Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
"Kuyu! Ne derin bir sözcük, Platero, öyle koyu yeşil, öyle serin, yankılı! Sanki bu sözcüğün kendisi, bir burgu gibi, suya çarpıncaya dek, sıkıntılı kara toprağı oymuş. ...Gece bastırıyor, oynak yıldızlarla süslü ay, orda derinlerde yalazlanmakta. Sessizlik... ... Bir gün kendimi bir kuyuya atarsam, bil ki kendimi öldürmek için değil, yıldızları daha hızlı koparmak için yapacağım bunu."
Hırsız
Onunla denizin kıyısına, kayalıkların üstüne oturur, hiç konuşmazdık. Ama hiçbir şey konuşmadan öyle, denizin üstündeki martılara, karabataklara bakardık Bir de deniz bazı günler parça parça ışıklanırdı. Parça parça renklenirdi. Bir parçası aydınlık içinde, bir parçası kapkara, karanlık bir gece, karanlık bir kuyu suyu gibi dalgalanırdı. Bir yanı som ışığa keserdi. Bir yanda mosmor, üstü kızıltılı bir alan, bir yanda mavi, bir yanda turuncuya vurmuş, bir yanda yeşil yuvarlanmış gitmiş, bir yanda karmakarışık ışığa bulanmış, uçuyor. Deniz sert bir ışıkla, kılıçla kesilmiş gibi ikiye bölünürdü bir an, Çakır, bu anda kendini tutamaz: "Deniz denize benzedi," diye coşardı. Gözlerinin içi güler, ışıklanırdı. Oturduğumuz kayalığın üstünden nasıl kalkar, ne zaman kalkar, biribirimize ayrılırken neler derdik hiç ansımıyorum. Belki hiçbir şey söylemezdik. Belki ışık içinde, belki karanlıkta ayrılırdık, hiç ansımıyorum.
Reklam
Göz bebekleri yeşil gözlerinin etrafını sarmalamış, yeşil cehenneminin ortasına yerleştirilmiş kara bir kuyu gibi genişlemişti.
Sayfa 315Kitabı okudu
"Bizim kavuşmamız binde bir ihtimal, hiç beni beklemesin" demişsin. Yapma gözünü seveyim Muazzez.... Sen bana bir kuyu kaz mesela Muazzez. Beni içine göm, ben seni orda da beklerim. Yanıma bir ceviz yatır, ona seni anlatayım, acısın ceviz bana, sarılsın, "vah be kardeşim " desin. Sarılıp öylece kalalım, özü özüme geçsin. Üstümüzden bin yıl geçsin. Gömdüğün topraktan bin yıl sonra tekrar süreyim Muazzez, yine sana döneyim. Dallanıp budaklanayım senin için, gökleri tutsun dallarım. Bin yeşil meyve vereyim, birini yuva bileyim. Bin yıl da kabuğumda bekleyeyim. Bin ceviz sallansın dallarımda, benden hariç bin ceviz. Binini koparsınlar Muazzez, bir bana dokunmasınlar. Sen gelene kadar ben o dalda dururum. Ha, gelmedin diyelim, yokluğunla kururum. Yapma Muazzez, ben o binde bir ihtimale tutundum.
Ruhumun olması gerektiğı yerde küflü, kokmuş, çeperleri irin bağlamış yeşıl bir kuyu sadece. Taş gibi soğuk bir zihnin ustaca sahnelediği zavallı delilik oyunları, her daim çarpık bir sırıtışla, gövdemin beş karış üzerinden seyrettiğim.
Hiç mi sabah görmedik yani ! Böyle yeşil gökyüzü mü olurmuş ! O karpuzu hangi dürzü astı oraya ?.. Vur bıçağı , bakma yaşın gözüne ! Çal bıçağı parmaklıklar arasından Ki yarılsın çil çubuklu -kabuğu Çatırdıya çatırdıya !.. Vur pençe-i Ali'deki şemşir aşkına ! Vur ki çıksın, Çıksın gayri ortaya Kuyu- yeşil hapislere sığmayan, Kan-davalı , Delikanlı Kızılbaş !..
Can Yücel
Can Yücel
Reklam
Ebruya Dair
Yusufa en güzel hediye ayna. Kuyu dibinde kendini seyreder Yusuf. Zindan Yusuf'a bir ayna. Kişi kendini göremez, varlığı bir aynada kırılmadıkça. Ve ayna kırılmadıkça akis kesilmez. Tekne, muradı akmak olan suya bir zindan. Akan suda ebrû ancak Allah'a ait. Aklıma Nil'de yüzen bebek Musa geliyor. Durgun suya düşer insanın ebrusu..
Sen bana bir kuyu kaz mesela Muazzez.
Beni içine göm, ben seni orda da beklerim. Yanıma bir ceviz yatır, ona seni an­latayım, acısın ceviz bana, sarılsın, “Vah be kardeşim” desin. Sarılıp öylece kalalım, özü özüme geçsin. Üstümüzden bin yıl geçsin. Gömdüğün topraktan bin yıl sonra tekrar süreyim Muazzez, yine sana döneyim. Dallanıp budaklanayım senin için, gökleri tutsun dallarım. Bin yeşil meyve vereyim, biri­ni yuva bileyim. Bin yıl da kabuğumda bekleyeyim. Bin ceviz sallansın dallarımda, benden hariç bin ceviz. Binini koparsın­lar Muazzez, bir bana dokunmasınlar. Sen gelene kadar ben o dalda dururum. Ha, gelmedin diyelim, yokluğunla kururum. Yapma Muazzez, ben o binde bir ihtimale tutundum.
Sahip Olma Duygusu Dipsiz Bir Kuyu!
Hayatla ve mutlulukla ilişkimizi bir şeylere sahip olmak üzerinden kurgularsak, bu içimizde oluşacak boşluk doymak bilmeyen bir iştah, dipsiz bir kuyu gibi dolmayacak. Neye sahip olursak olalım, onun bir seviye üstü, bize her zaman daha cazip görünecek. Komşunun bahçesindeki çimenler her zaman daha yeşil görünecek. Çünkü modern dünya bunu istiyor bizden. Hasedi ve sahip olma arzusunu daima kışkırtıyor. Bak senden daha iyisine sahip olanlar var diyor, sürekli başkalarıyla kıyaslıyor.
224 syf.
10/10 puan verdi
Selaammm Bu akşam sizlere öyle güzel bir kitabın yorumunu bırakacağım ki, ne yazsam ne desem bilemedim. Ömrüm boyunca hiç unutmayacağım bir kitap #tripoliçeninkülleri Depremde babasını ve kardeşini kaybeden Aliye; babasının kadim dostu olan Müşfik babaya, yıllar öncesi büyük babası Akça hocanın hatıratını tamir etmesi için getirir. Ne derdi olsa
Tripoliçe'nin Külleri
Tripoliçe'nin KülleriGüven Kemerkaya · Çınaraltı Yayınları · 037 okunma
Reklam
Mezarım...
Sen bana bir kuyu kaz mesela Muazzez.Beni içine göm,ben seni orada da beklerim.Yanıma bir ceviz yatır,ona seni anlatayım,acısın ceviz bana,sarılsın,"vah ne kardeşim" desin.Sarılıp öylece kalalım,özü özüme geçsin.Üstümüzden bin yıl geçsin.Gömdüğün topraktan bin yıl sonra tekrar süreyim Muazzez,yine sana döneyim.Dallanıp budaklanayım senin için,gökleri tutsun dallarım.Bin yeşil meyve vereyim,birini yuva bileyim.Bin yılda kabuğumda bekleyeyim.Bin ceviz sallansın dallarımda,benden hariç bin ceviz.Binini koparsınlar muazzez,bir bana dokunmasınlar.Sen gelene kadar ben o dalda durururum.Ha,gelmedin diyelim,yokluğunla kurum.Yapma Muazzez,ben o binde bir ihtimale tutundum.
Bineğin küfeleri Sürünür ılgınlara Sağlıklı yüzü terli Babam Urla’dan döner Gökler üç aydır mavi Yeşil badem altında Kuyu taşında anam Elinde kova güler Güzel bellek varsın ya Urla yine bahçe bağ Bütüı sevdiklerim sağ Kim dedi ki öldüler
“Bizim kavuşmamız binde bir ihtimal, hiç beni bekleme­sin” demişsin. Yapma gözünü seveyim Muazzez. Nezaket gös­termişsin, Allah razı olsun tabii ama, hiç gerek yok böyle şey­lere. Beklemek ne demek, ben seni beklemek için bizim salo­nun kapısına “bekleme odası” yazmışım, elime dergiler almı­şım, her an sıra bana gelir de seslenirsin diye diken üstünde oturuyorum. Ne demek hiç beklemesin. Şimdi durumu ben sana şöyle izah edeyim: Sen bana bir kuyu kaz mesela Muazzez. Beni içine göm, ben seni orda da beklerim. Yanıma bir ceviz yatır, ona seni anlatayım, acısın ceviz bana, sarılsın, “Vah be kardeşim” desin. Sarılıp öylece kalalım, özü özüme geçsin. Üstümüzden bin yıl geçsin. Gömdüğün topraktan bin yıl sonra tekrar süreyim Muazzez, yine sana döneyim. Dallanıp budaklanayım senin için, gökleri tutsun dallarım. Bin yeşil meyve vereyim, biri­ni yuva bileyim. Bin yıl da kabuğumda bekleyeyim. Bin ceviz sallansın dallarımda, benden hariç bin ceviz. Binini koparsın­lar Muazzez, bir bana dokunmasınlar. Sen gelene kadar ben o dalda dururum. Ha, gelmedin diyelim, yokluğunla kururum. Yapma Muazzez, ben o binde bir ihtimale tutundum.
167 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.