SİNEMA BİR KÜLTÜRDÜR
Kurtuluş Kayalı
Eser yazarin sinema, kültürve popülarite üzerine yazdığı gazate yazılarınin bir araya getirilmesiyle yazarin doktara metnini oluşturmuştur. Eserdeki metinlerin amacı son dönemlerde magazinin gölgesinde kalmış olan sanatın farkına varmamızı sağlamaktır. Sinema son yıllarda popileritenin etkisinde
Sait Faik Abasıyanık gibi usta bir öykücünün kaleminden çıkan ve mahkeme kapısından ayak sürüyerek geçen insanların hikayelerini okuyoruz by eserde. Kitap 40'lı yıllarda Sait Faik'in gazetede tefrika edilen "Mahkemelerde" başlıklı yazılarından oluşuyormuş. O zamanlardaki ülkeyi tanımak istiyorsak mahkemelerine bakmaktan gayri bize
BELKİ DE EN BAHTSIZ ''AİLESİ'' TOSUN'LAR..
1926 yılında, Balıkesir'in Burhaniye ilçesinde doğan Necdet Baba lakaplı Necdet Tosun, 1955 yılında öğlenleri lokantacılık, akşamları da bir terzide çalışarak geçimini sağlıyordu. Kilolu ve sevimli görünüşü sebebiyle çevresinde de hep sevilmişti. Çocukları
BİR KÜRT TÜRKÇEYİ NASIL KONUŞMALI?
Evet, nasıl konuşmalı? Aksanlı, şivesini koruyarak, kendi kimlik ve kültüründen tını, zenginlik ve bahisler katarak mı konuşmalı yoksa “İstanbul Türkçesi” adıyla standardize edilen gramatik bakımdan doğru, kelime dağarcığı açısından zengin ve ifade gücü bağlamında kuvvetli bir biçimde mi? Dicle’nin bir köyünde
Beyoğlu’nun en görkemli binalarından biri 1875 yılında Abraham Paşa tarafından Mimar Alexandre Vallury’e yaptırılan “Serkldoryan” binasıdır. Beş katlı olan ve cephesiyle dikkat çeken bu büyük binada “Serkldoryan Kulübü” (Cercle d’Orient) kurulur ve sonra bina bu isimle anılmaya başlar. Serkldoryan, İstiklal Caddesi üzerindeki İnci Pastanesi ve
Yeşilçam, ismini pek çoğunuzun da bildiği gibi Beyoğlu'ndaki Yeşilçam Sokağı'ndan alıyor. Bu sokaktaki üç beş yapım şirketinin ürettiği filmler Türk Sineması'nın mevcudiyetini sağlıyor.
Oyuncular, figüranlar, "artistler kahvesi" dediğimiz, sıradan bir kahvede oturup rol bekliyor. Yapımcının yardımcısı kahveye gelip, "Sen, sen" diye adam seçiyor. Amele pazarında işadamlarının işçi seçmesi gibi. Seçilen kişilerin filmin gerektirdiği kostümlere sahip olması lazım, zira kendi kostümlerini kendileri getiriyorlar. Kostümün yoksa rol de yok.
Üç günde, dört günde film bitiyor. Filmlerin nasıl olacağını Anadolu'da film gösteren işletmeciler belirliyor. Bize şu adamla şu kadının oynadığı aşk ve macera türünden bir film gönderin, on-on beş gün içinde gelsin diyor. Hemen kollar sıvanıyor, kah ve köşelerinde senaryolar yazılıyor ve çekimlere başlanıyor.
En iyi rejisör, en kısa zamanda film çeken rejisör. Çok az film yakan rejisör el üstünde. Yapımcı bir film için örneğin yirmi beş kutu film harcayabilirsin, diyor. Fazladan harcarsan cebinden ödersin. Bir, iki, bilemedin üç senarist var. Bütün filmlerin senar yolarını onlar yazıyorlar. Filmler hep birbirine benziyor. Genel de araklama senaryolar oluyor. Yapımadan herkes korkup tir tir titriyor. Rejisör kral, dediği dedik. Starlar hariç herkesi azarlıyor, kovuyor, gerekirse dövüyor. Ama starlara el pençe divan. Silme iş yaptıran starın ismi...
Cahid Irgat'ı, hemen herkesin, Yeşilçam Sineması'nın 'kötü adamı' bellediği yıllarda; onun şair olarak 'önemini' bir dergide belirtmeye çalışmıştım: "Cahid Sıtkı mızmızlanır durur, Cahid Külebi çıra gibi kuruyup giderken, Cahid Irgat 'Rüzgârlarım Konuşuyor' demişse, bu az şey midir?" (Yeni Ufuklar, Aralık 1953) Zaten daha önce, Ortalık adlı kitabını eleştirirken, şunları dememiş miydim: "... Cahid Irgat 'dokunan' bir şair, adamı saçlarından tutuyor ve yere çalıyor. Duyuyor. Duyuruyor. Lâf etmiyor, lâfları tertiplemiyor, duyguları tertipliyor ve işin güzeli, tepeden tırnağa kendinin olan image'larla tertipleyip, karşımıza çıkıyor” (Kaynak, Mayıs 1953).
Yılın son incelemesi de böylesi enteresan bir kitapla olsun. Hepimiz özellikle 2000 öncesi doğanlar Yeşilçam ile büyüdü ve hala da sayısız filmi tekrar tekrar izliyor. Fakat o filmlerde dahi kadınlar sürekli 2. planda ve erkeğin kontrolünde gösteriliyor. O dönemin algısı olduğu için yansıtılabilir. Bunu diyecekler vardır -bu hatalı olur-. En
Merhaba siz güzel insanlar,
Saç neden örülür?
Saçlarınızı ördüğünüz zaman yapısal bir koruma sağlanır. Daha düzgün ve toplu duran saçlarınız birbirine karışmaz, dış etkenlerden daha az zarar görür…
Bir kadın sevindiği zaman üzüldüğü zaman ilk başta bakışlarıyla birlikte saçlarına dokunur ve sevincini hüznünü saçlarıyla gösterir.
Laetitia