Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gerçekten doğrusu, büyük adamı görmeye gözün ve duyun yok senin. Onun özü, acısı, özlemi, öfkesi, senin için savaşı, sana uzak, yabancı şeyler. Seni ezmek ve sömürmek ellerinden gelmeyen adamların ve kadınların da bulunduğunu, kavramıyorsun. Senin özgür olmanı, gerçekten ve dosdoğru özgür olmanı isteyen adamlar ve kadınlar. Sen bu adamlardan ve kadınlardan hoşlanmıyorsun, çünkü onlar senin özüne yabancı.
Felsefi olarak da din ve bilim bağdaşamaz, çünkü bilim hür düşünce üzerinde yükselir; din ise belli temel akidelerini tartı­ şılmaz kabul etmek zorundadır. Bilim, "tanrı var mı, yok mu?" sorusunu tartışabilir (mesela çağımızın büyük fizikçisi Stephen Hawking'in yaptığı gibi) ama İbrahimi dinlerde bunu tartış­mak, alenen küfre düşmektir. Prof. Dr. Celâl Şengör - Bilim Dinle Bağdaşmaz
Sayfa 211Kitabı okudu
Reklam
S1 B9 1.23.26
Mecnun: Seviyorum seni be.Köpek gibi seviyorum. Seni ilk gördüğüm andan itibaren seviyorum ben seni Leyla. Ya ilk gördüğüm andan itibaren beynimden vurulmuşa döndüm be. Ayakta duramadım senin karşında Leyla. Yani gözlerinin içine bakıp tek bir kelime etmek için kainatı yakarım be. Leyla: Mecnun Mecnun: Mecnun falan yok. Dinle bitmedi, bitmedi! Seninle karşı karşıya gelip, sana "Seni seviyorum" diyebilmek için her şeyi yaparım. Sırf bunun içindi ya, sadece şu an için!.. Leyla: Yeter be. Ne bağırıp duruyorsun? Sen erkeksin tabi öyle yolun ortasında dur haykır duygularını, ben de kadınım diye durup dinliyim di mi? Çok romantik! Hayır ya. Ben de seni seviyorum ulan!
Leya Mina dur ve dinle beni
Daha son mısramı yazmadım avuçlarına Sen yudumlamadın sözlerimi. Leya, kusur ararsan kusur çok biliyorsun Umut bu kaybedersen bulamazsın artık. Leya; ne umudumu yitirdim Ne de şiirim bitti. Mina dur ve dinle beni Efsaneler türettim ismine Okuyacak halinde mi yok? Taha Tayfun Vergili
Bugün bu memlekette kibar yer yok, sevgilim, düşmanla­ra ırzlarını satanlar var. Biz de onların içine girecek değiliz. Sen olup bitenleri bilmiyorsun. Beni dinle ruhum, palavranın hiçbir çeşidinden hazzetmediğimi bilirsin! Sözlerimi sakın yanlış anla­ma! Bir vatan kaybetmek üzereyiz. Bu felakette öncelikle bizim gibi yaşayanların büyük suçluluğu var. Biz, bu toprakların ni­ metlerinden bol bol yararlanmışız! Sonra, bizi bolluk, zenginlik, sefihlik içinde yaşatanlara, bu uğurda asırlardır perişanlık çe­ kenlere karşı hiçbir zaman vazifemizi yapmamışız. Bir vatan kaybediyoruz, karıcığım, bunun anlamını kavrayamadığına emi­nim. lnşallah, kavramana da meydan kalmaz. Ben Hindistan'ı, Siyam'ı, Mısır'ı, yani sömürgeleri hep dolaştım. Oralarda, yabancı üniformasiyle dolu, salonları, sarayları gördüm. lngiltere'de tanıdığımız subaylardan hiçbirisi, sömürgelerinde gördüklerime benzemiyordu. Londra'da insan olan bir binbaşı, Hindistan'da hayvan haline gelmişti. Bugün, lstanbul'da, seni bunlardan biri­siyle konuşurken görmeye bile katlanamam. Biz burada kalaca­ ğız, karıcığım, bu kırmızı yün kazağınızla siz burada oturacaksı­ nız. Sonuna kadar boğuşulacak. .. Zafer kazanılacak. .. Kılığımızı, kıyafetimizi o zaman düşünürüz.
Dünyaya düşkün yararcıyla dindar insan arasındaki fark budur. Bunlardan ilki, “Bak, ne kadar mutluyum. Para kazanıyorum ve kafamı dinle bozmuyorum. Onu araştırmak mümkün değil, zaten onsuz mutluyum ben,” der. Buraya kadar sorun yok, en azından yararcılar için. Fakat bu dünya feci bir yer. Eğer bu insan başka insanların canını yakmadan bir şekilde mutlu olabiliyorsa, yolu açık olsun. Ama eğer bana gelip, “Bunu sen de yapmalısın, yapmazsan aptalsın demektir,” derse ben de, “Yanlış düşünüyorsun çünkü sana zevk veren şeylerin benim için en küçük bir çekiciliği yok. Birkaç altın peşinde koşacak olsam hayatımın bir anlamı kalmaz! O zaman ölsem daha iyi!” derim. Dindar biri böyle cevap verir.
Reklam
Mesafe iyidir. Mesafeni koru. En yakınlarının sendeki değerini bilmelerini de sağlar bu... Diğerleri ile yakınlarının aralarındaki gizli çizgiyi çeker. Sınırları sağlar. Sınırları koru. Bırak diğerleri seni kazanmak için çaba sarf etmeleri gerektiğini anlasınlar. Zarif ol, senin gibi olmayanlar olacak; ne kötülük yapmayı denerlerse denesinler zarafetinin altında ezilsinler öyleleri. Sen kendi çizginden sakın çıkma. Çizgi düz. Dönemeç yok. Yolun belli. İyi ol, yumuşak kal, merhametten vazgeçme. Sana baktıklarında iyiliği hatırlasınlar. Gülümse. Daima. içten. Seni hatırladıkları son fotoğrafta mutluluğu hatırlasınlar. Yegane amacın bu olsun. Gözlerinle konuş, göz temasını kesme. Bakmak ve görmek arasındaki farkı bil. Öyle anlamlı bak ki, seni düşündüklerinde en çok gözlerini hatırlasınlar. İnsanları dinle. Bu dönemde az rastlanılan bir şey bu... Kıymetli olduklarını onlara hatırlat. Kendini seven birine bencil diyemememizin sebebi budur işte. Senin kendine verdiğin değerin paylaşılabilir olduğunu onlara verdiğin kıymetten anlasınlar.
Yok olmadı, Sabaha kadar Konduramadım inan Sorma bana, sus bana Zoruma gitmedi desem de Kanaya kanaya Toplanıyorum artık Senden sonunda.
Anladık iyisin, Ama neye yarıyor iyiliğin. Seni kimse satın alamaz, Eve düşen yıldırım da Satın alınmaz Anladık dediğin dedik, Ama dediğin ne? Doğrusun, söylersin düşündüğünü,
İMTİHANIN ZOR SANMA (İLAHİ)
Yerim dar diyorsun da Yusuf'un kuyusu mu? Çıkış yok sanıyorsun, Yunus'un kapısı mı? Lût gibi bir çileye düştün mü hiç ömründe? Yandım diyorsan Nûh'un yanan kalbini dinle! Mûsa'nın asasının kahrını bilir misin? Putperest bir halk ile baş edebilir misin? Eyyüb'un beklediği kadar şifa bekleyen, İdris gibi dürüstlük ahdini
Sayfa 118 - Mihenk kitapKitabı okuyor
Reklam
Saatler Yine Seni Gösteriyor
Şimdi yıldızlar seyrederken buz gibi geceyi Tut ki üşümüşüm Tut ki gözyaşım Donmuş gözlerimde İçimdeki tek sıcaklık Bize dair hayallermiş Hasretin naralarıyla ağladıkça
Senin arkadaşının büyük bir iş becerebileceğine, inanmıyorsun. Aslında ve işte asıl onurunu gösterişle taşıdığın zaman, gizliden gizliye kendi kendini aşağılıyorsun; kendini aşaladığın için de, arkadaşın olan kişiye saygı duymazsın. Aynı masada oturduğun ya da aynı evde yaşadığın herhangi bir kişinin, büyük bir işi başarabileceğine, inanmazsın. Bu yüzden, bütün büyük insanlar yalnızdılar. Senin yakınında iyi düşünmenin olanağı yok, küçük adam. Yalnızca senin hakkında ve senin etrafında düşünmek mümkün. Senin ile değil. Çünkü sen, her büyük, geniş düşünceyi boğarsın. Anne olarak, düşünen çocuğuna şöyle dersin: ''Bu akıllı uslu öğrencilere göre bir şey değil! Kuşku mu duyuyorsun? Havadaki mikroplardan? Öğretmen olarak, şöyle dersin: ''Çocuklar uslu ve sessiz olmalı, şımarık değil.'' Kadın eş olarak, şöyle dersin: ''Buluş! Bir buluş mu yaptın? Neden doğru dürüst işine gidip, ailenin geçimini kazanmıyorsun!'' Ama gazate bir şey yazınca, onu anlasan da anlamasan da, inanıyorsun. Sana şunu derim, küçük adam: İçindeki en iyi şey için duyuyu yitirdin. Boğdun onu, ve onu kimde görsen, katlediyorsun, çocuklarında, karında, kocanda, ananda ve babanda. Sen küçüksün ve de küçük kalmak istiyorsuni küçük adam.
Sayfa 33 - Cem YayıneviKitabı okuyor
Sen kendi kendine bakmaktan korkuyorsun, kendi kendini eleştirmekten korkuyorsun küçük adam, sana söz verilen güçten korktuğun gibi. Ama bu gücün nasıl kullanıldığını öğrenmeye hiç de niyetin yok.
Bulunduğun yerde sen neysen osun, yaşamın boyunca kuru büroda ya da hesap makinesinin ya da çizim sehpasının başında ya da evliliğin deli gömleği içinde ya da okulda çocuklardan nefret eden öğretmen. Bir gelişmen yok , yeni bir düşünce olanağın yok , çünkü sen hep aldın ve hiç vermedin, sen yalnızca , bir başkasının tastamam hazırlayıp önüne koyduğunu kaşıkladın.
Sayfa 52 - Cem YayıneviKitabı okudu
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.