“Felsefe somut gerçeklikten yola çıkmalı ve sonra tekrar somut gerçekliğe dönmelidir. Felsefenin hareket noktası öyle bir nokta olmalıdır ki, kişi bu noktadan başka bir noktaya başlamasın. Başka hiçbir şeyden değil de yalnız ondan başlamamızı zorunlu kılan, kendini kayıtsız şartsız üstümüze dayatan bu nokta, acıdır. Acı, ondan yola çıkmamızı gerektiren somut noktadır. Ve, acının karşısında aradığımız da mutluluktan başka bir şey değildir. Tüm düşünce, acı be mutluluğum somut kutuları arasında kuşatılmıştır.”
Bu yola çıkmalı, bu yol sırat-ı müstakimdir; bu yoldan çıkmamalı. Yola çıkmalı, yoldan çıkmamalı, çünkü bu yola çıkıp varmayan, bu yoldan çıkıp varan hiç kimse yoktur. Bu yol sırat-ı müstakimdir; takva yoludur bu yol.
-Tapduk Emre -
Yola çıkmalı, yolda olmalı ve yol almalıyız. Yolu bulmalı, yol olmalıyız.
Ne demişti şair: " En uzun yoldur, insanın içi."
Öyleyse, herkes içine baksın. Zira çözüm oralarda bir yerde gizli.
Kartezyen yöntem daima nedenden sonuca doğru ilerlemeye, tümdengelime dayanır. Böylelikle Descartes düşünceden, düşüncenin olgularına ve uzamdan, uzamın özelliklerine doğru ilerleyecektir. Yalnız bir noktada, bu kuralın bir istisnasına göz yumdu: Ruh ve bedenin birliği söz konusu olduğunda nedenden sonuca doğru ilerleyemeyiz. İster düşünceden, ister uzamdan yola çıkalım, uzam ve düşüncenin karşılıklı eylemlerini gerektiren olgulara asla varamayacağız. Burada sonuçtan yola çıkmalı; yani, düşünmekten imtina edip yalnızca yaşamalı.
Bir an önce yola çıkmalı, kumun hep altın renginde ve hep aynı değerde olduğu ve hepsinin de aynı derecede yeri doldurulamayacak denli değersiz olduğu o ıssız ve sonsuz boş alanlara doğru yol almak için sabırsızlanıyordum..
ADAM OLMAK
"Sözünde durmayan adam olamaz"
-Bir halk türküsünden-
Vefası olmayan, şefkati olmayan, düşüncesi olmayan, samimiyeti olmayan, gayesi olmayan, cesareti olmayan, imanı olmayan, vicdanı olmayan, güzel ahlakı olmayan, basireti olmayan, edebi olmayan ve nihayet aşkı olmayan adam olamaz.
Yukarıda saydığım hususiyetleri bünyesinde toplayabilen, adam olma vasfını kazanan var mı? Elbette var. Böyleleri sayıca çok olsalar bile bizler, çok azlarını fark edebiliriz.
İman denizinde kulaç atan bir inanmışı o denizin kıyısına bile uğramayan nasıl görsün. Tevazu mahviyetinin erittiği ile gurur putunun dirilttiği arasında dünya ile ahiret arası mesafe var. Beyinle düşünmek, mideyle düşünmek... Ya- kınlık var mı acaba?
Adam olmak için zor olanın tercihi şart. Çileyi kabullen- mek gerekli... Tehlikelerle boğuşmayı göze almalı. "Ben" diyeceği zaman korkunun doruğuna çıkmalı kişi. Doğru- lukta en doğru çizgiyi utandırmalı.
Tarlasının büyüklüğünde yağmur, penceresinin büyüklü- ğünde güneş isteyenler arasında adam bulmak o kadar zor ki...
Adamlıkla aptallığın eşdeğerde sayıldığı çarpık bir dönem- de yaşıyoruz. Bizleri midemizin açlık kuyusundan, bede- nimizin şehvet çamurundan çekip çıkartacak, kör cehale- timizi ilimle aydınlatacak, topal adaletimizi elinden tutup hak yola yöneltecek adamlar bekliyoruz.
Yarınlar bu günden daha güzel olacak.
10.12.1985
Sevginin belki de gerçek anlamı imkansızlıktır.
Bu anlamı bile bile yola çıkmalı insan.
Çünkü birine kavuşmak umuduyla yalnızca sevilmez. Ona dair bütün imkansızlığı da beraberinde göze alıp öyle sevebilmeli insan...
Kafası almayan basıyor inkâr ediyor. İnkâr şimdi en kuvvetli ilim oldu. Halbuki insan ikrarla yola çıkmalı. Anlamadığın, bilemediğin şeyi önce ikrar edersin. İtiraza mecalin varsa ve kuvvetli bir hoca isen, delillerin varsa o zaman karşı çıkarsın. Eee şimdi inkâr moda oldu.