Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Ermeniler, Rumlar açıktan açığa Türk namını, Türk namusunu çiğniyorlar. Padişah hala da Ermenilere sığınıyor, onlardan yardım istiyor. "Aziz ve muhterem" olan Ermeni dostlarını her gün sarayında saygıyla kabul ederek, devlet işlerini ellerine emanet ediyor. Düşmanlar sultan saraylarını müsadere ederek, eşyalarını sokaklara atıyor,
Bilim
Mezopotamya'nın bilimi ele alırken öncelikle modern bakış açısını bir kenara bırakmak gerekir, zira bizim bilim anlayışımıza Yunan felsefesi damgasını vurmuştur. Eski Şark'ta neden-sonuç ilişkisi pek bilinmiyordu ve bilimsel bir mantık yoktu. Bunu daha iyi anlatmak için şöyle bir ifade kullanılır: Mezopotamya biliminde "ne" sorusu sorulurken "neden" sorusu hiç sorulmamıştır. Nitekim evrenin oluşumunu ancak mitik-dini metinlerde okuruz, asla bilimsel metinlerde değil. Eski Şark'ta salt araştırmaya hizmet eden bir bilim yoktu zaten, bilim çoğu zaman dini bir bağlamdaydı. Her tespit bir kehanetle ilişkiliydi: geçmişim ve şimdiki zamanın gözlemlenmesinin tek amacı geleceğe dair kehanette bulunmaktı. Buna, Mezopotamya kültüründe çok baskın bir unsur da ekleniyordu: Geçmişte iyi faydalı olduğu görülen her şeyin gelecekte de öyle olacağı düşünülür, asla sorgulanmazdı. Dolayısıyla, merak ve öğrenme isteği daha en baştan daracık sınırlara hapsedilmişti.
Sayfa 83 - Alfa YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
Doktor Maurice (Moris), Le Parler Française Roman (Löparle Franses Roman) unvanlı gazetede Kur'an'ın Fransızca mütercimlerinden Selman Runah [Salomon Reinach]ın tenkidatına verdiği cevapta diyor ki: Kur'an nedir? Her tenkidin fevkinde bir fesahat ve belâgat mu'cizesidir. Kur'an'ın, üç yüz elli milyon
Sayfa 291 - PDF
Önemli sorular
Bu problemierin en önemlileri şunlardır: Bu felsefenin ya­pısı, özelliği nedir? Onunla diğer entelektüel- kültürel faaliyet alanları, örneğin Yunan mitolojisi, Yunan dini düşüncesi, Yunan bilimi arasın­daki ilişkiler nasıl seyretmiştir? O ne ölçüde gerçekten dinden veya mi­ tolojiden bağımsız bir düşünce olarak ortaya çıkmıştır? Yunan felsefe­sinin genel olarak bütünü, özel olarak başlangıçları ile Yunanistan'da­ ki sosyal-siyasal gelişmeler arasındaki ilişkiler nasıl olmuştur?
"Kendi başına ele alındığında, Hıristiyanlık bir felsefe değildi. O, temelde İsa kanalıyla insanları kurtuluşa götüren dinî bir öğretiydi. Hıristiyan felsefesi, Yunan felsefesi ile Yahudi-Hıristiyan dinî vahyinin kesişme noktasında doğdu. Burada Yunan felsefesi, dünyayı rasyonel bir biçimde açıklayabilmenin tekniğini verirken, Yahudi-Hıristiyan vahyi ise, sayısız felsefî kavramları dinî inanç dünyasına getiriyordu. Bütün Hıristiyan felsefesi tarihi (ve Hıristiyan düşüncesinin etkisinde kaldığı ölçüde modern felsefe tarihi) anlamının anahtarı, belki de şu gerçektir: Milâdî ikinci yüzyıldan itibaren insanlar, hiçbir Yunan filozofunun aklına asla gelmemiş olan fikirleri açıklamak için Yunan felsefî tekniğini kullanmak zorunda kalmışlardır."
"Bir dünya ki orada insana, duyguları, tutkuları, erdemleri ve erdemsizlikleri dahil, her şey dışarıdan gelmektedir; işte Yunanlı'nın dinî dünyası böyle bir dünya idi. İnsana gelen her şeyin kaynağını ölümsüz varlıkların kırgınlığı ve kızgınlığı oluşturuyordu. İşte bu ölümsüzler de Yunan tanrıları idiler."
Reklam
Pek çok oryantalist, İslam'ın "orijinal" bir nitelik arzetmediğini, dinî temellerinin Yahudilik, Hıristiyanlık ve Arap paganizmine; kültürel başarılarının ise İslâm öncesi Yunan, Hint, İran ve Çin medeniyetlerine ait olduğunu ileri sürdü Böylece İslâm, Batılı oryantalistler için tarihselleştirilip rölativize edilecek bir araştırma konusu haline geldi. Bu yaklaşımın popüler kültüre yansımaları, İslâm ve müslümanlar hakkında harem ve câriyelerden, kölelik ve sultanların ihtişamlı ve yarı mitolojik yaşamına kadar pek çok stereotipin yeniden üretilmesi şeklinde olmuştur.
Sayfa 140
SAİD NURSİ'NİN MEHDİLİK İDDİASI
Nur Risaleleri'nde Hristiyan ve Müslümanların ittifakına (!) Said Nursî tarafından Mehdî (a.s.) de iştirak ettirilmiş ve bu ittifakın programı olan Risale-i Nur'u Mehdî'nin neşir ve tatbik edeceği de iddia edilmiştir: "...sonra gelecek o mübarek zat (Mehdi), Risale-i Nur'u bir programı olarak neşr ve tatbik
Sayfa 442Kitabı okudu
DİN VE FELSEFE
Genel ayrıma göre, felsefe rasyonelken din rasyonelliğin dışında veya aklın ötesindedir. Dahası, felsefenin kökeni Antik Yunan iken dinin kökeni İbranilerdir. Bununla birlikte böyle bölümlemeler sadece felsefeyi değil dini anlamamızı da engeller.
kronoloji/insanlık tarihindeki bazı önemli olaylar
MÖ Beş Milyon: Bilinen en eski insan benzeri maymun cinsi olan Australopithe- cus Afrika'da ortaya çıktı. MÖ İki Milyon: Homo habilis ve dişisi ellerini kullanarak yonttukları taşlarla aletler yapıyordu ve hâlâ Afrika'dan çıkmamışlardı. MÖ 1,5 Milyon: Meşaleyi homo erectus ve femina erecta devraldı. Gerçekten de ateşi keşfeden ilk
Sayfa 179 - selKitabı okuyor
Reklam
Hafız Mahmut'un Vaazı Önce hafif hafif âyet ve hadisten bahsederek, ulu'l-emre itaat faslından başladı. Yani bununla demek istiyordu ki 'burada bir işgal devleti var, bunun emir ve yasalarına itaat etmek bizim şu kitabımızda yazar'. Elindeki kitap mıdır, defter midir, onu halka gösterdi. İkinci ana hatta şöyle başladı ve
Vefatının Ardından Türk Basınında Papa Eftim
Papa Eftim'in vefatı Türk basınında geniş çapta yer bulur. 19 Mart 1968 tarihli Milliyet gazetesi Papa Eftim'in ölümü ile ilgili bir yazısında bu büyük dava adamından şöyle bahseder: "Yanık yüzlü, temiz yürekli, kadife bakışlı bu Orta Anadolu çocuğu Ortodoks olarak doğmuştu. Büyük din cereyanlarının çatıştığı Küçük Asya'da
Sayfa 231Kitabı okudu
“Surları, hükümdarı, medeniyeti, edebiyatı ve tiyatrosu olmayan bir şehir bulabiliriz, ancak, ibadethanesi olmayan ve sakinlerinin Tanrı’ya hizmet etmekle uğraşmadığı bir şehri insan hiçbir zaman görmemiştir.”(Yunan Tarihçi Plutarh). Neredeyse aynı tespiti H. Bergson da yapıyor: “Bilim, sanat ve felsefeden yoksun insan toplulukları olmuştur, hâlâ da vardır, fakat dini olmayan bir insan topluluğu henüz bulunmamıştır.”
Sayfa 50 - KetebeKitabı okudu
Fethi Okyar, Babıâli’nin, Kiliseler Kanunu ile Yunan Kilisesi ile Bulgar Eksarlığı’nın aynı dini makama bağlılıklarına imkân veren yasayı kabul ettiğini duyunca da Sultan Abdülhamid’in başını iki eli arasına alıp; “Eyvah! Şimdi Yunanlılarla Bulgarların el ele üzerimize çullanmalarını bekleyin... Ben bu birleşmeye otuz sene bin bir bahane ve sebep ile mani olmuştum” dediğini aktarmaktadır.
II. Abdülhamid'in Kiliseler Kanunu'na tepkisi
Artık Mısır ve Mezopotamya’nın eski yıkılmış devletleriyle, ya da medlerin, perslerin imparatorluklarıyla karşılaştırıldıklarında, ard arda gelen göçerlerin kaynaşmasının sonucu Helenlerin, i.Ö. 6. Ve 6. Yüzyıllarda, yeryüzündeki bütün el değmemiş insan enerjisini temsil ettikleri görülür. Ari dehası, onlarda, insanlığın en hayati devrimlerinden birini gerçekleştirmek ve modern dünyanın temellerini atmak üzere, uzun süren karanlık döneminden sıyrılmıştır. İnsanoğlunun dehası, evren karşısında yeni gücünün farkına vararak kendi ayakları üzerine basabilmesi için, binlerce yıllık geleneklere dayanan dünya anlayışını ve tasarımını bozmuştur. İnsanoğlunun, evrenin yasalarına tutsak olmasına yol açan zincirlerden kurtuluşu, insan sanatının o güne kadar bilmediği bir psikolojik ifadeyi canlandırarak eski heykellerde naif bir biçimde dile geldi. Bu ifade, karşılıksız yaratışın ve özgür buluşun sevincini dile getiren “mutluluk hiyeroglifi” diye adlandırılmış olan beş coşku simgesiydi, yani gülümsemeydi. Büyüsel dünya anlayışı, yerini akılsal bilgiye bırakmıştı. Eski yunan dini ya da mitolojisi, yunan mucizesinin özü olan akıl ve şiir kaynaşmasının ürünüydü. Eski Yunanlılar için evren şekiller ve çok zengin insan görüntüleri halinde kristalleşmişti ve bu kristalleşme, plastik sanatlar, şiir ve tiyatro için sonsuz bir düşünme ve hayal kurma kaynağı olmuştur. Eski yunan uygarlığı; Mezopotamyalıların ve mısırlıların bilmedikleri insanoğlunu keşfetmişlerdi. Böylece insan figürü, uygarlıklarının hayal gücüne uzun süre egemen olan hayvan figürünü tahttan indiriyordu.
1.239 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.