Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Dışa dönükler dikkatlerinin önemli bir bölümünü insanların yüzlerine yönlendirmeye eğimlidirler; bunu yaparak dopamin denilen "ödül" nörotransmitterinde (bir tür beyin kimyasalıdır) ani bir yükselme tecrübe ederler ki bu, bağımlılık davranışıyla da doğrudan ilgilidir. Ayrıca dışa dönüklerin, beynin (görme, işitme, tat alma, dokunma gibi) duyumsal süreçleriyle ilgili bölgelerini dolaşarak gerçekleşen bilgi işleme sürecinde içe dönüklere oranla daha kestirme ve daha hızlı çalışan sinir yolları kullandıkları da anlaşılıyor. Bu yollar da yine dopaminle ilintilidir. Fakat şöyle bir dezavantaj söz konusu: Dışa dönükler dopamine karşı pek hassas değildir. Dopaminin o olağanüstü etkisini göstermesi için ihtiyaç duydukları miktar içe dönüklerden daha çoktur. Ve dopamin düzeyini arttırmanın hızlı yollarından biri adrenalin seviyesini arttırmaktır ki bu yeni, hızlı, heyecan verici ve tehlikeli şeyler yaparak -örneğin karaoke barda şarkı söyleyerek, bir yabancıyla dans ederek veya bungee jumping yaparak- gerçekleştirilebilir. Dolayısıyla dışarı çıkıp özellikle de başka insanlarla (yeni yüzlerle!) heyecan verici şeyler yaparak karşılığında ödül kimyasalı olan dopamini elde ederler, ani ve yoğun birkaç doz mutluluğun tadına varırlar. Her şey yolundadır.
İnsanoğlunun aya gidişini bilgi toplumuna geçişin miladı sa­ yarsak teknolojik gelişmeler ve metropolleşme eğilimi gündelik hayatın ritmini de, insanoğlunun zihin haritasını da değiştiriyor. Kurulu nizam, kurum ve kurallar yeni gündelik hayat ritmine ve yeni zihin haritasına yetmiyor. Elbisenin ruha dar geldiği bu süreçte dip dalgalar yüzeyde gerek devletler, gerek ekonomik sı­ nıflar gerekse de kültürel kümeler arası yeni siyasi ve ekonomik bölüşüm kavgaları üretiyor. Bekir Ağırdır - Vatandaşlar Arasındaki Ayrımı Yıkmak
Sayfa 221Kitabı okudu
Reklam
Osmanlı kurmayları pek çok konuda bilgi sahibi olurlardı. 1826’da kapıkulu askeri ve eyalet askeri kaldırılınca, Devlet-i Aliyye yirmi yıl kadar ordusuz yaşadı. Redif kıt’aları ve teşkil edilmekte olan yeni ordunun talimiyle uğraşıldı. Nihayet Kırım Savaşı sebebiyle bu durum sonlandı. Bu arada, 1849’da Avusturya ve Rusya’nın müşterek ordularının katliamında bize sığınan Macar ve Leh kuvvetlerine ve subaylarına (Macar Cumhurbaşkanı Kossuth Lajos ve General Bem (Murad Paşa) ve mesela eğitimde çok faydalı olan, Konstanty Borzecki (sonra Mustafa Celâleddin Paşa, Karadağ’da şehid düştü) gibi asker olmayan yardımcı kuvvetlerine dahi teknik donanım konusunda çok şey borçluyuz. Tarihimizin bir teferruatı değildir. Ordu yeni kurulurken bir kurmay mektebi (Erkân-ı Harbiye) kuruldu.
Ahlâkî olgunluk elde edilmeden bilimsel üstünlüğe erişilemez. Meselâ hırsızlık bir ahlâkî bitkinliktir. Bu davranış bir toplumda yaygınlaşmışsa, hayatın her yönüne kolaylıkla sirayet edebileceği için hem toplumu yozlaştıracak hem de bilimsel ilerlemeyi engelleyecektir. Hırsızlık, çok âdi ve basit bir ahlâkî çöküntü olmasına rağmen, kolaylıkla rüşvete, yalana, bencilliğe ve kopyacılığa yol açacağından -zaten bunlar mevcut oldukça bilim de mümkün olamayacağından- zincirleme bir etkiyle fikri hayatı her yönden zehirleyecektir. Ahlâkın bilim açısından temel bağlamsal şart olduğu gerçeğini, İslâm medeniyeti örneğinde açıklamak kolaydır. İslâm geldiğinde, mevcut ahlâkî ve toplumsal değerleri sorgulamış, ahlâken bitkinlik olarak gördüğü bu değerleri, yüksek ahlâk değerleriyle değiştirmek istemiş ve böylece o toplumda büyük bir ahlâkî mücadele başlamıştır. Bunun neticesinde iyi ile kötü arasındaki bu mücadele hayatın her boyutuna yansımıştır. Bu medeniyette, yeni ahlâkî değerler zaten bilgiyi yücelttiği için, ahlâkî mücadelenin ayrıca fikrî mücadeleye dönüşmesine gerek kalmıyordu, Gerçi bu dönüşüm tabii olarak zaten gerçekleşiyordu; çünkü bu tür bir mücadelede yer alan fert ve gruplar, kendilerini fikren müdafaa ve haklılıklarını ispat edebilmek için fikirler geliştirmek zorundaydılar
Sayfa 146 - İsam YayınlarıKitabı okudu
Endüstri-Sonrası Toplumların Özellikleri
- Ekonomik Yapıdaki Dönüşüm: Endüstriyel mal üretiminden, hizmetlere yöneliş olmuştur. Endüstri-sonrası toplumlarda esas önemli nokta eğitim, sağlık, sosyal hizmetler gibi insani hizmetler ile bilgisayar, sistem analizi ile bilimsel araştırma ve geliştirme gibi mesleki hizmetler alanında yoğunlaşmaktadır. - Yükselen Yeni Sınıflar: Hizmet sektörünün gelişmesiyle eğitim, idare ve büro işlerinin artışıyla da beyaz yakalı işçilerin yapacakları işlerin sayısında çok büyük artışlar ortaya çıkmıştır. ... Ancak çok daha anlamlı bir başka değişme ise, bilim adamları, teknisyenler, mühendisler, öğretmenler, tıp personeli gibi "teknik ve profesyonel sınıfın" sayısındaki artıştır. - Bilginin Artan Rolü: Bell, gelmekte olan toplumun yeni paradigmasının teorik bilgi olduğunu vurgular. Bilgi, toplumun temel eksenidir ve stratejik kaynak haline gelmiştir. - Enformasyon Teknolojileri: Endüstri toplumunun doğuşunda nasıl buhar makinesi, elektrik, içten yanmalı motorlar gibi enerji teknolojisi büyük rol oyanmışsa, enformasyon teknolojisi de enformasyon toplumunun doğuşunda aynı role sahiptir.
Sayfa 145 - Ekin Yayınları, 17. BaskıKitabı okuyor
Endüstri-Sonrası Toplumlar
Günümüzde bazı sosyologlar, insanlığın yeni bir evreye girdiğini iddia ediyorlar. Bu yeni evreye, D. Bell, endüstri-sonrası (post-industrial) toplum diyor. Endüstri-sonrası toplum, enformasyon/bilgi temelli bir ekonomiye dayanan toplumdur. Endüstri toplumunda üretim, maddi mallarda ve fabrikalarda yoğunlaşırken, endüstri-sonrası toplumlarda, bilgiyi yaratan, kullanan ve saklayan elektronik cihazlar ile bilgisayarlara odaklanmıştır. Post-endüstriyel toplumun gelişi dramatik bir biçimde, meslek yapısını değiştirmiştir.
Sayfa 144 - Ekin Yayınları, 17. BaskıKitabı okuyor
Reklam
YANLIŞ BİLGİ FELAKET KAYNAĞIDIR.
Çünkü: milletin ve tarihin hakkı olan "hakikati", beraber gömmek, feci bir cinayettir. Çünkü: Bu hakikatten yeni tarihi haklar, bilhassa medeniyet çağının henüz ilk yaşlarında bulunan bizim gibi milletler için can verici birer gıdadır. Vatandaş! Yanlış bilgi, felâket kaynağıdır. Her işin evvela hakikatini ara ve öğren; sonra münâkaşasını istediğin gibi yap! Birincisi, vicdanına; ikincisi, seciye ve irfanına dayanır. Kazım Karabekir
Bir bilim olarak genetik nispeten yeni bir dal; temelinin 1850'lere dayanmasına rağmen birçok koldan edinilen bilgi ancak yirminci yüzyılın başında tek bir alanın çatısı altında toplanabildi. Başlangıçta ilerlemeler oldukça yavaş gerçekleşirken, genetiğin gizemlerinin açığa çıkarılmaya başlaması 1950'leri bulmuştu. İlk olarak DNA'nın çift sarmal yapısının, daha sonra da canlı olmayan bir kimyasal kodun nasıl bir canlının meydana gelmesini sağladığını gösteren merkezi/santral dogmanın keşfi üzerine genetikteki ilerlemeler gen'e dair sırların çözülmesini oldukça hızlandırdı. Ancak katetmiş olduğumuz devasa yola rağmen bugün dahi DNA'mızda çözülmeyi bekleyen birçok sır mevcut.
Sayfa 6 - Kronik Kitap
Aşkın Hatırlanması
Seks aileden kopuşsa, aşk da geri dönüştür; her zaman bir dönüş yolculuğu için alman tek istikametli bir bilettir. Kişisel yakınlıklar alanında gerçekleşen bu mucize, psikanaliz açısından, ilk duygusal etkilenmelerimizin yansımasıdır. Tüm zihni kaplayıp etkisine alan bu durum, en dolaysız, aracısız haliyle hatırlamadır, biricik olma duygusudur, geçmişin esrarengiz işaretleridir. Yaşanan bu yeni de­ neyim, daha doğrusu tekrar uyanan bu deneyim -böyle dö­ nüştürücü deneyimleri mümkün kılan- çocukluğa ilişkin bilgi ve arzuları kapsar. Âşık olduğumuzda, âşık olmayı hatırlamak- layızdır. Kendimize ilişkin bu ilk bellek biçimlerini yeniden ka­ zanmakla da, tahayyül etme becerimizi olgunlaştırırız.
Evrimsel önemi en fazla olan moleküler buluşlar şöyledir: (1) Yeni bir organizmanın yapı taşlarını genetik programın (DNA) kendisi sağlamaz; genetik program sadece fenotipin yapılması için gerekli bilgidir (mavi kopya). (2) Nükleik asitlerden proteinlere doğru giden yol tek yönlü dür. Proteinlerdeki bilgi nükleik asitlere doğru geri yönde translasyona uğramaz; "yumuşak kalıtım" diye bir şey yoktur. (3) Sadece genetik şifre değil, temel moleküler mekanizmaların pek çoğu en ilkel prokaryotlardan yukarıya tüm organizmalarda aynıdır.
Reklam
Bir amip kadar ederi olmayanlara ne demeli…
Çeşitli hayat şekillerinin kalıtsal malzemesinde kaç Bit'lik bilgi birikimi vardır? Çeşitli biyolojik sorulara kaç tane evet/hayır yanıtı yazılıdır hayatın dilinde? Bir virüsün ihtiyacı olan bilgi yaklaşık 10.000 Bit'liktir; bu sayfadaki bilgi tutarı kadar. Bu bilgi bir virüse başka organizmaları hasta etmek ve kendini yeniden üretmek için gereklidir. Zaten virüsün bundan başka bir işi de yoktur. Virüse ait bilgi basittir ama çok dikkatle okunması gerekir. Bir bakteriyse yaklaşık bir milyon Bit'lik bilgi kullanır; 100 kitap sayfasındaki bilgi kadar. Bakterilere virüslerden daha yüklü iş düşmektedir. Virüsler gibi tam asalak değildir bakteriler, bakteriler yaşamak için çalışmak zorundadırlar. Bağımsız yaşayan tekhücreli bir amipin yapısı daha karmaşıktır. DNA'sında var olan dört yüz milyon Bit'lik bilgi birikimi yüzünden yeni bir amip üretebilmek için her biri 500 sayfalık seksen cilt kitaba sığacak bilgiyi karıştırmak zorundadır.
Sayfa 290 - On Birinci Bölüm - Anıların IsrarıKitabı okuyor
Yaşamın rehberliği olmadan ortaya konacak her ideolojinin eksik olduğunu, binlerce acı tecrübenin sonucunda öğrenmiş olmamız gerek. İnsanın en önemli eksikliği, varlığının maddî düzeydeki bilgi birikimine karşı bigâneliğidir. Sürekli zihninde ve kendi vehmettiği kurallar içinde yaşayan insan , ne olduğunu kolaylıkla unutur ve olmadığı bir şeyi olabilmek için dünyayı hem kendisine hem de diğer türdaşlarına sıklıkla cehennem eder . Bu acı gerçeği, tarih boyunca sürekli önümüze konan (Nemrutlar, Firavunlar, Hitlerler gibi nice) deneyimlerle tatmış olmamıza rağmen, hâlâ bu basit dersi öğrenemiyor; hep aynı sınavda, hep aynı sorularda, aynı yanlışları yapıp duruyoruz. Eh, insanız, tabii ki unutuyoruz diyebilirsin ancak ben de sana, Yeni Dünyanın Cesur İnsanı kendisine her gün bu acı gerçekleri hatırlatabilen kişi olmak durumunda, diyeceğim.
Çünkü Zafer, Barış'a kavuştuktan sonra, İstiklâl Harbinin hakikatları. O tehlikeli günlerdeki fikir ve hareketleri, cılız veya menfi olanlar tarafından örtbas edilerek bir düzüye yalanlanmış ve bütün işler bir şahsa mâl edilerek milletin hâl ve istikbali, tek ele teslim olunmuştur. Bu suretlę Hürriyet ve Hakikat, zincirlenerek zindana atıldıktan sonra, tek iradeye ram olan yeni ve eski emeksizler, hakiki mal sahiplerine her vasta ile saldırarak onların haklarını çiğnemişler ve çiğnetmişlerdir. Onların bu tufeyli gayretleri boşa gitmemiştir. Kolayca ve fakat şerefsizce servet ve saadetlerini bol bol elde etmek fırsatına nail olmuşlardır. Şimdiye kadar İstiklâl Harbi hakkındaki yazılan ve söylenenlerle benim şu kitabım karşılaştırılınca, bu hakikatler yaman bir surette görülecektir. İnkılâp hareketleri eserim dahi, o devirdeki halimizi ve mesaimizi gösterecek ve bir çok yalan yanlış neşriyatı süngerleyecektir. Burada, yakılan ve bu suretle harkikatlerin kül edilip havaya savrulduğu sanılan eserimin sonundaki vecizeyi tekrarlamak yerinde olur: VATANDAŞ. YANLIŞ BİLGİ FELAKET KAYNAĞIDIR. HER İŞİN EVVELA HAKİKATİNİ ARA VE ÖĞREN! SONRA MÜNAKAŞASINI İSTEDİĞİN GİBİ YAP. BİRİNCİSİ VİCDANINA, İKİNCİSİ SECİYE VE İRFANINA DAYANIR. KAZIM KARABEKİR
ATAM’ın ‘ağaç’ sevgisi
Yalova’yı çok ayrı seven Atatürk , bazen siyasi içerikli önemli toplantılarını burada gerçekleştirirdi. O nedenle Yalova’daki çiftlikte ufak bir köşk yapılmasını arzu eder. İnşaat tam başlamıştır ki büyük bir çınar ağacının dalının köşkün inşaatına engel olduğu anlaşılır. Atatürk’e çınarın büyük dalının kesilmesi gerektiği bilgi verilir. Doğaya ,özellikle ağaçlara tutkunluğu bilinen Atatürk hiddetlenerek , “Siz şaşırdınız mı? Hayır , katiyen bu dal kesilemez . Binanın yerini , temelini değiştirin . Bu dalın kurtulabileceği yere kadar temeli sökün veya sürün !” talimatını verir . …… Gerekli tüm hazırlıklar yapılır . Köşk, 11 Ağustos 1930’da kalın tahta kızakların üzerinde tam 4 metre 80 santim doğuya kaydırılır ve yeni açılan alana köşk rahatlıkla oturuverir.
Sayfa 168 - Siyah Beyaz yayınlarıKitabı okuyor
1.500 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.