Karnına yumruk yemek böyle bir his olmalı. Rezil bir hayattan intikamını, kendini paramparça ederek almaya çabalayan bir insanı izledim. Her sayfada bir yumruk daha yedim karnıma.
Dört dörtlük çürüme hikâyesiydi. En ölümcül olanından...
Türlü türlü çürüyoruz. Ama bunun başladığı yer aile olunca yıkım tam bir felaket. Yüreğimi en yoran yerden
I.
Doç. Dr. Kriton Dinçmen, "Psykhiatria ve Mythos" eserinin giriş kısmında şunu der:
"İnsan anlayamadığı, açıklayamadığı, aklının alamadığı bir olay karşısında bulunduğunda -hele bu olay soyut olursa çok daha büyük ölçüde- ya metafizik/demoniak bir açıklamaya başvuracak ya da olayı efsane/mythoslara (mitos) dönüştürüp kendi
Kapitalist uygarlığın egemen olduğu ulusların işçi sınıfları garip bir çılgınlığın pençesine düşmüş. Bu çılgınlık, talihsiz insanlığa iki yüzyıldır eziyet eden bireysel ve toplumsal sefaleti de peşinde sürüklüyor.
Çalışma aşkıdır bu çılgınlık, bireyin soyu sopuyla birlikte canının çıkarılmasına dek varan, ölesiye çalışmak tutkusudur.
İsa'ya göre İncil'in en fazla polemik yaratan romanım olduğunu, ikametimi Lizbon'dan İspanya'daki Lanzarote'ye taşımama sebep olduğunu söylemiştim. Planladığım bir kitap değildi çünkü İsa'nın yaşamını yazmak önceden hiç aklıma gelmemişti, aslında yaşamlarından birini demek daha doğru, zira yaşamının birçok farklı yorumu mevcut, bunların kimi yıkıcı, kimiyse, tam tersi, dogma ve geleneklerin kısıtlamalarına itaat eden metinler. Neticede, Yahya ile Meryem'in evlatlarına dair söylenebilecek her şey söylenmişti, bir kitaba daha ihtiyaç yoktu, hele de benim gibi bir ateistin yazacağı bir kitaba hiç yoktu.
"Kapitalist toplumda çalışma, her türlü zihinsel yozlaşmanın ve her türlü bedensel bozulmanın sebebidir. Rothschild'in ekürisinde, iki ayaklı bir kâhya tarafından beslenen safkan ile Normandiya çiftliklerinde toprağı süren, gübre yüklü arabaları çeken, hasadı ambara taşıyan ağır yük hayvanını karşılaştırın hele. Ticaret misyonerleri ile din tacirlerinin henüz Hiristiyanlıkla, frengiyle ve çalışma dogmasıyla yozlaştıramadığı o asil vahşiye bakın bir, bir de makinelerin hizmetkârı konumundaki bizimkilere."
_Psikolojik harp, dünyanın en güçlü silahıdır. İnsan zihnini biçimlendirme sanatıdır. Aldatmadır, hiledir, düşünceleri manipüle etmek ve zehirlemektir. Düşmanı suya götürüp susuz getirmektir. Var olmayanı varmış gibi göstermek, var olanın zihinlerde reddedilmesini sağlamaktır. Başkalarının etkisi altında oldukları halde kendi iradeleriyle hareket
Ve işçi sınıfı, tüm gelişmiş ulusların üreticilerinden oluşan ve bağımsızlaşarak insan hayvanını kölelikten kurtarıp özgürleştirecek o büyük sınıf, proletarya, içgüdülerine ihanet edip tarihi misyonunu hor görerek çalışma doğması tarafından baştan çıkarılmıştır. Cezası ise sert ve korkunç olmuştur. Tüm bireysel ve sosyal sorunlar, çalışma tutkusundan doğmuştur.
_Tanrı, ilk ateisttir. E. Hubbard
_Din, gönüllü köleliktir. Herzen
_Burada bir ateist yatıyor. Giyinip kuşanmış hazır, ama gidecek bir yeri yok; ne cennet ne de cehennem. Mezar taşı
_Çürümüş bedenimden çiçekler çıkacak ve ben de onların içinde olacağım. E. Mumch
_Bir zamanlar ateist olmak istemiştim. Artık vazgeçiyorum. Adamların tatili yok! H.
O büyük çağın Yunanlıları da, çalışmayı hor görüyorlardı; özgür insan, bedensel devinimlerden, zekâ oyunlarından başka bir şey bilmezdi. Bu, aynı zamanda, Aristotales'in, Phidias'ın ve Aristophanes'in üyesi oldukları bir ulusun içinde insanın dolaştığı, soluk alıp verdiği bir dönemdi; bu, çok geçmeden İskender'in fethedeceği Asya'nın göçebe sürülerini, bir avuç yiğidin Marathon'da yenilgiye uğrattığı dönemdi.
Antik Yunan filozofları, özgür insanı alçaltan çalışmayı hor görüyorlardı. Şairler, Tanrıların armağanı olan tembelliği övüyorlardı:
*
''Ey Melibe, bir Tanrı bağışladı bize bu aylaklığı.'' (Vergilius, Çoban Şiirleri.)
*
İsa, Dağdaki Söylev'inde tembelliği öğütlemişti:
*
''Tarlalardaki zambakların gelişip serpilişine bakın. Onlar ne çalışıyor, ne de yün eğiriyorlar. Buna karşın söyleyeyim size, Süleyman, o görkemi içinde, daha göz alıcı giysilere bürünmüş değildi.'' (Matta İncili, Bölüm VI)
Helenler de görkemli devirlerinde çalışmayı ancak hor görürdü, çalışabilecek olanlar yalnızca kölelerdi, özgür insan ise sadece bedensel etkinliklerden ve zihinsel oyunlardan anlardı.