Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Felsefeyi Yunanlılardan öğrenen Romalılar bu alanda yaratıcı olamamışlardır; ne yeni yollar aramışlar, ne de bulmuşlardır. Romalılar felsefede hep Yunanlıların öğrencileri olarak kalmışlardır; kendilerine yabancı olan bir düşünce hayatının tarihini öğrenip yetişmekle yetinmişler, Yunan felsefesinin klâsik dönemi düşünürlerine büyük saygı duyan, bu büyük örneklerin yaratıcı olmayan ardılları olmaktan ileri geçememişlerdir. Felsefe ile uğraşan aydın bir Romalı, -örneğin karakteristik bir tip olan Cicero'yu alırsak- karşısında huzur bulduğu Yunan felsefesinin çığırları arasındaki çekişmede şu ya da bu yanı tutmayı ödev bilir; bütün tartışmalarını yine hazır bulduğu, kendisine öğretilmiş kanıtlarla yapar. Buna bir de, halk dini üstüne yükselmiş Romalı aydın için, felsefenin, dinin yerini tutan bir dünya görüşü olması gereksemesini de eklemeli.
Sayfa 119 - Remzi KitabeviKitabı okudu
204 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
6 günde okudu
OKUNMASI GEREKEN KİTAPLAR ARASINDA
Kitabı okurken kimi zaman kendimi Divan Edebiyatı eserleri içerisinde buldum kimi zamansa Yunan filozoflarıyla sohbette. Her şeyden önce eserin yazılmış olduğu dönem ve dönemim sunmuş olduğu şartları göz önünde bulundurursak bizim için eşsiz bir eser diyebiliriz. Günümüze kıyasla da pek çok esere göre daha kaliteli. Kitapta tasavvufu da çeşitli dini inançları da felsefi görüşleri de bulabilirsiniz. Dolu dolu asla pişman etmeyen iyi ki okumuşum dedirtecek türden bir kitap.
A’mâk-ı Hayal
A’mâk-ı HayalFilibeli Ahmed Hilmi · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202116,7bin okunma
Reklam
Henüz tam manasıyla gün ışığına çıkarılamamış konulardan birisi de dini inanç olarak Hıristiyanlığın Ortodoksluk mezhebini benimsemiş, yüzyıllarca Osmanlı İmparatorluğu idaresi altında Fener Rum Ortodoks Patrikhanesi'ne bağlı kalmalarına rağmen Rum olarak değil de Karamanlı olarak adlandırılmış ve ibadet dili olarak Türkçeyi kullanabilecek kadar Rum diline uzak, gelenek görenekleri açısından da Müslüman Türk toplumundan bir farkı olmayan ve 1923 Türk-Yunan nüfus mübadelesiyle Yunanistan'a gönderilen Karamanlı Ortodokslar oluşturmaktadır. Bugüne kadar Karamanlı Ortodokslar üzerine yapılan çalışmalar genelde iki görüş üzerine odaklanmıştır: aKaramanlı Ortodokslar Türkleşmiş Rumlardır, b-Karamanlı Ortodokslar Bizans İmparatorluğu döneminde imparatorluk ordusunda görev yapmış ve Anadolu'nun birçok yerine yerleştirilmiş Türk askerlerinin soyundan gelmektedirler
Jön Türk Devriminin sükutu
Batı Trakya toprakları ağırlıklı olarak Müslüman ahaliden oluşsa da, Yunan ve Bulgar yerleşimlerinin bulunduğu önemli bölgeler de mevcuttu. Bölge, Balkan Savaşları’ndan önceki dönemde hem Bulgar hem de Yunan millî aktivistlerinin millî bilinci yükseltmeye ilişkin toplu teşebbüslerine sahne olmuştu. Batı Trakya’nın Bulgaristan’a olan coğrafi yakınlığı, onu devrimci faaliyetler için doğal bir hedef hâline getiriyordu. Fakat bu teşebbüsler, nüfusun ezici bir çoğunlukla Müslümanlardan oluştuğu Rodop Dağları’nın, bölgeye girmeye çalışan Bulgar isyancıların yolunu tıkamasıyla sekteye uğruyordu. Bulgar milliyetçiler, hedeflerindeki nüfusa ulaştıklarında, onları yeni bir millî kimlik anlayışına pek de açık bulmadılar. Bölge halkının çoğu kendilerini dinî kimlikleri ve yerel kökleriyle tanımlamaktaydı. Hıristiyan nüfusu radikalleştirme çabaları adına daha öte bir güçlükse, militanlar arasındaki ihtilaflı çizgilerin rekabetinden kaynaklanan aksaklıklardı. Çabalar sıklıkla kaosla sona eriyordu. Yunan çabaları Bulgarlarınkinden daha sonra baş göstermişse de, en azından Yunan Dışişleri Bakanlığı tarafından teşkilatlandırılma avantajına sahipti. Kalıcı gerilimlerin sükûnet görüntüsü altında da olsa varlığını sürdürmesine rağmen, Jön Türk Devrimi genel olarak devrimci faaliyetlere geçici bir durgunluk getirecekti.
Alkol bütün doğruların anasıdır
Birçok kişi gibi Robinson ve Yarvitz de alkolün Gibson’daki bastırılmış düşünce ve duyguları serbest bırakarak gerçek kişiliğini ortaya çıkardığı görüşündeydi. Bu görüş, uzun bir tarihe sahiptir aslında: Yunan şairi Mytileneli Alcaeus’un popüler deyişi En oino álétheia (Şarapta gerçeklik vardır), Romalı âlim Yaşlı Plinius tara­fından In vino veritas biçiminde tekrarlanmıştı. Babil’in Talmud metinleri de benzeri bir ifade içerir: “Şarap içeri girince, sırlar dı­ şarı çıktı.” İzleyen bölümlerde ise “Bir insan üç şeyle ele verir ken­ dini: şarap kadehi, cüzdanı ve gazabıyla” sözleri çıkar karşımıza. Romalı tarihçi Tacitus, yalanı önlemek amacıyla Germen halkları­nın konsey toplantıları sırasında mutlaka alkol aldığını yazar.
Sayfa 105Kitabı okudu
578 syf.
·
Puan vermedi
Kitabın yazarları, insanlığın gelişimini konu edindikleri bu kitabı yazarken örneklerinin ve anlatımlarının merkezine yalnızca Avrupa’yı almışlar… sanki uygarlıklar ilk Avrupa’da kurulmuş ve dünyaya oradan yayılmış gibi, taraflı bir dil… Ayrıca ateist oldukları için dini ögeleri küçümseme ve basitleştirme yoluna gitmiş, objektif bir anlatı oluşturamamışlar. Müslümanlıkla ve Müslüman coğrafya ile ilgili bilgilerinin de ne kadar kıt olduğu belli, iki yerde kısacık geçiştirivermişler. Yine de kalkıp dünyanın tamamını ilgilendiren bir konuda kitap yazmakta beis görmemişler. Farklı yerlerden, çoklu örneklerle savlarını geliştirmek, anlatımlarını zenginleştirmek yerine, Avrupa'ya tıkılı kalmış bir uygarlık gelişimi ile kısıtlı ve dar bakışlı bir anlatım sergilemişler. Bununla birlikte Roma ve Yunan tarihi adına eksik bilgilerimi tamamlamakta olumlu bir etken oldu. İnsanlığın Avrupa’daki gelişimini daha iyi biliyorum artık… Ama o süreçlerde Asya’da, Afrika’da, Amerika’da ve Avustralya’da da başka başka insanlar bambaşka uygarlıklar kurmuş, bambaşka icatlara, keşiflere, yeniliklere doğru yol almışlardı, aynı kitapta Avrupa’ya paralel olarak onları da okumak isterdim…
İnsan Nasıl İnsan Oldu
İnsan Nasıl İnsan OlduM. İlin · Say Yayınları · 2018895 okunma
Reklam
Çocukların din eğitimi konusunda bir karar alıyorlar ; hem Hıristiyanlığın hem Müslümanlığın vecibelerinini tam olarak öğrenecekler. Büyüdüklerinde hangi dini seçeneklerine kendileri karar verecekler Ne Yunan işgali ne de geldikleri gibi geri çekilmeleri yıkabiliyor aşklarını Onlar Savaşın acılarını da birbirlerinin göğsünde , suskunlarinda ağlayarak atlatıyorlar .
Sayfa 368 - Destek YayınlarıKitabı okudu
200 syf.
8/10 puan verdi
Felsefik, düşündürücü ve sorgulayıcı bir eser. Zaman zaman oturup ne anlatmak istiyor diye fikir yürütmeyi gerektiyor. Okumayı, düşünmeyi seven herkese tavsiye ederim. ***********SPOİLER İÇERİR************ Çok tanrıcılığın yaygın olduğu Yunan toplumunda tek tanrıcılığı savunan ve tek tanrıcılık düşüncesini çıkar gözetmeksizin insanlara anlatan Sokratas'in dini değiştirme ve topluma yeni tanrı inancı getirme suçlaması sonrası yaptığı savunmayı anlatmakta bu kitap. Savunmasında kullandığı doğurtma yöntemi ile insanlara sorgulatmayı ve neticesinde insanların ilk başta düşündükleri tezleri kendi dillerince çürütmelerini sağlamaktadır. Sonrasında çıkarıldığı mahkemede savunması kabul görmeyen Sokrates'in çarptırıldığı idam cezasıyla birlikte ölümü olgunlukla karşılaması, ölümden korkmaması, ölümden kaçmaması ve ölümü gerçekleşinceye dek fikirlerini insanlara anlatmaya devam etmesini okuyoruz.
Sokrates'in Savunması
Sokrates'in SavunmasıPlaton (Eflatun) · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202052,6bin okunma
İslamiyet'in yükselişinin hemen arifesinde Ortadoğu'nun iskân edilmiş toprakları, birbirine rakip iki emperyal devlet arasında paylaşılmıştı: batıda Roma-Bizans İmparatorluğu ile doğuda İran Sasani İmparatorluğu. Bizans imparatorları Sezarların halefleriydi ve Yunan bilimini, Roma yönetimini ve Rum Ortodoks Hristiyanlığı'nı
Sayfa 7 - Agora KitaplığıKitabı okudu
_Tarih felsefesi, tarihin düşünme bakımından ele alınmasından başka bir şey değildir. Çünkü insan düşünendir; hayvandan bu noktada ayrılır, insanca olan her şeyde, insanca olduğu ve hayvanca olmadığı sürece, düşünme vardır; böylece, tarihle her türlü uğraşmada düşünme vardır. _Tarihe, objektif olarak yukardan bakılırsa, olay kuşbakışıyla doğru
Geri199
1.500 öğeden 1.486 ile 1.500 arasındakiler gösteriliyor.