Tek solukta, su gibi akan harika bir romandı. Zaten
kadınların iç dünyasındaki çalkantıları konu alan İtalyan
romanları oldum olası hep tavlamıştır beni.
Yazar kitabın "Not" bölümünde mutsuz bir döneminde
mutsuzluğunu hafifletmek için bu kitabı yazdığını söylüyor.İyi ki yazmış diyelim biz de
O zaman.
Kitap anlatıcının eşi Alberto'yu alnının ortasından vurmasıyla başlıyor. Sonra kendisini bu noktaya sürükleyen
olaylar silsilesini gözler önüne seriyor.
Anlatıcı, şiddet görmüş, görülmemiş, sevilmemiş, fark
edilmemiş, hayalperest, bir kurtarıcı bekleyen, yalnız,
mutsuz, mutluluğu iyi bir evlilik yapmayla özdeşleştirmiş
bir karakter. O kadar yalnız ki kendini aşık olmaya
zorluyor. Sevmediği ve sevilmediği halde evlenip bu mutsuz
hayat sürdürmeye devam ediyor. içinde sevgi olmayan karşılıklı çıkar ilişkisi üzerine kurulu bir evliliği
sürüklüyorlar. En nihayetinde patlak veriyor olaylar ve bum! İşte böyle oldu olanlar!
mutluluğun aranması gereken ilk yerin ruhumuz olduğunu, mutluluğu kendimizden başka kimseden istemememiz gerektiğini, birey olarak var olamayanın kimseyle yol yürüyemediğini, evvel kendimizi sevmeyi öğrenmemiz
gerektiğini, kimsenin kimseye yara bandı olamayacağını nasıl da güzel anlattı canım kitap. iyi ki okudum.
Puanım: 9/10