Bu kıyamet provasında Huriye'nin hasreti, içinde oturduğum ve nereye gittiğini bilemediğim bir ambulansın yanıp sönen ışıkları gibi içimde yanıp sönüyordu. Huriye'yi görme dürtüsünü gemleyemiyordum. Acı bir şey durmadan gırtlağımı sıkıyordu. Huriye yanımda olsa da gülsem, diyordum. Ona ilk güldüğümde kaç yaşımdaydım. Beş? Altı? Vay be! Nasıl gülmüşsem, kıyametin kopmasına rağmen hâlâ aklımda.