Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Yıkıcı Bir Doğma
Sevmek ve içmek dışında, tembellik etmek dışında, her şeyde tembellik edelim.
Sayfa 17 - LessingKitabı okudu
Yıkıcı Bir Dogma:
O büyük çağın Yunanlıları da, çalışmayı hor görüyorlardı; özgür insan, bedensel devinimlerden, zekâ oyunlarından başka bir şey bilmezdi. Bu, aynı zamanda, Aristotales'in, Phidias'ın ve Aristophanes'in üyesi oldukları bir ulusun içinde insanın dolaştığı, soluk alıp verdiği bir dönemdi; bu, çok geçmeden İskender'in fethedeceği Asya'nın göçebe sürülerini, bir avuç yiğidin Marathon'da yenilgiye uğrattığı dönemdi. Antik Yunan filozofları, özgür insanı alçaltan çalışmayı hor görüyorlardı. Şairler, Tanrıların armağanı olan tembelliği övüyorlardı: * ''Ey Melibe, bir Tanrı bağışladı bize bu aylaklığı.'' (Vergilius, Çoban Şiirleri.) * İsa, Dağdaki Söylev'inde tembelliği öğütlemişti: * ''Tarlalardaki zambakların gelişip serpilişine bakın. Onlar ne çalışıyor, ne de yün eğiriyorlar. Buna karşın söyleyeyim size, Süleyman, o görkemi içinde, daha göz alıcı giysilere bürünmüş değildi.'' (Matta İncili, Bölüm VI)
Reklam
Yıkıcı Bir Dogma
Rothschild'in ekürisinde, iki ayaklı bir kahya tarafından beslenen safkan ile Normandiya çiftliklerinde toprağı süren, gübre yüklü arabaları çeken, hasadı ambara taşıyan ağır yük hayvanını karşılaştırın hele. Ticaret misyonerleri ile din tacirlerinin henüz Hıristiyanlıkla, frendi ve çalışma dogmasıyla yozlaştıramadığı o asil vahşiye bakın bir, bir de makinelerin hizmetkarı konumundaki bizimkilere.
Sayfa 14 - Can Sanat YayınlarıKitabı okudu
Yıkıcı Bir Doğma
Sevme, içme ve tembellik dışında, Tembellik edelim her şeyde -lessing
Sayfa 15 - AlterKitabı okudu
Yıkıcı Bir Dogma
Helenler de görkemli devirlerinde çalışmayı ancak hor görürdü, çalışabilecek olanlar yalnızca kölelerdi, özgür insan ise sadece bedensel etkinliklerden ve zihinsel oyunlardan anlardı.
Sayfa 15 - Can Sanat Yayınları
P.L. Sainte-Pelagie Tutukevi, 1883 TEMBELLİK HAKKI YIKICI BİR DOGMA Sevme, içme ve tembellik dışında, Tembellik edelim her şeyde. Lessing
Reklam
48 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
36 saatte okudu
Tembellik Hakkı
Paul Lafargue, Fransız asıllı düşünür, ünlü ekonomist Karl Marx'ın kızı ile evlenmiş ve karısı ile birlikte intihar etmiştir. İlginç bir yaşam öyküsü bulunmaktadır. Kitabı e-kitap olarak okudum.  Kısacık bir kitaptı.  Okuduğum kitapta notların arka kısımda verilmesi motivasyonumu düşürse de  severek okudum. Kısa olmasına rağmen çabuk bitmedi. Kitap, Yıkıcı bir dogma, Çalışmanın kutsanması, Aşırı üretimin sonuçları, Yeni müziğe yeni şarkılar ve ek kısmından oluşmaktadır. Kitabın konusu tamamen sistem eleştirisi üzerine kurulmuştur. Çalışmanın insana yarar değil zarar verdiği konular üzerinde durmuştur yazar. Kitabın ismi etkileyici, tembelliğe övgü gibi düşünülse bile yazar kitabında, emek sömürüsüne karşı çıkar. Uzun çalışma saatleri, insanı köleleştiren düzen, düşünme, mutlu olma ve kendine vakit ayırmaya zaman bırakmayan düzen için ağır eleştirilerde bulunur. Aynı zamanda aşırı üretimin savaş ve sömürgeciliğe de yol açacağını, proleteryayı ciddi bir biçimde eleştirerek işçi sınıfın tükenmek bilmeyen üretme ve çalışma azminin kapitalizmi desteklediğini savunur. Ayrıca din adamları ve siyasetçilerde ağır eleştirilerden nasiplerini alır. #kitapalıntısı "Çağımız çalışma çağıdır diyorlar; oysa ki çağımız acının, ızdırabın ve ahlaksızlığın  çağıdır." Yazarın çoğu fikirlerine ve yazdıklarına katılmamak mümkü değil. Üç saatlik bir çalışma,  dinlenme okurken bile beni sevindiren konulardı. Her şeyin orta noktasını bulmak dileğiyle...
Tembellik Hakkı
Tembellik HakkıPaul Lafargue · Kapra Yayıncılık · 202010,3bin okunma
1. BÖLÜM SAİD NURSÎ, NUR RİSALELERİ VE İLİM 1.1. SAİD NURSÎ’NİN TAHSİL HAYATI Risale-i Nur müellifinin tahsil hayatı üç aydan başka mevcut olmadığı halde (...)10 Evet o zât (Said Nursî) daha hal-i sabavette iken ve hiç tahsil yapmadan zevahiri kurtarmak üzere üç aylık bir tahsil müddeti içinde ulûm-u evvelîn ve âhîrine ve ledünniyat ve
Yıkıcı Bir Dogma
Tüm bireysel ve sosyal sorunlar, çalışma tutkusundan doğmuştur.
Sayfa 11
Hep böyleydi... Aklın yasak olduğu bir ekolde insan nasıl akıllanır ki?
Değişen dünyada, değişmez dogma ve yasalarla, gelişme eğrisini yakalayarak var olmak imkansızdı. Bilimsel araştırmayı destekleme, bilimin aydınlattığı akılcı bir yola yönelme yerine, Kur'an'ın bir bilim kitabı olduğu, ver türlü bilimsel gelişme ve buluşun daha önceden Kur'an'da "müjdelendiği" şeklindeki bir hurafeyi ispatlamaya çalışan gruplar, tarikat önderleri, ilahiyatçılar bile var. Üstelik bunların sayısı hiç de az değil. Yüzyıllardır devam eden bu kendi kendini aldatma ve dogmalara teslimiyet anlayışına, İslami hareketin kendi içinden ciddi itirazlar gelse de bu tutum günümüzde bile etkinliğini korumaya devam ediyor. (...) Bu tutum ve benzeri diğer yaklaşımların sonucu yıkıcı olacak, İslam ülkelerinin gerçeklere ve dış dünyaya gözlerini kapamalarına yol açacaktı. Müslümanların büyük çoğunluğu, ortaya çıkan bu vahim tablodan (yaşamın her alanındaki gerilik ve sefaletten) kendilerinin, sakil oldukları anlayışın ve dini yorumun bir payının olabileceğini düşünmüyorlardı. Mensup oldukları toplumu ve devleti ne kadar fazla dinselleştirirlerse her şeyin daha iyi olacağına inanıyorlardı. Ortada tam bir açmaz vardı.
57 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.