Yasin Bey’in sağ kolundan tutan bir asker, sol kolundan tutan diğer askerle birlikte rutubet dolu, dar, karanlık koridorda ilerliyorlardı. Yasin Bey etrafı detaylıca inceliyordu. Nasıl olsa ömrünün geri kalanını burada geçirecekti.
Dar uzun koridordan bir süre daha ilerledikten sonra sağ koluna girili olan asker Yasin Bey’in kolunu bırakıp
"İnsanoğlu adalete susamıştır.Ruhunda bunu kendisinden esirgeyen toplumsal düzene isyan eder; nerede yaşarsa yaşasın bu toplumsal düzen ya da tüm maddi adaletsizlik evrenini suçlar
Şeyh Efendi, eski karısına yaptığı iyilikle aslında onun yeni günahlarına yardımcı olduğunu, her duyduğunda onu utançtan ve kıskançlıktan kavuran o tuhaf hayatım yaşamasına imkân sağladığını biliyor, kendi kendine kızıp öfkelenerek, Mehpare Hanım’ın yaşayacaklarını, onlar daha yaşanmadan kıskanıyordu ama sevdiği kadının yoksul bir mahallede, ev baskınlarıyla, dedikodularla, çevredeki esnafın arsız şakalarıyla rezil olup ayak altında kalmasına da katlanamıyordu; 'o kadın yaşayacak olduklarını zaten yaşayacaktı, hiç olmazsa bunları korunaklı bir evde, korunaklı bir durumda yaşasın istemişti.
Aliya İzzetbegoviç'in sevdiğim bir sözü ile giriş yapmak istiyorum:
"Bunu hiç unutma evlat; Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır ve bugünkü refahı, devam edegelen sömürgeciliği; döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur."
•20. YY'da Avrupa'nın göbeğinde boşnak müslümanlarına yapılan soykırım ve şimdi 21. YY'da Dünya'nın gözü önünde gerçekleşen Filistin bilançosu! 20.yüzyılda bu soykırıma sessiz kalan insanlık 21. Yüzyılda'da sessizliğinden taviz vermiyor. Tarihin sayıları ilerledikçe gerileyen bir insanlık dramı...
•Boşnaklı Müslümanlara senelerce kin besleyen ve bu acımasız katliamı yapan Sırplar eskiden kahve içtikleri, beraber gülüp eğlendikleri, bayramlarda birbirlerine tatlılar etler gönderdikleri, paskalya gününde yumurta tokuşturdukları komşularından başkası değildi. Kimse Sırplara "dur!" demedi, kimse Müslüman Boşnakların yanında olmadı! Herkes üç maymunu oynayıp "bana dokunmayan yılan bin yaşasın" dedi! 1992-1995 yılları arasında olan bu soykırımda binlerce kişi öldü, binlerce kadın gençler tecavüze uğradı, binlerce kişiye ise hâlâ ulaşılamadı. Boşnaklı Müslümanlarla birlikte vicdan öldü, insanlık öldü!
Tavsiye;
•Okuyucunun duygularını eline alan kitapları hep sevmişimdir. Ben bu kitabı okurken çok ağladım,isyan ettim, lanet ettim, boğazımda hep bir düğüm ile okudum , utandım...
Sevgili kitap okuyucun seni çok sevdi.
....
1908 Devrimi: Özgürlük, eşitlik, kardeşlik ve adalet
23 Aralık 1876, Haliç Tersanesi’ndeki Bahriye Nezareti’nde İngiltere, Fransa, İtalya, Avusturya-Macaristan, Almanya, Rusya ve Osmanlı heyetleri toplantı hâlindedir. Konu, Osmanlı’nın Balkan toprakları ve büyük devletlerin bu topraklar üzerindeki çıkarlarıydı. Batılı devletler ile Rusya
Kasım Bey: Esas maksatları bağımsızlık elde etmekti.
Seyyid Abdülkadir başkanlığında bir Kürt devleti kurmak icin yaptığı çalışmaları mahkemede itiraf eden Kör Sadi, Şeyh
Said İsyanı'nın Seyyid Abdülkadir tarafından tertiplendiğini,
Şeyh Said'in oğlu Ali Rıza'nın İstanbul'da Seyyid Abdülkadir' in evinde kaldığını ve bu sırada isyanın planlandığını söylemişti. Şeyh Said İsyanı'yla bağlantılı olduğu gerekçesiyle Kör Said ile birlikte idam edilenlerden Hacı Ahti'nin idamdan önceki son sözleri "Yaşasın Kürtlük mefkuresi, yaşasın Kürdistan!"
olmuştu.
İsyan sahasındaki devlet görevlileri hazırladıkları raporlarda
isyanın amacının şeriat perdesi altında Kürt hükümeti kurmak olduğunu bildirmişlerdi.
şehit ailelerinin ikamet ettiği harap bitap evleri paylaşanları, bu konuya şaşıranları, üzülenleri, kızanları; bu konu özelinde konuşanları farklı sosyal medya platformlarında ve burada o kadar çok gördüm ki..
hâlâ bu konuya şaşıranları, üzülenleri, kızanları anlayamıyorum. sanırım bu anlık saman alevi gibi parlayıp sönen bir öfke patlamasından
Yenihan’da isyan eden Postacı Nâzım diye maruf eski bir sabıkalı, kendisine «Gönüllü Halife Ordusu Kumandanı» adını vermiş. Bunu bir misal olmak üzere anlatıyorum. Gönüllü Halife Ordusu Kumandanı Nâzım'ın elimize bir beyannamesi geçti. Beyannamede askeri, jandarmayı isyan için teşvik ediyor, davet ediyor. «Asker ve jandarma kardeşlerime» diye başlayan bu beyannamede Gönüllü Halife Ordusu Kumandanı şöyle diyor:
«Sevgili Padişahımızla, Kongreciler harp ediyorlar. Ahalii İslamiye, Padişahına yardım için silaha sarılarak Halife Ordusu namı ile bir ordu teşkil ediyorlar. Sizi babalarınıza, kardeşlerinize karşı silah atmaya icbar ediyorlar. Aklınızı başınıza toplayarak silahınızla hemen yanımıza geliniz. Zabitlerin emrini tutarak Padişaha asi olmayınız. Yaşasın sevgili Padişahımız, kahrolsun Kongre.»
"Bin dokuz yüz yirmi bir yılının ilk günü
İzmir'deyiz ve mavzerler yağlanmakta
ölüm beklemede bizi balçıklıovada
kırılan zamanın vahşeti duramaz burada
ölüm beklemede bizi pusuda, alçakça..."