William Shakespeare
23 Nisan 1564’te Stratford-Upon-Avon’da doğan Shakespeare’in yaşamı hakkında bildiklerimiz kilise, mahkeme ve tapu kayıtları gibi resmi belgelerle çağdaşlarının onun kişiliği ve eserleri hakkında yazdıklarına dayanır. Hali vakti yerinde bir esnaf olan, aynı zamanda yerel yönetimde sulh hakimliği ve belediye başkanlığı gibi
“Karşılık olmalı, yoksa kutsal ahengin anlamını kavramak mümkün değil. Ama neyle ödenebilir bunlar? Var mı böyle bir şey? Bir öç mü sadece? Öcü ne yapayım ben, canavarlar cehenneme gidecekmiş; cehennem, yaptıkları kötülüğü, mahvettikleri hayatı geri getirebilir mi? Sonra, cehennemle kutsal uyum nasıl bağdaşabiliyor: Kimsenin ıstırap duymasını istediğim yok artık, büyük af için bağrımı açmaya hazırım. Çocukların ıstırabı gerçeğin satın alınması için ödenene katıldıysa, bu gerçeğin böyle bir pahaya değmediğini şimdiden söylerim.”
~ Yaşamım boyunca nice kör, topal, çolak insan görmüştüm. Her şeyi kaybetmelerine rağmen bir yaşamdır sürdürüp gidiyorlardı... Bütün bu yaşantılar bana galiba insanın bir organından yoksun yaşamını sürdürebileceğini öğretememişti. / 36
~ İçimde, yeni açılan bir umut kapısına yaklaşanların mutluluğu değil, önemli bir sınav kapısı önünde sıra
Son gün de yaşam bıraktığında onları, tüm kötülükler yakasını bırakmamıştır o zavallıların,
bedensel her kirlilik sökülmemiştir kökünden.
Uzun süredir nasırlaşmış kötülük, şaşılası
derinliklere dek salmış olmalı köklerini.
O halde cezaya uğrayacak, azap çekerek
kurtulacaklar eski kötülüklerden. Kimi ruh
asılıp bırakılır hafif esen yele karşı;
kimisi geniş uçurumun dibinde yıkanır,
kurtulur içine işlemiş günahtan ya da
temizlenir ateşle. Herkes kendi Manlarına
katlanır. Bizleri buradan geniş Elysium’a
göndermiyorlar; bu neşeli, güzel ovalarda
az kişi oturur. Sayısız gün akıp geçecek
zamanın çemberinden, nasır tutmuş lekesini
ruh yok edinceye, esirden gelme algısını,
göksel nurunu temizleyinceye dek.
Beş - on gün oldu ki, mu'tâda inkıyâd ile ben
Sabahleyin çıkıvermiştim, evden erkenden.
Bizim mahalle de İstanbul'un kenarı demek:
Sokaklarında gezilmez ki yüzme bilmeyerek!
Adım başında derin bir buhayre dalgalanır
Sular karardı mı, artık gelen gelir dayanır!
Bir elde olmalı kandil, bir elde iskandil,
Selâmetin yolu insan için bu, başka