_Sıradan sözcüğü neden bir küçümseme ya da bir hakaret ifadesidir? Neden sıradan olmayan sözcüğü, olağanüstü seçkin gibi takdir ifadelerini içinde barındırır? Neden sıradan olan her şey alçak ve bayağıdır? Sıradanlık, türün doğuştan sahip olduğu şey demektir. Onların kendilerine özgü alametifarikaları yoktur: Onlar tıpkı seri imalat mamulleri
Evli çiftlerin yüzlerine bak, güvenlik bulmuşlar o çok aranan güvenliği ve şimdi her şey banka hesabında, ve devlet ve mahkeme ve kanunlar her şeyi güvenceye almış durumda. Ama büyü, şiir tümüyle kaybolmuş, aşk yok artık. Oysa hayatta garanti olamaz, yoksa ölü olurdu, hayat daima bilinmeyene doğru akar, güzelliği de budur. Mesela sevginin yerine sahte bir değer yarattık: sadakat. Sadık insan sevgiyle sadece yüzeysel olarak ilgilidir. Çünkü sevgi ısmarlamayla olmazken, sadakat zihnin ürettiği bir şeydir, eğitim gibi, koşullanma gibi, kalbin istemese de. Sevgi güvenilemez bir şeydir, içinde de büyüyebilir, senden dışarıya da buharlaşabilir. Toplum öngörülmez deneyimlere dayanamaz, o yüzden sevgiyi hayatlardan çekip yerine evliliği koydu....
Klasik gerilim-gizem hikayelerinin en iyi örneklerinden bir kaçını içinde barındırıyor kitap. Okura, gecenin bir vakti yalnız başına mezarlık önünden geçince zihnin insana oynadığı türden oyunları fısıldıyor.
Anlık dikkatimizi talep eden bilgilerle dolu bir uyarıcı görsel ortamın içine daldığımızda bilişsel yükümüz kısa süreli belleğimize fazla gelir ve uzun süreli belleğimize de fazla bir şey girmez. Bilişsel yükün fazla olması dikkat dağınıklığını artırır ve zihnin gerekli ve gereksiz veriyi ayırt etmesini güçleştirir. Zihin sürekli ortaya çıkan pop-up’lar, reklamlar ve linklerle açmaza sürüklenir, tıklayıp tıklamamak için daha çok beyin gücü harcar. Bir içeriğin gerekli olup olmadığını anlamaya daha az dikkat verilir. Porno izlemek de erkeğin kısa süreli belleğine müdahale edebilir, özellikle de uyarılma düzeyi ve mastürbasyon ihtiyacı arttıkça. Genç erkeklerin uzun bir dönem porno izledikten sonra derslerini kaçırmaları ya da randevularına gitmeyi unutmaları bununla açıklanabilir. Kitaplar ve filmler okurun zihnini başka bir dünyaya aktarabilseler de oyunlaştırılmış’ sanal dünyalardakiyle aynı tatmini sunmazlar. Pornoda, genç erkekler kendi sanal haremlerine sahip olma deneyimini yaşayabilirler ve video oyunlarında, gerçek hayatın koşulları veya devamlılığı olmaksızın ve hayatlarını ya da uzuvlarını riske atmadan kahraman ve anti-kahraman olmayı deneyimliyorlar. Dolayısıyla genç erkeklerin heyecan dolu porno ve video oyunları dünyasını gerçek dünyadaki gündelik hayatta karşılaştıkları her şeyden daha uyarıcı bulmaları şaşırtıcı değil.
Kitabın yazarı Maksim Gorki, otobiyografik üçlüsünün ilk kitabı olan ‘Çocukluğum’ eserinin sonunda belirttiği gibi, dedesinin “Git ve hayata karış Aleksey!” demesinin sonunda 8 yaşında iş hayatına atılmış. Bu hayat onun çalışması, ayakta kalabilmesi için para kazanmasını ve türlü türlü işlere girmesini gerektiriyordu. Aleksey bu iş hayatındayken bir sürü değişik Rus insanını tanıdı, bu insanlar yazarın karakterini şekillendirdi. Bu zorlu hayattan bir an olsa bile soyutlanmak için kitaplar okudu, kitapları herkesten ve her şeyden çok sevdi. Hayatını sürdürebilmek için zorlu işlerin üstesinden gelmeye çalıştı.
Kitap konu açısından sürükleyici olmasa da olağanüstü anlatım ve kelime oyunları beni bu esere bağladı. Her bölümü okuduğumda yeni bölüme geçmek için can attım resmen. Özellikle Maksim Gorki’nin çocukken yaşadığı bir olayı anlattıktan hemen sonra kitabı yazarkenki olgunluğunda cümleler kurup kitaba katması, yorumlar yapması en çok hoşuma gidendi. Sanki çocuk bir zihnin bir anda yetişkin bir zihne dönüşmesi gibi hissettim. Kitabı da çok severek okudum. Serinin üçüncü kitabını da hemen okuyacağım.
Ekmeğimi KazanırkenMaksim Gorki · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 20186,7bin okunma
3B YAZICILAR hakkında son dönemde epey haber çıkıyor. Hatta
3B yazıcı ile basılabilen bir silah modelinin internette dolaştığını
ve binlerce kez indirildiğini belki duymuşsunuzdur. 3B yazıcıların
bu kadar sihirli olmasının sebebi bu teknolojiyi her alanda
kullanabilecek olmamız. Sözgelimi geçtiğimiz günlerde Harvard
Üniversitesi’ndeki bilim
Yazarımız Stefan Zweig, bu kez bir kadın avcısının bakış açısını ve karşısına dikilen 12 yaşlarında masum bir çocuğun beklenmedik, önemsenmeyecek aklı ve zekâsını anlatmakta. İç seslerin sahiciliği olsun, karşılıklı oynanan psikolojik oyunları bize hissettirmesi olsun oldukça şahane bir kitap. Ve bence kitabı özetleyen söz şu şekilde:
"Hiçbir şey zekâyı tutkulu bir kuşku kadar bileyemez. Hiçbir şey olgunlaşmamış bir zihnin bütün olanaklarını karanlıkta kaybolan bir iz kadar harekete geçiremez."
Yakıcı SırStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202041,9bin okunma