" Büyük yanlışlar yapıldı ve büyük acılar çekildi; öylesine kör ve kıymet bilmez bir yaşam sürdüm ki ben kendim affedilmeye ve yönümü bulmaya bunca muhtaçken yüreğimde size karşı kin ve nefret besleyemem."
Onlar yaşamın zor şartları altında dağılan hayatlarını toparlamaya çalışan iki genç kadın. Nerime ve Nebiye... dağıldıkları gibi toparlanıp kırıldıkları yerlerden kendilerini onarmaya çalışan 2 kardeş, hayatlarına dahil olan yeni insanlarla büyürken kendilerini terk edenlerle o hızla tekrar bir başlarına kalıyorlar. Nerime'nin kızı gibi sevdiği Ruziye'yi de yanlarına alarak bir arada durmaya çalışan kadınlar, hem var olma mücadelesi verirken hem de dönemin çalkantılı sürecinde Cumhuriyet' e destek olmaya çalışıyorlar.
Yüreğe dokunan hayatları doğrusu ve yanlışları ile bize sunan yazarımız, kitabın son sayfasına kadar okuru sıkmadan ve heyecanını bir an bile bırakmadan devam ediyor. Osmanlı'nın son dönemi ve Milli Mücadele Dönemi ' ndeki zorluk ve sıkıntıları da ele alan yazarımız, dönemin sorunlarına da çok güzel değinmiş.
İyi ki okumuşum dediğim bu kitabın son sayfasını çevirirken yüreğimde hafif bir burukluk yaşadığımı belirtmeliyim.
Aile, dostluk, aşk, kardeşlik gibi konuları çok güzel kurgulayıp bizlere sunan yazarımıza teşekkür ediyorum.
" Yaşamımın hapishanelerle ve suçlularla çepeçevre kuşatılmış olması, tüm bunları bir utanç lekesi gibi yüreğimde taşıyor olmam ne tuhaftı; bu utanç lekesi ilkin çocukluğumda, bir kış akşamı, o ıssız bataklıklarda çalınmıştı yüreğime; tıpkı solmaya yüz tutsa bile asla kaybolmayan bir leke gibi daha sonra iki kez daha belirmişti; başıma böylesi bir talih kuşu konmuşken, hayatta bu denli ilerleme kat etmişten yüreğime çalınan bu utanç lekesinin yaşamıma gölge düşürmeye devam etmesi ne garipti."
Güzel bir kitap. Gerçek bir kalite şöleni okurken diriliş ertuğrul izleyen dayılara dönüyor, heyecandan takla atarak blaviken kasabının destansı savaşlarını yüreğimde hissediyorum.
Faili Meçhul Bir Sevda
Mevsimini yitirmiş bir gönlün
Kadehine damlayan son damla
Bir ab-ı hayat suyu olur
Serabında çatlayan dudaklarıma
Saçlarından toplarım sarı buğdayları
Mevsimine şaşıran her kuş benim yüreğime gelir
Baharları toplar kapıma gülüşlerin
Yüreğimde yankılanır kulağıma mıhlanan sesin
Kaç Nisan geçti, dinmedi yağmurların
Göğsüme bastırdım da bu ateşi öyle sakladım
Zamansız gecelerde seni yıldızlara anlattım
Şafağı bulmayan kaç gece gezdi kanımdan
İçine hapseder beni gözlerin
Bin yıl adını sayıklarım
Bir tebessüm azat eder beni
Aynalardan resmini toplarım
I Mücahit Danabaş
Hasretin alev alev içime bir ân düştü
Değişti hayal köşküm, gözümde viran düştü
Sonsuzluk çiçeklerle donandı yüreğimde
Yağmalanmış ruhuma yeni bir devran düştü