Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Büşra Özbek

572 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Victor Hugo’nun yıllar yıllar önce ‘Sefiller’ ini okumuştum; daha ilkokul yıllarında. Üslubunu unutmuştum fakat kısa süre önce okuduğum ‘Bir İdam Mahkumunun Son Günü’ ile silkinip kendime gelmiştim; ama bu eserine resmen çarpıldım. Toplumcu bir yazar tabii ki; dönemin özelliklerini, toplum yapısını, dini bakış açısını o kadar iç içe ve güzel
Notre Dame'ın Kamburu
Notre Dame'ın KamburuVictor Hugo · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202232,6bin okunma
Reklam
265 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Halikarnas Balıkçısıııııı ! Ne de güzel mahlas ne de güzel isim  Bence senden ilk olarak ‘Mavi Sürgün’ü okumakla çok iyi yaptım (Hoş, henüz daha diğer kitaplarını okumadığım için böyle bir yorum biraz fazla kaldı galiba). Maviye sürgün mü olurmuş? Maviye olsa olsa yolculuk olur, yaşam olur, hasret olur, vuslat olur ama sürgün olmazmış. Cumhuriyet
Mavi Sürgün
Mavi SürgünHalikarnas Balıkçısı · Bilgi Yayınevi · 20221,548 okunma
416 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
İskenderiye… Bir zamanların bilim,tarih, medeniyet kenti İkinci Dünya Savaşı zamanları yönetilemeyen, oradan oraya savrulan, tutunamayan, başıboş kentlerden biri oluyor ve Stratis Tsirkas gözüyle anlatılıyor. İngilizler ve Fransızlar Hitler’in Nazizm’ine karşı örgütlenmek için İskenderiye’de. Yunanlı komünistler ülkelerinde devrim
İskenderiye
İskenderiyeStratis Tsirkas · Can Yayınları · 201216 okunma

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
320 syf.
6/10 puan verdi
·
4 günde okudu
‘Ve dünya, zaman zaman, içi yengeç kaynayan bir sepeti andırıyor. Komşumuzu ısırıyoruz ama aynı zamanda o da bizi ısırıyor, bu kargaşa içinde aslında biz kendi kendimizi ısırmış oluyoruz. Canımız ne kadar çok yanarsa, birbirimizi o kadar çok sıkıştırıyoruz. Benim canımı yakıyor, diyoruz, ben de onun bacağını koparacağım. Gel gelelim, kendimizi
Kudüs
KudüsStratis Tsirkas · Can Yayınları · 201228 okunma
779 syf.
8/10 puan verdi
·
14 günde okudu
Her ne kadar dev gibi karşınızda dursa da elinize alınca eriyip giden bir kitap. Klasiklerden biri olması, Dostoyevski olması, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları olması, Hasan Ali Yücel Klasikler Dizisi olması vesilesiyle ilgimi çekti (üçü değil hepsi bir arada  ). Bu kadar kalın bir kitapta ne anlatılıyor olabilir acaba? Hemen söyleyeyim size,
Budala
BudalaFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201225bin okunma
Reklam
208 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Romanı on iki günde yazan yazar, onu yirmi yıl yüreğinde taşıdığını söylüyor. Tıpkı iki saat gibi kısa bir sürede soluksuz okuyan bir okuyucunun yirmi yıl yüreğinde hissedeceği gibi; ben gibi. O küçük kalpte, o büyük yüreği nasıl taşıyabilir bir Zeze? Onu gerçek seveni nasıl bilebilir? Duygusal bağ kurduklarına nasıl delicesine bağlanabilir? Aradığı sevgiyi bulduğunda ve hissettiğinde ne kadar değişebilir? Şeker portakalı fidesi olan Zeze'nin Portuga'sını bulma ve yitirme öyküsü... Zeze'nin saflığıyla, duygusallığıyla, gerçeği aramasıyla, merakıyla, çabalarıyla, ince düşüncesi ve merhametiyle, beslemesiyle fidesini, büyütmesiyle gövdesini çıktı ortaya Portuga; yani Zeze'nin Zeze olmasıyla. Ve birbirlerini tamamlayarak bağlandılar birbirlerine. Aslında Zeze'nin besleyip büyüttüğü şeker portakalı görünümlü umuduydu. Yaşatıyordu onunla birlikte hayallerini, kovboylarını, hayvanat bahçesini, Amazonları, Avrupa'yı. Ve Portuga olarak meyvesini bile vermişti umudu. Yüreğinde öldürdüğü babası yerine baba diyebileceği bir baba, güvenebileceği bir dost, sevebileceği bir arkadaş, gizlerini paylaşabileceği bir sırdaş, günışığının yüreğini mutlulukla doldurmasına bir nedendi Zeze'nin Portuga'sı. Portuga'nın gökyüzüne vardığını öğrendiğinde o çok istediği halde yapamadığı balonu olup çıkmak istiyordu yanına Zeze. Artık gökyüzü çok başka anlamlara geliyordu. Minguinho hayal dünyasından uzaklaştırırcasına beyaz çiçeklerini verdiğindeyse yazarın dediği gibi olup bitenle yani acıyla çok erken yüzleşen Zeze bunun bir vedalaşma, acı ve gerçeğin dünyasına geçiş olduğunu biliyordu tüm olgunluğuyla...
Şeker Portakalı
Şeker PortakalıJosé Mauro de Vasconcelos · Can Yayınları · 2013229,6bin okunma
348 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
·
9 günde okudu
Zorba; adının anlamı gibi dayatan zor kullanan mı burada? Hep öyledir diye canlandırıyordum kafamda, taa ki okumaya başlayana kadar. Bir nevi öyle de diyebiliriz, çünkü istediğini yaşamakta, mutlu olmakta ve kafasına eseni yapmakta diretiyor. ‘İnsan ne zaman insan olacak be!’ diyen bir adamı içime sığdıramıyorum. Hayat hakkındaki çıkarımları,
Zorba
ZorbaNikos Kazancakis · Can Yayınları · 202016bin okunma
496 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Ada değildir insan, bütün hiç değildir bir başına; anakaranın bir parçasıdır, bir damladır okyanusta; bir toprak tanesini alıp götürse deniz, küçülür Avrupa; sanki yiten bir burunmuş, dostlarının ya da senin bir yurtluğunmuş gibi, ölünce bir insan eksilirim ben, çünkü insanoğlunun bir parçasıyım; işte bundandır ki sorup durma çamların kimin
Çanlar Kimin İçin Çalıyor
Çanlar Kimin İçin ÇalıyorErnest Hemingway · Bilgi Yayınevi · 202311,9bin okunma
168 syf.
·
Puan vermedi
·
Beğendi
Aytmatov okurken hissettiğim şu oluyor her zaman: ‘Doğaya ses ver, doğaya inan ve güven, doğanın oluşturduğu ipuçlarını takip et, onun oluşturduğu gücü kabullen.’ Bir çeşit meditasyon, hayata tutunma şekli, umudu var etme yöntemi sanki. İnanacağın ve kabulleneceğin bir oluşumun var olma hissi oldukça ikna edici; Aytmatov’un eserlerinde sürüklenmene yardım ediyor, okuma gücünü ayakta tutuyor. Bir maral mutlu etmeye yetiyor Beyaz Gemi’de olduğu gibi. ‘’İnsanın mutlu olması ve bu mutluluğu başkalarına da vermesi bazen ne kadar kolay oluyor!’’ bazen bazı insanlarınsa bunu fark etmesi imkansız oluyor; tıpkı Orozkul’da olduğu gibi. Doğaya ve insana duyarsızlığı günden güne artıyor ve kendini doğanın efendisi sanıyor. Mümin Dede’yle geleneklere bağlılığı ve doğaya hayranlığı; Çocukla geleneklerin sürdürülmesi ve doğaya saygı duymayı devam ettirmek Orozkul’un hal ve tavırlarıyla oldukça zorlaşıyor. Ve buna dayanamayan Çocuk tıpkı düşlediği gibi balık-insan tavrıyla Beyaz Gemi’sine ulaşıyor ; kendi sonsuzluğuna… En acı kısmı da marallara değer veren, onları yücelten, onların soyundan geldiğini düşünen, maralların yardımlarını gören Mümin Dede’nin istemeyerek Maral Ana’yı öldürmek zorunda kalmasıydı. Görüntüsü an be an zihnimde canlanıyor. Maralın ölümüyle doğa hak ettiği değeri göremeden yok oluyor bir nevi insanın yaşamında. Ne acı!
Beyaz Gemi
Beyaz GemiCengiz Aytmatov · Ötüken Neşriyat · 201870,2bin okunma
264 syf.
·
Puan vermedi
·
12 saatte okudu
Profesörün yaptıklarında hiçbir haklı yan göremesem de, utanç duyduğunu hissedemesem de çiftlikte yaşayanların hissettiği utanç ve yaşananlardan duyduğum utanç yetti bana. İçine aldı; izlettirdi olanları, hissettirdi yaşananları, düşündürdü yapılanları. Çaresizlik, mecbur oluş, mecbur hissediş, umutsuzluk; bir yandan da umut etmek isteyiş, yaşama hevesi, ileriye dönük yaşanmazlık, hayatta kalmak ama aynı zamanda ayakta kalmak isteyiş; yaşananların getirdiği utanç, önyargı, gurur, sabır, sabırsızlık, tükeniş, yeniden doğuş…. Hepsini hissettirdi. Gözümün önünde oldu her şey ve bitiverdi. Bir çırpıda…
Utanç
UtançJ. M. Coetzee · Can Yayınları · 20182,460 okunma
Reklam
141 syf.
·
Puan vermedi
·
209 günde okudu
Yayınevinden mi desem çeviriden mi yoksa gereğinden büyük beklentilerle başladığımdan mı bilemedim ama eksik bir şeyler olduğu kanısındayım. Okulların yıkıcı yanları yapıcı yanlarından daha çok durmuştur gözümün önünde. Bunun verdiği cesaret ve güvenle başlamıştım Okulsuz Toplum’a. Okuduktan sonra benim isteğimin okulsuz toplumlar okulsuzlaştırılmamış toplumlar olduğunu yani evrilmiş, yenilenmiş, yapılandırılmış, uyarlanmış okulları olan toplumlar olduğunu anladım. Ne günümüz şekliyle, ne de okulsuz. Ivan Illich, okulların düşünemeyen, üretemeyen ve baskı altında tek tip insan yetiştirmeye olan eğilimlerinin insan kalitesini düşürdüğünü düşünüyor. Katılıyorum. Çok fazla zaman, emek ve finansal anlamda harcamalar yapıldığı halde isteneni vermediğinden, her iki taraf için de bu yatırımların boşa gittiğinden dem vuruyor. Katılıyorum. Amaç yoksunluğundan, bireylerin uzağında bir yerde olmaktan, kişisel duygu ve düşüncelerin göz ardı edildiğinden dert yanıyor. Katılıyorum. Bu gibi yapılardan uzaklaşmak istediğine ve çare olarak kurumsallaşmayı bırakarak okulsuzlaşmaya ve onun gerektirdiği özel kurum ve eğitimlere devam etmeye başvuruyor. Katılmıyorum. Onca emek, zaman ve maddi destek verilen kurumların ortadan kalktığını düşündüğümde yerine koyacak bir yapı bulamıyorum. Onun yerine var olan kurumları iyileştirsek, ihtiyaca göre düzenlesek, doğacak fikirleri özgürleştirsek, bireyleri yüceltsek; sevilen ve istenen, az zamanda çok iş çıkarılan yerler haline getirsek nasıl olur acaba ?
Okulsuz Toplum
Okulsuz ToplumIvan Illich · Şule Yayınları · 20183,919 okunma
133 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Dönüş, Yunancada nostos demek. Algos,keder anlamına geliyor. Yani nostalji, doyurulamamış dönüş arzusundan kaynaklanan bir keder. Avrupalıların çoğu bu temel kavram için Yunanca kökenli bir sözcük (nostalgie, nostalgia), sonra kökü kendi ulusal dillerinden gelen başka sözcükler kullanabiliyorlar: İspanyollar anoranza diyor; Portekizliler saudade
Bilmemek
BilmemekMilan Kundera · Can Yayınları · 20141,579 okunma
216 syf.
·
Puan vermedi
·
14 günde okudu
Yüz yazar arasından bir örnek alırsak Diderot kanlı canlı bir yazardır; Poe ise, sinir sisteminin yazarıdır, hatta daha fazlasıdır -tanıdıklarımın en iyisi. Onda, konuya her giriş bir kasırga gibidir, şiddete başvurmaz ama çekicidir. Gösterişliliği insanı aniden yakalar ve zihni uyanık tutar. Ciddi bir şeyler söz konusu olduğunda hemen hissedilir. Ve yavaşça bütün ilginin algılanamaz bir zeka sapmasına, gözüpek bir hipoteze, acayip bir yetenekler karması içindeki Doğa’nın sakınımsız düzelenişine dayanan bir hikaye azar azar gelişir. Baş dönmesiyle bağlanan okur, yazarı sürükleyici çıkarımlarında izlemek zorundadır. Cansız denen doğa, canlı varlıkların doğasına katılır ve onlar gibi doğaüstü ve galvanik bir ürpertiyle titrer der Charles Baudelaire kitabın sonsözünde. Bu, onun söylediklerinin ve benim katıldıklarımın birazıdır. O kadar güzel anlatmış ki Poe’yu bir şeyler söyleyerek büyüsünü bozmak istemiyorum. O yaşamdan çıkan ve böylesi ürpertici, melankolik, düşündürücü, sinir sistemini harekete geçiren, gotik, sinirli, şaşırtıcı ama parlak düş ürünleriyle Edgar Allan Poe. Ve Aksak Kurbağa’sı, Doktor Katran ile Profesör Telek’in Sistemi, M. Valdemar Olayındaki Gerçekler’i, Çalınan Mektup’u, Dikdörtgen Sandık’ı, Kara Kedi’si, Altın Böcek’i, Kızıl Ölümün Maskesi, Bir Haftada Üç Pazar’ı, Usherlar’ın Çöküşü. Muazzamdı…
Kızıl Ölümün Maskesi
Kızıl Ölümün MaskesiEdgar Allan Poe · İthaki Yayınları · 20131,709 okunma
464 syf.
·
Puan vermedi
·
6 günde okudu
Sıradanlığa, tek tip olmaya, her gün aynı şekilde işe gitmeye, her zaman aynı yüz ifadelerini ve kelimeleri kullanmaya, düzenli cümle kurmaya, ev hayatındaki düzene, tek kadınla-erkekle birlikte olmaya, tuvaletini hep aynı şekilde yapmaya isyan ediyor Zar Adam. Bu yüzden Zar Adam oluyor Luke Rhinehart. Hayatındaki alışkanlıkları attığı zarlardan
Zar Adam
Zar AdamLuke Rhinehart · Pegasus · 20086,7bin okunma
328 syf.
8/10 puan verdi
·
30 günde okudu
Dünya tecavüz başkenti Kongo. Anne Ölüm Oranının en fazla olduğu yer Sierra Leone (100.000’de 2100 ) -en güvenli yer ise İrlanda (100.000’de 1 ) Doğum esnasında ömür boyu risk oranının en yüksek olduğu Batı Afrika ülkesi Nijer (7’de 1) - İrlanda’da ise ( 47.600’de 1) Ganalı kadınların %21’i ilk cinsel deneyimlerini tecavüzle yaşamış. Nijeryalı
Gökyüzünün Yarısı
Gökyüzünün YarısıNicholas D. Kristof · Doğan Kitap · 201129 okunma
378 syf.
7/10 puan verdi
·
6 günde okudu
Okurken bir tek ben mi hatırladım ‘Gazap Üzümleri’ni yoksa benim gibi hissedenler var mı ? Okumak için her ele alışımda bir satır, bir cümle, bir düşünce, bir his hatırlatıverdi bana Gazap Üzümleri’ni; öyle ki ara sıra dönüp dönüp neydi ki bu kitabın adı diye baktım. Ama tabii konu benzerliği dışında karakterlerin farklılığı da göze çarpmayacak gibi değil. Kendine özgü şahsına münhasır Eskici. Bacağını savaşta kaybedişi, aksiliği, dükkanına yürürkenki hali, oğullarına sürekli söylenişi, içten ağlayışları, arkadaşlık ilişkileriyle. Çukurova’nın betimlenişi gözler önüne getiriyor her şeyi. Bir de üstüne Adana çevresinde kouşulan ağızla yazılmış olması Anadolu’yu getiriyor kucağınıza. Öyle yakın ki sanki komşunuzmuş gibi hissediyorsunuz. Eskici ayağını vura vura gidip dükkanını açarken, ayakkabıları tamir edip öteye atarken, yazının sarı sıcağında pamuk toplarken, sivrisinekler ısırırken, her gün domates yemek zorunda kalırlarken onlarlasın, onları yaşıyorsun. Hele ki oğulları sıtmaya yakalanıp ayakları dibine düştüğünde duydukları acıyı duyuyorken Anadolu’dayım diyorsun, Kaliforniya’da değil. Orhan Kemal, betimlemeleri ve olayın akışkanlığına yarayan kelimeleri bir araya getirişleriyle tam bir Türk klasiği oluşturmayı, içeriden, pencereden dönemin ekonomik problemlerine, geçim sıkıntısına, iş bulma güçlüğüne baktırmayı başarmış. Öyleyse Orhan Kemal’i ilk okuyuşum hayırlı uğurlu olsun bana 
Eskici ve Oğulları
Eskici ve OğullarıOrhan Kemal · Everest Yayınları · 20216,6bin okunma
Reklam
88 syf.
·
Puan vermedi
·
4 günde okudu
Ömer Baldık’ın da dediği gibi bir boyutuyla eğitim, bir boyutuyla dönem, başka bir boyutuyla da idealizm kitabı İdealist Öğretmen. Azıcık sayfasına çokça duygu ve düşünce sığdıranlardan olmuş yazarı da. Bir çırpıda okunuverecek bir kitap. Rusya’nın alt ve üst kesimi arasında uçurumun olduğu ve bürokratların ve aydınların halkı avuçlarının içinde tutmaya çalıştıkları ve halkın her şeyden bir haber kendilerini alkole verdiği bir dönem. Eğitim ise gittikçe soyutlaşan, halktan uzaklaşan, temeline inilmeyen, ne verilmesi, kime nasıl verilmesi gerektiğinin farkında olunmadığı bir durumda. Kitapta hikayesi anlatılan Raçinski aslında vurguyu buraya yapmak için üniversitedeki hocalığından istifa ederek doğduğu köyde öğretmenlik yapmak istiyor. Çünkü cevherlerin küçükken ortaya çıkarılmasının ve o doğrultuda ona uygun bir eğitim verilmesinin daha uygun olacağını düşünüyor. İlkokul ve ortaokul öğretmenlerinin işinin üniversite öğretmenlerinden iki kat daha zor ama daha değerli olduğuna dikkat çekiyor. Kendisi de bu cevherleri bulmak için bir çok eleştiriye rağmen köyüne dönüyor. Köyünde yaptıkları bana Köy Enstitülerini hatırlatıyor bir bakıma. Okulu yaşam alanı haline getirmeye çalışması ve öğrenciyle sıkı bir bağ kurmaya çalışması böyle bir çıkarımda bulunmama yardımcı oluyor. Aynı zamanda bildiğini, bir doğruyu etrafındaki olumsuzluklara rağmen hayata geçirmek istemesiyle de idealist bir karaktere büründürüyor onu. İdealizmin o kadar da uçuk fikirlere sahip olmadığını, irade ve bir ideale sahip olmakla idealizmde yol alınabileceğini gösteriyor bir bakıma.
İdealist Öğretmen
İdealist ÖğretmenGrigory Petrov · Koridor Yayıncılık · 20176,2bin okunma
144 syf.
·
Puan vermedi
·
43 günde okudu
Nedir zihinsel özgürleşme ? Zekaların eşitliği ilkesini kabul ettiğimizde herkes öğrenmeye açık hale gelir mi ? Evrensel eğitimin varlığı söz konusu olabilir mi? Nasıl ulaşırız evrensel eğitim yöntemlerine? Hiçbir şey bilmeden her şey öğretebilir miyiz? Gerçekten her şey her şeyde midir? İşte bu sorular üzerine dersler ve yoğunlaşılan konular. Eğitilirken aynı zamanda zihni özgürleştirmek gerektiğini düşünüyor Ranciere; çünkü sadece eğitmek bireyi aptallaştırır görüşünde. Katılıyorum bu düşüncesine; birey sadece verileni alan gerisini boşveren konumda olmamalı. Ardını merak etmeli, öncekiyle bağlantıyı kurmalı, çıkarımlar yapmalıdır. Zaman içinde bilgiye kendi isteğiyle ulaşmayı öğrenecektir. Böylece bir öğreticidense bir yönlendirici onun için daha faydalı olacaktır. Bu durumda da ‘bilmediğimizi öğretebiliriz’i kanıtlamış oluruz; yönlendiririz ve birey bilgiye, olguya ulaşır. Aynı zamanda bireyi yapabileceğine, başarabileceğine dair yüreklendirmemiz, tüm zekaların doğuşta aynı seviyede olduğuna ikna etmemiz gerekir. Zekaların eşit olduğunu kabul eden bireye özgüven gelecek ve kimsenin kimseden üstün olduğunu düşünmeden birey başarıya adım atabilecektir. Her şey her şeydedir bağlantısını kurduğumuzda edinilen bilgi kıyıda köşede kalmak yerine her yerde işimize yarayacak ve kullanılabilecek bilgiye dönüşecektir. Böylece bütüncül bir yöntem takip edilmiş olacak ve bu sayede eskiyen bilgi bulunmayacaktır.
Cahil Hoca
Cahil HocaJacques Ranciere · Metis Yayıncılık · 20142,276 okunma
632 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
14 günde okudu
İçime doğdu sanki bu kadar güzel bir şeyle karşılaşacağım. ‘Budala’yı okurken aldığım zevki aldım okurken Oblomov’u. Oblomovluk, Oblomovluğu bilmeyen birine tam olarak böyle açıklanabilirdi. O kadar akıp gitti ki ‘dur’ diyemedim  oblomov ile Ştoltz öyle güzel karşılaştırılmıştı. Öyle zıtlardı. Oblomovlu cümlelerde zaman kağnı gibi ilerlerken
Oblomov
Oblomovİvan Gonçarov · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202139,1bin okunma
187 syf.
7/10 puan verdi
·
6 günde okudu
İsmiyle kendini ele veren kitap. Anlaşılacağı üzere konusu ‘kumar’. Dostoyevski’nin yaşam örnekleriyle süslenmiş. Göze çarpıyor hemen milliyetçiliği. Rus insanını diğer milletlerin insanlarından ayrı tutuyor Dostoyevski; Ruslar bir yana, diğer insanlar bir yana. Kumarbaz’ın kahramanı Aleksey, sevdiği kadın tarafından sevilmediğini düşünen ve onun tarafından hakaretlere maruz kalan, her istenileni yapan, kim nereye götürse giden, General’in çocuklarına öğretmenlik yapan ve sonradan kovulan, kumara düşkünlüğü olan birisi. Polina’ya olan aşkı onu kumara itiyor ama elbette tek neden değil bu; kazanma hırsı, oynarken aldığı haz, heyecan, gözü dönmüşlük de itiyor onu kumara. Sonraları kumarbaz olup çıkıyor zaten, herkes tarafından sevilsin ve konuşulsun, kadınlar tarafından ilgi görsün ve hatırlansın istiyor. Her denileni yapmasıyla oldukça ilginç bir tip. Hele ki Matmazel Blanche’le Paris’e birlikte yaşamaya gitmesi ben de ‘yok artık’ dedirtti. Roman kahramanların hemen tanıştırılmasıyla sizi kendine çekiyor. Üstelik olaylar da arkasından yaşanmaya başlayınca sıkılmaya vaktiniz olmuyor. Her ne kadar sonu yazarın ‘kafam karıştı odaklanamıyorum şöyle böyle yazıp bitireyim’ demiş olması hissi uyandırsa da bir Dostoyevski klasiği olmaktan geri duramıyor.
Kumarbaz
KumarbazFyodor Dostoyevski · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202368,4bin okunma
324 syf.
8/10 puan verdi
·
10 günde okudu
Yazar, Ana Babaların Kitabı’nda Sovyet aile yapısındaki ve toplumunun temelindeki sorunları, ailelerdeki çocuk eğitimi örnekleriyle vermeye çalışıyor. Herkesin aile yapısı, çözüm şekli, yaklaşımları, ilgileri farklı olacağından çözümlerdense kendi deneyimlerini paylaşarak katkı sağlamaya çalışıyor. Bu tür aile yapılarını ve oluşan sorunları görerek kafamızda çeşitli çözümler üretmemizin yolunu açıyor. Milliyetçiliğini vurgulayarak kendi toplum yapısında oluşan eğitici-öğretici örnekler verse de aslında birçok toplum yapısında görülebilecek sorunlara eğiliyor, bu yüzden çıkarılacak dersler, üretilecek çözümler, farklı bakışlar sunuyor.
Ana Babaların Kitabı
Ana Babaların KitabıAnton S. Makarenko · Sorun Yayınları · 20039 okunma
556 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
27 günde okudu
Gazap Üzümleri 1930’larda ABD’de yaşanan Büyük Göç’ün Joad ailesi üzerinden anlatılışının destanı niteliğinde. Oklahoma’da daha fazla tutunamayarak bin bir umutla, güzel iş bulma düşüncesiyle, Kaliforniya’ya göç etme fikriyle ve evin büyük oğlu Tom Joad’ın hapisten çıkmasıyla başlıyor yolculuk. Çoğunlukla Tom’un bir nefes ötesinde hissettiren ama
Gazap Üzümleri
Gazap ÜzümleriJohn Steinbeck · Sel Yayınları · 202035,2bin okunma
Reklam
160 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
15 günde okudu
Diego: Susmak haksızlık karşısında, kaybetmek demektir zeytin ekmeği ve yaşama hakkını! Ekmeğinize sahip çıkmak için dahi yenmeye mecbursunuz bugün korkunuzu! Uyan ey İspanya, uyan artık! Yabancı’dan sonra oldu okumam. Yabancı’da toplumun değer yargılarıyla biçimlendirilmeye çalışılan ve bu dayatmalara yabancılaşan, sonucunda da içe kapanık, kafası dumanlı bir Camus görürken, Sıkıyönetim’de otoriter ve hak savunucusu, halk savunucusu bir Camus var. İspanya’nın Cadiz şehrini ele geçiren, insanlarının korkularıyla beslenen, insanlar sindikçe, tek tipleştikçe yayılan, farklı sesler azaldıkça çoğalan, insanları düşünmekten alıkoymakla ele geçiren, insanlarının itaatkar halini fırsata dönüştürerek yasalaştıran bir yönetim (bir hastalık) düşünün; ne sıkı bir yönetim… Hareket etsen dikkat çekecek, ağzından istemeden bir söz çıksa damgalanacak, itiraz etmeye çalışsan vurulacaksın. Yani yok olacak, kaybolacak, olmayan haklarından mahrum olacaksın. İnsanlar bu korkularla sinecek, duyarsızlaşacak, çaresizleşecek ve çürüyecek ve yaşayan ölüler olarak yaşarsan yaşayacaksın. Bu kitapta yönetimi Veba hastalığıyla benzeştiriyor Camus. Nasıl başarılı bir benzetme. Tıpkı veba gibi ele geçiriyor yönetim insanları, korkutuyor, çaresizleştiriyor ve öldürüyor; öldürdükçe güçleniyor. İnsanlığa olan inancını yitirmeyen Diego buluyor hastalığın çaresini; korkusuz olmak. Halk korkusuz oldukça hastalık siniyor, zayıflıyor, küçülüyor, etkisini yitiriyor. İşte o zaman Veba’yı şehirden uzaklaştıracak rüzgar esmeye başlıyor ve halk kazanıyor. Halk bilincine varıyor yaşamın ve yaşananların.
Sıkıyönetim
SıkıyönetimAlbert Camus · Can Yayınları · 2018470 okunma
141 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
Cleila’nın gözünden okudum kitabı. Böylece ilk Cesare Pavese kitabını da okumuş oldum. Tam olarak adını koyamadığım bir tutukluluk hali vardı sanki kitapta; tam olarak kendimi vermemi engelleyen bir pürüz. Tam olarak Cleila olamadım, sanki Pavese’den de izler taşıyordu; son derece normal değil miydi zaten yazarın kendinden bir şeyler katması? Ama bir bütünlük halinde değildi. Ruhsal çözümlemesini yapmak, ne istediğini bilebilmek için çok uğraştım Cleila’nın. Arada kalmıştı. Çocukken gittiği Torino ile bir işe sahip olarak döndüğü Torino arasında gidip geliyordu; tanınmak istemiyordu, insanlarla samimi olmak, arkadaşlık kurmak istemiyordu. İlgisini çeken intihar teşebbüsünde bulunmuş bir Rosetta vardı; anlamaya çalıştığı neden yaptığını. Yakın hissediyordu, sanırım bunda kendisinin de bu tür düşüncelere beyninde yer vermesinin de etkisi bulunuyordu. Sonra bir de Momina vardı benim kendimi yakın hissettiğim ve her şeyi anlamsız bulan ama bu anlamsızlıklara da eleştirel bakıp mizahi yaklaşabilen. Böyle kadınlar arasında yalnız kadınlar arasında gelişen bir kitaptı ve Rosetta’nın son intihar girişimiyle son bulan. Momina’nın dediği gibi bu sefer tam anlamıyla başarabilmişti, işini yarım bırakmamıştı.
Yalnız Kadınlar Arasında
Yalnız Kadınlar ArasındaCesare Pavese · Can Yayınları · 20131,593 okunma
118 syf.
8/10 puan verdi
·
3 günde okudu
Aslında aklımda 1984’ünü okumak olsa da kısa sürede biten bu eseriyle başlamış oldum. Başlarken kitaplar üzerine başlayıp bitişi evden uzakta verilen eğitimin ona kattıkları ve kaybettirdikleriyle yaptı. Neden kitap alamıyoruz? Kitaplar pahalı mı yoksa önceliklerimiz mi farklı? Çok güzel ve klasik bir örnekle başlıyor: Sigara içen birisi sigaraya
Kitaplar ve Sigaralar
Kitaplar ve SigaralarGeorge Orwell · Sel Yayıncılık · 20133,280 okunma
320 syf.
6/10 puan verdi
·
9 günde okudu
Cuma’nın gezdiklerini gezecek, gördüklerini görecek, yaşadıklarını yaşayacaksınız. Küçücük bir çocuğun yaşam serüvenine inanamayacaksınız. Hayat kimimiz için savaş, kimimiz için ayakta kalmak, kimimiz içinse baba hasreti olarak vuracak yüzümüze. Cuma ile bir aile yaşamından çıkıp başka bir aile yaşamına, oradan bir ülkeye derken başka bir ülke yaşantısına; sınırlara, askerlere, çocuklara, siyasilere, kendini bilmezlere, insanlıktan nasibini almamışlara, acımasızlara, arkadaşlıklara, dostluklara, akrabalıklara tanık olacaksınız.
Gökyüzüyle Konuşan Çocuk
Gökyüzüyle Konuşan ÇocukNadifa Mohamed · Pegasus Yayınları · 201461 okunma
158 syf.
8/10 puan verdi
·
Beğendi
·
18 saatte okudu
Bu adam gerçekten öykü konusunda çok başarılı dedirtiyor bana her okumamdan sonra. Su gibi aktı zaman okurken; tıpkı hikayeler gibi. Hikayelerinin kurgusu, gerçek olabilirliği, farklılığı, özgünlüğü, düşündürücülüğü resmen hayran bıraktı beni. Amok; Malezya delisi… Çok güzel, tam yerinde bir benzetme. Ya Usta İşi’ndeki tasvirler… Sarı paltolu adam yanı başımdaymış da onu izliyordum sanki. Ya Görmeyen Koleksiyoncunun sahip olduğu basma resimlere dokunurken aldığı yaşam hazzı, mutluluk, paha biçilmez an… Sanki ben dokunuyordum, öylesine hissettim içimde… Uzun zamandır okuduğum en sürükleyici, en muazzam kitapsın, harikasın.
Amok - Usta İşi
Amok - Usta İşiStefan Zweig · Yordam Kitap · 2014254 okunma