Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Türk izleyicisi "hala" eğitimsizdir.
Türkiye sineması, “Yeşilçam” başta olmak üzere, eğitimsiz bir izleyici topluluğunu eğlendirmeyi hedef edinmişti.
İletişim Yayınları
Yeşilçam, ismini pek çoğunuzun da bildiği gibi Beyoğlu'nda­ki Yeşilçam Sokağı'ndan alıyor. Bu sokaktaki üç beş yapım şirke­tinin ürettiği filmler Türk Sineması'nın mevcudiyetini sağlıyor. Oyuncular, figüranlar, "artistler kahvesi" dediğimiz, sıradan bir kahvede oturup rol bekliyor. Yapımcının yardımcısı kahveye gelip, "Sen, sen" diye adam seçiyor. Amele pazarında işadam­larının işçi seçmesi gibi. Seçilen kişilerin filmin gerektirdiği kos­tümlere sahip olması lazım, zira kendi kostümlerini kendileri getiriyorlar. Kostümün yoksa rol de yok. Üç günde, dört günde film bitiyor. Filmlerin nasıl olacağını Anadolu'da film gösteren işletmeciler belirliyor. Bize şu adamla şu kadının oynadığı aşk ve macera türünden bir film gönderin, on-on beş gün içinde gelsin diyor. Hemen kollar sıvanıyor, kah­ ve köşelerinde senaryolar yazılıyor ve çekimlere başlanıyor. En iyi rejisör, en kısa zamanda film çeken rejisör. Çok az film yakan rejisör el üstünde. Yapımcı bir film için örneğin yirmi beş kutu film harcayabilirsin, diyor. Fazladan harcarsan cebinden ödersin. Bir, iki, bilemedin üç senarist var. Bütün filmlerin senar­ yolarını onlar yazıyorlar. Filmler hep birbirine benziyor. Genel­ de araklama senaryolar oluyor. Yapımadan herkes korkup tir tir titriyor. Rejisör kral, dediği dedik. Starlar hariç herkesi azarlıyor, kovuyor, gerekirse dövüyor. Ama starlara el pençe divan. Silme iş yaptıran starın ismi...
Sayfa 107Kitabı okudu
Reklam
Cahid Irgat'ı, hemen herkesin, Yeşilçam Sineması'nın 'kötü adamı' bellediği yıllarda; onun şair olarak 'önemini' bir dergide belirtmeye çalışmıştım: "Cahid Sıtkı mızmızlanır durur, Cahid Külebi çıra gibi kuruyup giderken, Cahid Irgat 'Rüzgârlarım Konuşuyor' demişse, bu az şey midir?" (Yeni Ufuklar, Aralık 1953) Zaten daha önce, Ortalık adlı kitabını eleştirirken, şunları dememiş miydim: "... Cahid Irgat 'dokunan' bir şair, adamı saçlarından tutuyor ve yere çalıyor. Duyuyor. Duyuruyor. Lâf etmiyor, lâfları tertiplemiyor, duyguları tertipliyor ve işin güzeli, tepeden tırnağa kendinin olan image'larla tertipleyip, karşımıza çıkıyor” (Kaynak, Mayıs 1953).
Sayfa 45
İnsan gerçek kimliğine ihanet ederek kör topal yaşamayı sürdürebilir ama kişinin hakiki kimliğini keşfetmeden zanaatının onurunu koruyabileceğine inanmıyorum. Kimlik araştırmasından geçmemiş bir Türk sinemasının basit bir kaçış sineması olmaktan öteye geçmeyeceğini düşünüyorum. Dünya sisteminin içteki ve dıştaki tüm mekanizmaları, tüm kurumları ile bu kaçışı ödüllendirmesinden doğal ne olabilir? Ama sistemin itibar ettiği değerlerle asli değerler arasında hep bir uçurum bulunması kaçınılmazdır.
Sayfa 141Kitabı okudu
Renkli basın, reklam filmleri, fotoroman ticareti var gücüyle halkın bilinçlenmesini engellemek için, sermayenin ve çarpık kültürün egemenliğini daha uzun kılabilmek için var güçleriyle çalışmaktadırlar. Bilinçsiz insanları, yanlış yaşam biçimlerine özendirmeye çalışmaktadır. Aynı tutum yıllar yılı Yeşilçam sineması filmleriyle de uygulanmıştır. Ezilen sınıfların ve ezilen kadının da sorunlarına eğilen yeni ilerici Türk filmlerinin, geniş halk kitlelerine ulaşması engellenmiştir.
Üstelik son 10 yılda Türkiye'de köylere de yayılan televizyon, beyin yıkama politikası ile köy kadınının karşısına bile Dallas gibi bir Amerikan filmiyle çıkabilme cesaretini göstermektedir. Renkli basın, reklam filmleri, fotoroman ticareti var gücüyle halkın bilinçlenmesine engellemek için, sermayenin ve çarpık kültürün egemenliğini daha uzun kılabilmek için var güçleriyle çalışmaktadırlar. Bilinçsiz insanları, yanlış yaşam biçimlerini özendirmeye çalışmaktadır. Aynı tutum yıllar yılı Yeşilçam sineması filmleriyle de uygulanmıştır. Ezilen sınıfların ve ezilen kadının da sorunlarına eğilen yeni ilerici Türk filmlerinin geniş halk kitlelerine ulaşması engellenmiştir.
Sayfa 44 - Yapı Kredi Yayınları
Reklam
Sinemamızın en büyük aktörlerinden biri o. “Manav Halil”, “Filinta Osman”, “Zehir Ali”... Yüzlerce sinema filmi ve onlarca tiyatro oyununda rol almış dev aktör İZZET GÜNAY’la buluştuk. Sanat macerasını, Türk sinemasını, “Vesikalı Yarim”i, koleksiyonculuğunu ve pek çok şeyi konuştuk. MANAV HALİL’İ GAYET İYİ ANLIYORUM“SEVGİ DE YETMİYORMUŞ, ÇOK
Nazım iyi ki 70'ler Yeşilçam'ının furya dönemini görmedi.
Şehir sineması, büyük sinema kumpanyalarının kâr kurmasını göz önüne alarak yaptıkları filmlerin, büyük ticaret firmalarının reklamlarının, siyasi propagandalarının, muhafazakâr ve halkı uyuşturucu ideolojilerin bir ma'kesidir. Çıplak kadın, dejenere medeniyetlerin bozgun sahneleri, bugünkü şehir sinemasının en yüksek vasıflarıdır.
Türk sineması..
Bizler, İslam medeniyet havzasının sakinleri, 124 bin peygam­ berin, milyonlarca evliyanın mirasından oluşan, tarihsel kaynağı­ nı ta Hz. Adem'e dayandıran bir hikemi geleneğin mirasçılarıyız. Bana kalırsa Türk sineması aleme, eşyaya, insana işte bu hik­ metin ışığında bakanların sineması oldukça yücelecek, özlenen yüksekliklere, doruklara yönlenecek…
Sayfa 136 - #sinemaKitabı okudu
45 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.