir bavulla dolaşıyorum. Bu bana istediğim yaşamı sürdürmek için yeterli zamanı veriyor. Asıl özgürlük yaşamak için kazandığın zamandır.”
Reklam
416 syf.
7/10 puan verdi
İsminden de anlaşıldığı üzere Marslı'da Mars'ta geçen bir hayatta kalma mücadelesi anlatılıyor. Tom Hanks'in oynadığı Cast Away filmini izlediyseniz eğer, bu filmin uzayda geçen versiyonu olarak düşünebilirsiniz Marslı'yı. Bir de bu uzay mücadelesine bir dolu mekanik, teknik ve biyolojik terimleri ve olayları eklediğinizde ortaya iyi bir
Marslı
MarslıAndy Weir · İthaki Yayınları · 20228,6bin okunma
"Doğrusu, dünyada rahat yaşamak için aptal olmak lazım, fakat aptal olmaktansa biraz daha rahatsız yaşamak daha iyidir."
Adalet Üzerine Özlü Sözler... "Bir toplumda suç varsa, orada adalet yoktur." -Eflatun (M.Ö.427-347) "Hukuk bir gün herkese lazım olur." -Anonim
Güzellikleri teğet geçmeden yaşamak lazım değil mi ? Sanki bakiymişiz gibi kök salma uğraşından vazgeçip iç sesimize kulak vererek.. Günaydın kendine gülümseyip , gülümsetebilenlere...
Reklam
Toplum, kişinin bir ruhu olduğunu unutmuşa benziyor. Kişilere ferman dinleten, iktisadın şuursuz kanunları. însamn tek değeri, ürettiği ve tükettiği, kendisi değil. Şehirde yaşamak bir işkence. Önünde iki kaçış var insanın. Biri televizyona kaçış, öteki gençlerin kaçışı: Terörizm. İnsanın kendi kendine soracağı geliyor: Kültürü kurtarmak için zengin ülkelerin yoksullaşması mı lâzım? Dileriz ki insanlar «kültür»ü benimsesin ve insan tekrar «insanlaşsın».
Gizli özneler gibi yaşamak lazım hayatı. İyi insan olup , bunu ispatlamak için vakit harcanmadığı, yüklemlerimizin daha fazla olup , çok sorgulandığı , gözümüzden yaş dökenlerin zor da olsa affedildikleri bir hafta olsun..
Doğrusu dünyada rahat yaşamak için aptal olmak lazım. Fakat aptal olmaktansa biraz daha rahatsız yaşamak daha iyidir bence. Bilmem sen ne dersin...
184 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
Kitabı biraz önce bitirdim, karşıma koydum. Bakıyorum. Bir yandan bakıyorum, bir yandan düşünüyorum bir yandan da anlamaya çalışıyorum. Bunca verilen bilgiyi, öğütü anlamaya çalışıyorum. Kitabı bitirdiğimde allak bullak olsam da sükunet yaratmaya çalışıyorum beynimde. Yanlış anlamayın kitap kötü sonla bitmedi aksine mutlu sonun mükemmel telaffuzu
Simyacı
SimyacıPaulo Coelho · Can Yayınları · 2023206,9bin okunma
Reklam
"... Büyük hayaller kuralım sevgilim! Ben şimdi böyle yapıyorum. Tertemiz bir şehirde asfalt caddeler üstünde, dibinde metrolar geçen, üstünden kolosal [kocaman] otobüsler uçan, muazzam, eğlenceli bir şehirde seninle yaşamak istiyorum. Yazılarım bize yaşamak için lazım olanı getiriyor. Büyük kahvelerde çay içiyor, temiz lokantalarda kolalı peçetelerle yemek yiyor, latif rayihalı şaraplar içiyor, tertemiz bir yatakta seni kollarımın arasına alıyor, sana: Bütün mesut şehir uyudu, uyuyalım sevgilim diyorum. Sabahleyin bitlerle dolu, kimsenin kimseye hürmet etmediği, kimsenin kimseyi hürmete layık bulmadığı, istismar edenin, çalanın zengin ve bahtiyar olduğu, esnafının azgın, zenginin deli, haris, egoist, gaddar, fakirinin kayıtsız, sersem olduğu bir şehirde; işin kötüsü sensiz, oldukça kirli bir yatakta uyanıyorum. Ama sevgilim, olacak, büyük hayaller kuruyorum..."
Hayat insana belli misyonlar yüklüyor ve sen hayatın boyunca aynı şeyleri yaşıyorsun. Bu bazen hep yanlış anlaşılmak, bazen hep arıza olmak. Kimi zaman herkese yüksün, kiminde de fazladan istenmeyen adam. Tatmin edemezsin kimseyi, doymazlar verdiklerinle ve verdiğin her şey az gelir onlara, her şey yetersiz…. İşte o zaman kitaplara sığınmak sana liman oluyor. Soruyorlar sana “niye çok okuyorsun?” diye. Cevap basit aslında; kaçmak için. Hayattan, insanlardan, olaylardan. Ayrı bir dünya yaratıyorsun kendine. Duygularının var olduğu ama anlaşılmak zorunda olmadığın, yanlış yapamadığın, kazık yemediğin, mutlu sonlarla keyifler yaşayabileceğin. Âşık olabiliyorsun mesela ya da korkuyorsun katil gelirken( hem de ölemeden :), e bir dedektif olarak çok da bıçkın bir tavırla yakalıyorsun suçluyu. Ağlıyorsun bir evlat acı çekerken, gülüyorsun şapşal kızlar beceriksizce aşkına rezil olurken. Kısıyorsun hayatın sesini, açıyorsun kitabın kapağını ve o dünya artık senin….. Depresyon yok bu dünya da, bazen manik olsan da genelde hiç depresif olamıyorsun, en fazla sıkılıyorsun o hikâyeden; hoop çeviriyorsun kapağı atıyorsun kenara ve yeni bir hayatı alıyorsun eline, yeni bir umudu. Umut lazım insana en çok, bazen yaşamak için, bazen yaşamını sürdürebilmek için. Yoksa gitmiyor be bu hayat. Zorluyor, hem de çok zorluyor. Mükemmelliğin içinde hiçlik zor geliyor hem de çok zor.
Bir sanat eseri, yaratıldığı devre göre ve o devrin hassasiyetini, zevkini ve anlayışını en iyi ifade ettiği için mi değer kazanır? Yoksa o devri aşan, her zaman, çok taze, hatta her zaman yeni güzellikleri keşfedilen edebi değerlere mi sahiptir? Başka ve daha kestirme bir deyimle, bir eserin, bilhassa bir şaheserin değeri “tarihi” midir, “edebi”
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.