.........YÂ RESÛLALLAH ( MÜNÂCÂT )
Kelâmın mutlakâ vahy-i ilâhî yâ Resûlallah Rumuzun 'ârife mahz-ı tesellì yâ Resûlallah 2 Vücûdun 'ayn-ı cevherdür mücerred oldı a'râzdan Bu remzi fehm ider erbâb-ı mâ'nî yâ Resûlallah 3 Sen oldin 'illet-i gâ'iyye-i hem âdem ü 'âlem Sen oldin hâsılı icâda bâdî yâ Resûlallah 4 Ne var fevka'- 'alâ
Sayfa 222Kitabı okudu
Sahip olmak ya da Olmak
Mala, mülke, şöhrete, insana, bilgiye "sahip olmak" demek, onları ele geçirmek, kendine mål etmek. onlara egemen olmak ve dilediğince kullanmak anlamına gelir. Ama bu maddesel sahip oluşların sonu yoktur. İnsan hiç bir za- man yeterince şeye sahip olamayacaktır. Çünkü maddesel olan, elle tutulan aldatıcı ve geçicidir. Bu nedenle
Reklam
Hazreti Osman
Gafiki ve bir rivayette Kinane bin Bişr, Emirü'l-müminin Osman-ı Zi'n-nureyn (r.a) hazretlerini boğazladı. Kanı "Allah sana kafidir" mealindeki Bakara suresinin, 137. Ayet-i Kerimesi üzerine damladı.
Sayfa 235Kitabı okudu
Şeyh İbn-i 'Useymîn (Allah ona rahm etsin) şöyle dedi: Evlenirsen Allah sana rızık kapısını açar, eşinin de rızkı olur. Evlilik fakirliğe sebep değil. 📚Fethu zi'l Celâli ve'l İkrâm, 11/25. 🌐T.me/selefidaveti
Âyînesi iştir kişini lâfa bakılmaz, Şahsın görünür rütbe-i aklı eserinde. Ben her ne kadar gördüm ise ba'zı mazarrat, Sâbit-kademim yine bu re'yin üzerinde.
Sayfa 340 - 2.Kısım, (Kahire, Ezher'de Okuduğum Yıllar), -Müderris Yozgatlı İhsan Efendi-, Ziya Paşa'nın Terkib-i Bend'inin Son Yedi Bendi, Kaynak YayınlarıKitabı okudu
Evet, bir padişahın hediyesini içine koyup sana gönderdiği bir zarf veya atiyyesine sardığı bir mendil veya bir nimetini eline verip sana irsal ettiği bir nefer, o padişahın saltanatında şerik olmaları nasılki mümkin değillerdir. Aynen öyle de; bize onların elleriyle müddehar olan niam-ı İlahiye gönderilen sebebler veya bize hediye edilen ataya-yı Sübhaniyeye sarılan esbab dahi, elbette hiç bir cihetle ve hiç bir zî aklın yanında mümkin değildir ki, şerik-i uluhiyet veya onun muînleri veya te'sir-i hakikî sahibi olan vasıtalar olsunlar. (Hâşâ!) Mesnevî-i Nurîye(Bd.)
Reklam
"Nebiyy-i zî-şân Efendimiz, sürekli hüzünlü ve dâimâ düşünceli idi. O'nun için rahatlık söz konusu değildi. Lüzumsuz yere hiç konuşmazdı. Sükûtu, konuşmasından daha uzun sürerdi. Söze başlarken de, sözü bitirirken de hep Allâh'ın ismini zikrederdi..." (Ibn-i Sa'd, 1, 422-423)
Sayfa 128
Naât Gazel
Bırakır mı Yaratan âlemi rahmetsiz efendim Ebedî sizsiniz Alemlere Rahmet siz efendim Ne kadem, altmış üç ak yıl boyu būs eyledi toprak Şu dönen kürreye tâcdır o ayaktan iz efendim Şunu bildirdiniz ey âleme Peygamber-i zî-şân Ebediyyet dahi mümkün ve bekā cāiz efendim Bu cihan dilsiz ufuklar da sağırken siz olunca Dirilip arz hatib oldu semâ vâiz efendim Bilelim siz ile şâhım nedir Allah'a kul olmak Olalım kul baş eğilsin ve bükülsün diz efendim Ne buyurduysanız el-hak ki vahiydir size Hak'tan Diyoruz işte "semi'nâ ve eta'na" biz efendim Size kurban olunur başka söz olmaz size karşı Sizi medh etmede billāhi kelâm âciz efendim 08.07.2008/İSTANBUL
Der-vakt-i civâni zi muhabbet çi hicâbest Bes tavr-ı aceb lazım-ı eyyâm-ı şebâbest İranlı şair Hafız-ı Şirazi'nin bir beyti: Gençlik çağında aşktan niçin utanmalı/ Tuhaf davranışlar gençlik günlerinin gereğidir.
"Ahû zı tü âmûht be-hengam-ı devîden Ren kerden u üstâden u vâpes nigerîden!" (Ceylan, sıçrayıp koşarken, bir şeyden ürkmüş gibi birdenbire durmayı ve dönüp dönüp arkasına bakmayı senden öğrendi) /Molla Cami
Sayfa 71 - İletişim Yayınları
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.