Mantıki şüphe, yani akla yatan şüphe,tüm bilimin temelidir. Bilim insanı gerçekten bilmek ister ve bilimin tek kaynağının kendi aklı ve gözlemleri olduğunun farkındadır. Yobaz ise inanmak ister. Onun aklı ve gözleri gerçeğe kapalıdır. Onun derdi inanmaktır. Ama inanmak istediği şey ne kadar zırva olursa olsun fark etmez. Yobaz inanmaya programlıdır. Onun şüphesi, onun "acaba"sı yoktur.
Hasan-Ali Yücel’in bir yazısında belirttiği gibi, o "acaba" olmadan demokrat olmak, hatta insan olmak mümkün değildir.
...
Atatürk döneminde zamanın en güçlü ülkesi İngiltere’nin Kralını, hem de o muazzam devleti askerî ve diplomatik olarak yendikten sonra, ayağına getiren Türkiye, Osmanlı hayranı AKP ile burnunu tam bir diplomasi ve dış politika duvarına çarpmış durumda.
...
Ama işte tüm bunların sorumlusu, okullarda Tayyip Beylere, Bay Sıfır Problemlere ve bu arada tabii muhalefetteki siyasetçilerimize de verilen zırva tarih eğitimidir.
O nedenle bu kişiler Türkiye’yi bir masal dünyasında yönetiyorlar
Kakitap - Epub- Bilginin Pratikteki. Faydası ve Masalcı
Osmanlı Tarihinin Zararları (5/5)
Bu dünyayı sevmiyorum. Kesinlikle sevmiyorum. İçinde yaşadığım toplum beni iğrendiriyor; reklamcılık midemi bulandırıyor; bilgisayar dünyası beni kusturuyor. Bilişimci olarak bütün yaptığım, referansları, veri akışını, rasyonel karar ölçütlerini çoğaltmaktan ibaret. Bunun hiçbir anlamı yok. Hatta açık konuşmak gerekirse, bu olumsuz bir şey; nöronlar için gereksiz bir kalabalık. Bu dünyanın, daha fazla bilgi dışında her şeye ihtiyacı var.
--------------------
Friskies bisküvileriyle maaşlarının yarısını kemiren kedileri Poucette’in yanı başında son günlerini yaşarken görür gibi olduğunuz emekliler. Bir zincir ağı oluşturmak için rezilliğe varacak kadar üst üste bindirilmiş şu metalik yapı bozuntuları. Ve kaçınılmaz biçimde tekrar tekrar insanın karşısına çıkan, iğrenç ve alacalı bulacalı ilanlar. "Duvarlarda neşeli ve değişken bir manzara." Zırva. Boktan zırva.
Leylâ!Sevmeyi, neleri nice ya da nasıl sevmeyi, (nedenli ya zırva da olsa) sana öğretmek, kabul ettirmek gibi bir çabam olamaz elbet. Bu her şeyden önce sana saygısızlık, seni önemsemezlik olur.
Edebiyatı yapmacığından arındırmak, onun gerçek yüzünü görmek, felsefenin elinden zırva dilini almak kadar nazik bir iştir. Zihnin yarattıkları, ıvır zıvırın çehre değiştirmesinden mi ibaret? Ve yalnızca dile getirilmişin dışında, sırıtma veya irade yitiminde mi biraz cevher var?