Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
364 syf.
·
Puan vermedi
·
3 günde okudu
Sevdim mi nefret mi ettim ne hissettim ben bu kitaba karşı hala emin değilim. Konusu itibariyle kolay okunan, akıp giden bir kitap değil. Ahlak anlayışınızı, vicdanınızı epey kurcalıyor. Humbert Humbert'ten nefret etmeniz gerekir ki ediyorsunuz da zaten ama kitapla haşır neşir oldukça ona da üzüldüğünüz anlar oluyor. işte kendinizle ve sınırlarınızla da o zaman yüzleşiyorsunuz. Böyle bir adamla bile empati kuracak hümanistlikte olmadığımı biliyorum, bundan eminim. Ama bazı anlarda o "zavallılık" haline acıyor musunuz yoksa bu halden tiksiniyor musunuz karar vermek güç. Sonlara doğru Nabokov'un dediğine geliyoruz belki de.. "doğrusu ben bir kitap üzerinde çalışmaya başladığında o kitaptan bir an önce kurtulmaktan başka amacı olmayan yazarlardan biri olmak durumundayım" diyor. Biz de Lolita'ya okumaya başlayıp onu bir an önce okuyup bitirmek zorunda kalıyoruz.
Lolita
LolitaVladimir Nabokov · İletişim Yayınevi · 20192,758 okunma
610 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
güzel film olur
çok iyi bir kurgu. Bence en sağlam tarafı kurgusu. Samet'i anlamakta zorluk çektiğini söyleyenler olmuş.. Doğrusu bana da uzaktı. Ama çok iyi bağlanmamış mı hikayeler. Mevzu biraz post-modern dönem anlama, anlatma işi gibi duruyor. Bilim karşıtlığı, batıl inançlar, büyük anlatıların bitmesi... Ama Bengal'li ya da Jamaika'lı birinin modernite ilişkisi daha baştan biraz post-modern kalmıyor mu? İnsanın kendini, koordinatlarını tarif etme ve hayatına bir anlam verme gayreti... bir zavallılık, acınası ve gülünç insanlık halleri. ve tekrar ile: insanın tarihin, mkanın, insanlığın içinde kendine bir rol, bir hikaye arayışı.
İnci Gibi Dişler
İnci Gibi DişlerZadie Smith · Everest Yayınları · 2000378 okunma
Reklam
358 syf.
8/10 puan verdi
Devir Demirel devri bu sefer. '60'ların ikinci yarısı. Şehirlerde başta Türkiye İşçi Partisi etkisinde olmak üzere örgütlülüğün gücü nihayet anlaşılmış, kolay kolay ezilemiyor kimse, "kimseler" olmayı yol tuttuğundan beri. Ama köyler hala öyle değil. 50'lik, 60'lık zenginler, ağalar daha 13'ündeki kız çocuklarını kendilerine ikinci eş yapmaya kalkışıyor. Kızlar asıyorlar kendilerini, kaderlerini reddederek. Bir gün Kızılcahamam'ın bir köyünde de bir zengin, arkasına devleti almış, devleti tümüyle satın almış, devletin satın alınabilir bir zavallılık olduğunu kanıtlamış bir zengin, gözüne 13'lük Dürü'yü kestirince kader tersine dönmeyi akıl edebiliyor. Ama örgütlülük, bir araya gelmelik olmadan olmuyor, olamıyor. Kurtuluş Savaşı'ndan kalma gizli bir paslı tırpan bütün bu sürece saklandığı yerden şahit oluyor. Nihayet kendini gösterdiğinde Kurtuluş'taki örgütlülüğün bir sembolü olup çıkıyor. Fakir Baykurt'un aya, uzaya gidildiği yıllarda Türk köylüsü kadınların ve kızların çilesini müthiş bir gerçekçilikle anlattığı ödüllü romanı, bugün de kılık değiştirmiş ama aynı dertlerle dikilip duran aynı insanlara bir çözüm sunuyor. Baykurt'un akranlarından en büyük farkı bu: bir çözüm sunuyor. Çözümü görmesini, almasını bilene reçete gibi.
Tırpan
TırpanFakir Baykurt · Literatür Yayıncılık · 20101,353 okunma
·
Puan vermedi
#OKUDUKBİTTİ #ORTAKOKUMA #SUATDERVİŞ #BİRKIŞGECESİ #SAYFA170 “Onu nasıl sevdiğimi, neden sevdiğimi öğrenmek mi istiyorsun!.. Sana uzun uzadıya, o zamanki hislerimi tahlil etmeden, yalnız şunu söyleyeceğim.
Ahmet Ferdi Bir Kış Gecesi
Ahmet Ferdi Bir Kış GecesiSuat Derviş · İthaki Yayınları · 201746 okunma
360 syf.
10/10 puan verdi
·
Beğendi
·
4 günde okudu
Öldükten Sonra Da Yaşamak İstiyorum…
Arka Ev’de yaşam… Yahudi olan Otto Frank, 1934 yılında eşi Edith, kızları Margot ve Anne ile birlikte yaşadıkları Almanya’da, nazi zulmünden kaçarak Hollanda’ya sığınır. Ne yazık ki ailenin Hollanda’daki mutluluğu kısa sürer. Naziler 1940 da Hollanda’yı işgal edince, ailenin kabusu başlar. Aile tam 25 ay boyunca, yakalanıp toplama kamplarına
Anne Frank'ın Hatıra Defteri
Anne Frank'ın Hatıra DefteriAnne Frank · Epsilon Yayınevi · 20197,6bin okunma
296 syf.
9/10 puan verdi
Yazarın okuduğum dördüncü romanı. Diğer ikisinde bu kadar betimleme görmedim doğrusu. Eseri bir durağanlık içine hapseden betimlemeler ve açıklamalar yazarın da ilk eserlerine atfen yorulur ancak. Eserde duygusal, romantik, içine kapanık bir kahramanın hayalleri ve gerçekleri arasında yaşanan olaylar üzerinden hem basın dünyası hem de diğer yazın dünyasına bir eleştiri getirilmektedir. Eserin Kahramanı kurduğu hayaller ile gerçekleri mavi ve siyah olarak sembolize ederek bunu okurla paylaşmaktadır zaten romanın sonlarında. Döneminin edebiyat çevresine ve sanat icrasındaki engel ve meşakatler dışında bireyi toplumdan koparıp o şekilde ele aldığı bir eserdir. Daha önce eserlerinde ise bir toplum eleştirisi varken burada bireyin yazın hayatındaki çaresiz mücadelesi konu alınmış. Yazar bilerek güçsüz bir karakter seçmiş olası. Çünkü gerçekleşmeyecek hayallerin zemini bu karakter üzerinden verilmesi daha doğru olur kanısında. 1897 de tefrika edilmiş bu güzel eser biraz bunaltıcı da olsa gerçek ve hayallerin çatışması karşısında insanın düştüğü zavallılık bir başka boyutu eserin.
Mai ve Siyah
Mai ve SiyahHalid Ziya Uşaklıgil · Kapra Yayıncılık · 202126,8bin okunma
Reklam
·
Puan vermedi
Bana kalırsa insanoğlu, içinde bulunduğumuz simülasyonda sağlıklı beş duyu organıyla bile çirkin ve aşağılık bir halde yaşıyor. Bir de üstüne en güvendiğiniz görme yetinizi kaybettiğinizi düşünün. Hem sadece siz de değil tüm insanlar kaybediyor. İşte bu durumda, zaten yeterince çirkin ve zavallı olan insan daha da çaresiz, garip bir zavallılık içinde boğuşuyor... İsterseniz ruhu görmezden gelip gözlerle duygular arasında doğrudan bir ilişki olup olmadığını ya da insandaki sorumluluk duygusunun normal bir görme yetisine sahip olma sonucu ortaya çıkıp çıkmadığını tartışabiliriz... Ama hoşlansak da hoşlanmasak da, yaratılıştan bu yana gelmiş olan insan doğasının temel ihtiyaçları bizi acımasızca sıkıştırmaya başladığında ve çektiğimiz sıkıntı bedenimizin kaldıramayacağı boyuta ulaştığında içimizdeki hayvan kendini tüm varlığıyla ortaya koyar. Bu romanda da gösterilmiş olan budur. Korkmadan ve kaçmadan esas gerçekleri konuşabilmek ve çok huzurlu romantizmi bir kenara bırakıp arada sırada zavallılığımızdan da konuşabilmek gerek...
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,9bin okunma
331 syf.
·
Puan vermedi
Yeteri kadar panik ve korku, insanlığın ve ahlakın sonunu getirir.
Bana kalırsa insanoğlu, içinde bulunduğumuz simülasyonda sağlıklı beş duyu organıyla bile çirkin ve aşağılık bir halde yaşıyor. Bir de üstüne en güvendiğiniz görme yetinizi kaybettiğinizi düşünün. Hem sadece siz de değil tüm insanlar kaybediyor. İşte bu durumda, zaten yeterince çirkin ve zavallı olan insan daha da çaresiz, garip bir zavallılık içinde boğuşuyor... İsterseniz ruhu görmezden gelip gözlerle duygular arasında doğrudan bir ilişki olup olmadığını ya da insandaki sorumluluk duygusunun normal bir görme yetisine sahip olma sonucu ortaya çıkıp çıkmadığını tartışabiliriz... Ama hoşlansak da hoşlanmasak da, yaratılıştan bu yana gelmiş olan insan doğasının temel ihtiyaçları bizi acımasızca sıkıştırmaya başladığında ve çektiğimiz sıkıntı bedenimizin kaldıramayacağı boyuta ulaştığında içimizdeki hayvan kendini tüm varlığıyla ortaya koyar. Bu romanda da gösterilmiş olan budur. Korkmadan ve kaçmadan esas gerçekleri konuşabilmek ve çok huzurlu romantizmi bir kenara bırakıp arada sırada zavallılığımızdan da konuşabilmek gerek...
Körlük
KörlükJosé Saramago · Kırmızı Kedi · 2022103,9bin okunma
140 syf.
8/10 puan verdi
“Kitap okuyarak içimde yükselen duyguları bastırmayı tasarlıyordum.”
Kitaba başlarken ön yargıyla yaklaşmıştım. Çünkü yazarın ne anlatmak istediğini anlayamamıştım. Ve kitabı defalarca yarım bıraktığımı söyleyebilirim. Ancak birinci bölümü iki defa okuduktan sonra tam anlamıyla ne demek istediğini anladığımı itiraf etmeliyim. Keşke okumaya başlamadan önce birisi bana “ikinci bölümü bitirmeden birinci bölümde ne
Yeraltından Notlar
Yeraltından NotlarFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2020128,4bin okunma
112 syf.
·
Puan vermedi
Özdemir Abiye Dair, Sana Dair
Anlatmakla anlatmanın imkansızlığının aşılamayacağını hissettiğinde in-san, söyleyememek ne kadar özel ve anlamlı değil mi? Zavallılık olarak nitelendirilenin gizemin koynuna kendini bırakabilmek. Kelimelerin ağırlığı kaldıramayacaklarını fark edip kaçacak delik aramaları. Bu esnada yaşanan eşsizliğin bağrından gelen tatlı telaş. Dilin tutulması, belki, belki de insanın tüm benliğiyle söz olması.. Ne yaptığını, yapacağını bilememek. Cibran buyuruyor ya hani :" düşünmenin bittiği yerde hissetmek başlar." diye. Hep kalbin beyinden çok daha akıllı olduğuna inanmışımdır. Hem de o kadar akıllıdır ki , beyin bir karar verdiğinde, bir şeylere yönlendirdiğinde kendim yaptım sanar. Oysa kalp içten içe hep dizginleri elinde tutan, kendine özel, biricik hafızaya sahip unuttum sandıklarımızı bir 'an'da çıkarıverir ortaya, hem de en beklenmedik zamanda. O lafı söyleyemeyip, iliklerinde hissettikçe , en ufacık bir ayrıntı bile dönüşüveriyor 'seni seviyorum' lara. Dokuza kadar on sularında buluşmak dileklerimle ...
Dokuza Kadar On
Dokuza Kadar OnÖzdemir Asaf · Yapı Kredi Yayınları · 202321,8bin okunma
Reklam
622 syf.
10/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Oblomov, Oblomovka'da doğdu oblomovca yaşadı ve oblomov olarak öldü.
Dertlendim, kederlendim. Kitabın kapağını kapattığımdan beri kendi kendime söylediğim tek cümle. "Ah zavallı Oblomov!" oldu. Sonra da Oblomovluk gerçekten bir zavallılık mı diye sorguladım. Acaba bu kitapta ben hangi karakter olurum diye düşündüm. Muhtemelen bir Ştolts olmamın mümkün olmayacağına karar verdim. Herhalde en çok yine de Oblomov'a benzediğimi fark ettim. Sonra da Ştolts gibi bir dostum olmadığı için üzüldüm. Kitap beni etkiledi... Hem de çok. İlk 300 sayfasını kpss'den önce yaya yaya okumuştum ama zaten oblomov efendinin uyanıp yatağından kalkması zaten 100 sayfa sürmüştü. Ancak sınavdan sonra okumaya fırsat bulunca gerisi aktı gitti. Hem de nasıl akmak... Bir çırpıda okudum ama okuduğum süre boyunca göğsüme bir sıkıntı çöktü, düşündüm, hayıflandım, bunaldım. En nihayetinde bitti. Oblomov tembel bir karakter olsa da hep tutarlı, ne istediğini bilen biri oldu. (İstediği şey, hiçbir şey yapmamak bu arada) Olga'ya karşı çok büyük bir aşk yaşasa da bu aşk bile onu o tembellikten çıkaramadı. Ştolts ve Olga hayata bağlı insanlar olarak evlendiler, en sevdikleri dostlarını (burada her ikisi de oblomov'u bir dost olarak hep çok sevdiler. Koruyup kollamaya çalıştılar.) hayata katmaya çalıştılar ama bunda başarılı olamadılar. Oblomov, Oblomovka'da doğdu oblomovca yaşadı ve oblomov olarak öldü.
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139,3bin okunma
170 syf.
10/10 puan verdi
Candide adında genç bir delikanlının, Almanya’da yaşayan baron Thunder'in şatosunda yaşadıklarıyla başlar hikaye… Şatoda Dr. Pangloss adında bir düşünür öğretmenlik yapmaktadır ve bu düşünürün bir de özgün bir felsefesi vardır, o da; Dünyanın olabilcek tüm dünyalar arasında en iyisi olduğu görüşüdür. Düşünür bu görüşünü Candide’e empoze eder ve
Candide
CandideVoltaire · Alfa Yayıncılık · 20205,1bin okunma
55 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.