ROMEO
Konuşuyor. Ey parlak melek, konuş yine!
Sen göz kamaştıran bir parlaklık veriyorsun geceye;
Cennetin kanatlı ulağısın başımın üstünde,
Tıpkı ölümlülerin hayretle açılan gözlerine göründüğün gibi.
Tembel bulutlara binip uçarken o havanın kucağında,
Onu seyreden insanlar gibi hayranlıkla
Öylece bakıyorum ben sana.
JULİET
Ah, Romeo,
Son yıllarda “İzebel ruhu” diye adlandırılan ve bununla ilişkilendirilen meselelere epeyce ilgi gösterilmektedir. Birçok yazarın bu konuyu ele almasına karşın benden de birkaç defa bu konuyla ilgili düşüncelerimi içeren kasetlerim ve seminer notlarım istenmiştir. Bu nedenle bu meseleye bu kitapta ayrıca yer vermeye karar verdim.
İlkin, kötülüğün
Ertesi gün, Küçük Paskalya Yortusu Pazarı'nda (24 Mayıs 1 254), saraya götürüldüm. Yüksek memurlar da geldiler. Bunlardan biri Han'ın sakisi olan bir Moğol, diğerleri ise Müslüman'dı. Möngke'nin arzusuyla bana, neden geldiğimi sordular. Bunun üzerine daha önce verdiğim cevabı verdim ; yani aslında Sertak'a geldiğimi, ondan
"Kardeşlerimiz Kuzu'nun kanıyla ve ettikleri tanıklık bildirisiyle onu yendiler."
(Vahiy 12:12)
Ruhsal savaşta zafer kazanmak Kuzu'nun kanına dayanır. Kan yalnızca günahların bağışlanması ve kurtuluş sağlamakla kalmaz, Şeytan'ı yenmemizin temelini de oluşturur. Bazıları vardır ki, Rab yolunda olgunlaşmış inanlılar için
"Ey Derin Düşünce Bilgisayarı," dedi, "seni şu görevi yerine getirmen için tasarladık. Bize şeyi söylemeni istiyoruz..." duraksadı "... Cevabı!"
"Cevabı mı?" dedi Derin Düşünce. "Neyin cevabını?"
"Hayatın!" dedi Fook ısrarla.
"Evrenin!" dedi Lunkwill.
"Her Şeyin!"
Kalaylı alim Ye Lui Tchou Tsai
Cengiz Han’ın dikkatini çeken bu genç Kataylı kadar, çok az kişi hayatında, bu derece güç bir rolü
oynamak mecburiyetinde kalmıştır. Çin filozofları içinde birinci olmakla beraber, ordu nereye gittiyse o da
gitti ve Moğollar felsefe, yıldız ilmi ve tıp tahsil eden bu gencin ağır mesaisini kolaylaştırmadılar.
Moğollar ve top barutu
Cengiz Han ile' Moğollarının Çin gibi kapalı bir imparatorluğu açtıkları zamandan çok önce, Çinliler
tarafından yapılan o zamana ait keşifler hakkındaki kesin bilgilerimiz çok azdır. Daha sonradan, yani 1211
senesinde Çin’de top barutundan bahsedildiğini sık sık işitiyoruz. Bu barutu Çinliler Ho- Pao dedikleri
Naciye Sultan'ın Enver Paşa'ya yazdığı, 1919, 2 Kânûnısânî [Ocak]
336 (1920), 14 Kânûnısânî 336 (1920) tarihli mektuplarda:
“Bana gel diyorsun, fakat düşünmüyorsun ki, yaşadığım
muhit eski İstanbul değil. Bir cehennemdir. Muhakkar, metruk
bir kadının yardımcısı Allah'tan başka kimse olamaz. Zamanında
bana tapan insanlar, şimdi beni tarassutla
AÇIKLIK EN DOGRU YOLDUR
Röportaj : Alper Gazigiray [Ahmet Haluk Dursun]
Zaman, 14- 15 Şubat 1988
Zaman: Sayın Muhsin Yazıcıoğlu kısa bir tercümeihalizi verir misiniz? Nerede doğdunuz?
Kaç yılında doğdunuz, öğrenim hayatınız?
Muhsin Yazıcıoğlu: Bismillahirrahmanirrahim. 1954 yılında Sarkışla, Elmalı köyünde doğdum. İlkokulu orada bitirdim.
Ani bir kargaşa bu anı mahvetti: Odanın kapısı hızla açıldı ve üzerlerinde Cruxwan Üniversitesinin kaba, soluk mavi cübbesi ve kemeri olan iki öfkeli adam, kendilerine engel olmaya çalışan etkisiz uşakları bir kenara iterek odaya daldı.
"Giriş izni talep ediyoruz!" diye bağırdı adamlardan daha genç olanı, genç ve güzel bir sekreterin
KIZILELMA
Bir varmış, bir yokmuş, Tanrı’dan başka
Kimseler yok imiş, yakın zamanda
(Bakû’)da milyoner bir kız var imiş;
Türklüğü çok sever, yurda yâr imiş;
Adı (Ay Hanım) mış, hanlar soyundan;