“Evren çok büyük bir pasta, bir uygarlık da onu mümkün olduğunca çabuk tüketmeye çalışan bir çocuk muydu?”
Bilimkurgu dünyasında Avrupa’dan yükselen bir ses olan Polonyalı
Stanislaw Lem, öykü ve romanlarıyla bu türe büyük katkılar vermiş yazarların başında geliyor. 2. Dünya Savaşı’nı yakından deneyimleyen Lem, bu konuyu eserlerinde sıkça işleyerek
Dünya'nın gördüğü en büyük komutanlardan biri. O, Kartaca Aslanı, Roma'nın en büyük düşmanı, strateji ve taktik dehası, uyguladığı savaş taktikleriyle Roma'nın bile örnek aldığı Hannibal Barca'yı anlatacağım.
Roma Devleti, MÖ. 3. Yüzyılın ortalarına doğru İtalya'da hâkimiyeti sağlayıp Akdeniz'in güçlü devletleri arasında yerini alınca, bölgenin
Gogol, şüphesiz üst düzey bir yazar. Tüm öykülerinde de bunu gösteriyor, gerek fantastik ögelerle olsun, gerekse hayattan ögelerle olsun, birçok ders çıkarabiliyoruz o öykülerle.
Doğru bilinen doğru değilse...
Gerçeği aramaktan başka yapılacak yok !
Kitabın başlangıç cümleleriyle başlamak istedim yazıma ilk cümleden beni nasıl içine çektiyse sizleri de aynı tılsımla içine çeksin istedim. Ahmet Haldun Terzioğlu'na ait bir kitabı ilk kez okudum. Ama o şahane tasvirler özellikle kitabın ilk başındakiler resmen bir edebi yapıt dedirtti bana. Oysa ben tarihi bir kitap bekliyordum okumaya başlamadan önce. Ama tarihi edebi bir dille birleştirmek bende çok güzel bir etki bıraktı.
Kitap romansı bir anlatımla yazılmış içeriğinde gerçek bilgiler olduğu kadar kurgu da çok fazla var. Sizi düşünmeye itiyor ,Hasan Sabbah hakkında ne çok farklı görüş olduğuna dair. Hangisini seçeceğine mantık dahilinde bir karar vermeni istiyor ve bütün bunları bir gezgin üstünden anlatıyor. Hasan Sabbah ile çok farklı görüşler var. Alamut gibi alınması zor bir kaleyi alan , tek sözüyle gözlerini bile kırpmadan ölüme giden fedaileri olan, Selçukluyu yıllarca uğraştıran bir şahsıyet için yazılmış bir roman. Okuduktan sonra akıllarda bir soru:
Selçuklu olmasaydı Hasan Sabbah nasıl olurdu,
Hasan Sabbah olmasaydı Selçuklu nasıl olurdu ?
Lotte'yle ilk defa dans ederken giydiğim mavi frakı çıkarmaya karar vermem zor oldu. Ama sonunda tümden eskimişti. Aynısından bir tane daha yaptırdım. Yakası ve şeridi aynı, sarı yelek ve pantolon da öyle.
Burada inceleme yazan insanların yazılarını okudukça kendi yazdıklarım bana basit kaçıyor gibi geliyor ancak yine de bir şeyler yazmayı istiyorum.
Türkiye’nin sayılı cerrahlarından olan kadın hastalıkları ve doğum hocam Sayın Prof. Dr. Ayşe Filiz Yavuz’un önerisiyle bu kitabı aldım ve okumaya başladım.
Kitap beyin ve sinir cerrahının anılarından