Ateşlik görürüm güzellik dolu dünyayı sensiz.
Ey gonca! Cehennem sanırım cenneti ben.
İsa gibi kudsiyetler ile göğe çekilsem,
Bayağı görürüm yücelik alemini sensiz...
25 TEMMUZ 1905 SALI
İlk insan, soğumuş lav kayaların üstüne çıkıp çevresine bakınca, kendisine göre değerlendirdiği iki şey gördü: kendisinden aşağıda olanlar, kendisinden yukarı olanlar.. Kendisinden aşağıda olanlara aldırmadı ama kendisinden yukarıda olanlardan ölesiye korktu. Uçsuz bucaksız bir doğanın ortasında ne kadar yalnızdı. Gökler gürlüyor, şimşekler çakıyor, yıldırımlar düşüyor, kendisinden çok güçlü hayvanlar saldırıp parçaliyordu. Kendisinden yukarıda olanların en üstünde gök vardı. Artık yüzyıllar boyunca korkacakti bu gökten, saygı duyacakti bu göğe. Öylesine bir korku öylesine bir saygıydi ki bu, gelecek kuşakların en akıllılari bile kendilerini bundan kurtaramayacaklardi. Milyonlarca yıl yücelik, tanrılık, güçlülük ölçüsünü mavi ellerinde tutacaktı gök. Gök, ona bağırıyor, parmağını sallıyor ; onu boğmak için sağanaklarini, onu yakmak için yıldırımlarini gönderiyordu. Ona yalvarır, ona tapar, yaltaklanirsa korurdu da.
18.yüzyılda Osmanlı topraklarında yaşayan Comte de Bonneval ise Türklere olan sevgisinden şöyle bahsetmiştir:
"...Türkleri seviyorum. Onlar (sanki) cennetten bir köşe olan bu eşsiz memlekete yakışan eşsiz insanlar. Yaratılışlarında gökyüzüne mahsus bir yücelik, gönül alışlarında ise bir tevazu var. Bu büyük ruhlu milletin arasında vatanımı unutmaktan korkuyorum. Vatan aziz ve pek aziz. Lakin Türk de aziz ve cok aziz."
“Sevgili genç dostum,” dedi Mustafa Mond, “uygarlığın kahramanlık ya da yüceliğe hiç ihtiyacı yoktur. Bunlar, politik yetersizliğin belirtileridir. Bizimki gibi düzenli bir toplumda, hiç kimsenin kahraman ya da yüce olma fırsatı olmaz. Böylesi bir olgunun yaşanması için, koşulların bütünüyle dengesiz olması gerekir. Savaşların yaşandığı, bölünmüş ittifakların olduğu yerlerde, baştan çıkmamak için mücadele verilen yerlerde, uğruna savaşılacak ya da savunulacak aşkların olduğu yerlerde yücelik ve kahramanlığın bir anlamı olabilir elbette. Fakat şimdi savaşlar yaşanmıyor. Birini çok fazla sevmemeniz için büyük özen gösteriliyor. Bölünmüş bir ittifak söz konusu bile olamaz.; öylesine şartlandırılırsınız ki, sizden beklenenleri yapmamak elinizde değildir. Yapmanız beklenen şeyler genelde öyle keyiflidir ve öyle çok sayıda doğal dürtünüz özgürce tatmin edilir ki, baştan çıkmamak için mücadele edilecek hiçbir şey bulamazsınız. “