Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
17.yy da birlesik krallik ocu, bucu ,öcü
Bu yüzyılda at başı giden iki eğilim göze çarpar. İlki, Spinoza'nın üstesinden gelinememiş felsefesinin reddidir. Bu dönemde, düşünür ve filozoflar, felsefe yapabilmek ve ünlerini tehlikeye atmamak için Spinozacı olmadıklarını kanıtlamak zorunda hissediyorlardı kendilerini. Saygın bir filozofun başına gelebilecek en kötü şeylerden biri, "Spinozacı" damgası yemekti. ... Diğer egilimse 18.yy ilk yarısında ortaya çıkan ve vahye dayanan dinlere radikal bir biçimde saldıran militan yeraltı literatürüdur.
Savaşların verdiği yeni şekiller
Parşömen tomarlarından mangaya dönüşen 18. yy'da, matbaacılığın çok etkili olduğunu söyleyebiliriz. Çünkü 17. yüzyılda şablonlar, oyulan tahta bloklara baskı yapılıyor iken, 18. yy'da mangaların tekrar tekrar basılarak şöhret bulması söz konusu idi. Manga kelimesinin bilinen ilk kullanımı 1770'li yıllara dayanmaktaydı. Çizilen resimlerde iki Çince karakterin "man" (rasgele) ve "ga" (resim) birleşiminden oluşan Manga kelimesiyle kullanılmıştır. Bir iletişim ve direniş aracı olan manganın yolu, Japonya'nın zorlu sosyal politik çalkantılı zamanlarına rasgeliyordu...
Reklam
.... "İstibdat yönetimi ise tek başına bir kişinin tüm güçleri elinde topladığı, her alanda mutlak söz hakkına sahip olduğu bir yönetim biçimidir. Doğası gereği geniş düzlüklere yayılmış imparatorluklarda ortaya çıkar. Hükümdar toplumu heves ve kaprislerine göre yönetir, onu sınırlayacak ne bir kural ne de bir kişi vardır. Sebebine gelince böyle bir toplumda din ve gelenek her şeye egemendir; fertleri itaat ve kölelik zihniyeti ile yetiştirilirler, bu nedenle de hükümdar ile halk arasında aracı hiçbir kimse ya da müessese var olamaz. Üstelik böyle bir toplumda devlet adamlarının hiç bir mal ve can güvencesi yoktur. En ufak bir kuşku halinde hükümdar tarafından berteraf edilirler. Montesquieu bu tür toplumlara örnek olarak Türkleri, Acemleri, Rusları ve diğer bazı Afrika ve Asya devletlerini gösterir." ... Ülker GÜRKAN, (1988), Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dergisi, Cilt 40, Sayı 1, 1988, 0 - 0, 10.1501/Hukfak_0000000778 Ülker Hocanın Montesquieu'nun Kanunların Ruhu Üzerine eserine ait incelemesine ait bir alıntı. Montesquie'nun incelemelerini tavsiye edebilirim. 17. - 18. yy aydınlanma çağı için önemli seslerden biridir.
_Türkler, hür ve bağımsızdırlar. Gururları çok yüksektir. Gururludurlar fakat asilzadelik taslamazlar. Türklerin karakterinde büyük tezatlara rastlanır. Hem sert ve dik başlı hem de yumuşak ve sabırlıdır. Yırtıcılığı İskitlerden, yumuşaklığı da Yunan'dan almışlardır. Fetihçi ve cahil olduklarından bütün uluslara tepeden bakarlar. Aralarında
Fundamentalistlerin Başka Bir Çeşidi: Yeniden Yapılanmacılar (Reconstructionalists) Yeniden Yapılanmacılar (reconstructionists), Protestan funda­mentalizminin radikal bir kanadıdır. Din, hukuk, ahlak ve siyasi cemaat-dini cemaat arasındaki ayrımı reddeden grup, İbrani Mu­sa hukuku üzerine dayanan sosyal bir düzen; bir hristiyan yöne­timi kurma
Zaman içindeki belli bir noktada “Bilimsel Devrim” diye gösterilebilecek tekil ve ayrı bir olayın varlığı fikri, bugün artık pek çok tarihçiyi tatmin etmiyor. Bu tarihçiler bugün, 17. Yüzyılda “Bilim” diye adlandırılan ve devrimci bir değişim geçirmesi söz konusu olabilecek herhangi bir tekil, bütüncül kültürel varlık fikrini dahi reddediyorlar. Onlara göre söz konusu olan, doğayı anlamayı, açıklamayı ve kontrol etmeyi amaçlayan, her biri farklı karakteristik özelliklere sahip ve farklı değişimlerden geçen çok çeşitli kültürel uygulamalar yelpazesiydi. Ve şimdilerde birçok tarihçi, 17. Yy. ‘da bilimsel inanışlar ve uygulamalara işlemiş olan değişimlerin, ayrıntılarıyla tanımladığımız biçimde “devrimci” olduğunu kabul etmiyor. 18. Ve 19. Yüzyıllarda kimyadaki ve biyolojideki “gecikmiş” devrimler, tarihçilerin orijinal Bilimsel Devrim teşhislerini doğrulamakta zorlanırken, 17. Yy. doğa felsefesinin Orta Çağ’daki geçmişinin devamı olduğu üzerinde duruluyor.
Reklam
17. Ve 18. Yy islam alimleri muhafazakardı . Bazen bilginin yayılmasını engelledikleri de görülmüştür . Atamalar bilgiye göre değil adam kayırmaya yönelikti . / dipnot Ahmet Cevdet paşa
Sanatta Adonis
Adonis 1. yy'a ait "Yaralı Adonis" (Napoli, Ulusal Arkeoloji Müzesi) adıyla bilinen Pompei'deki bir duvar resminde görülür. 16. yy'ın başlarındaki tablolarda Adonis, sık sık Aphrodite'yle yan yana görülür. Kısa hayatının değişik evrelerinde, mesela ağaç gövdesinden doğarken ya da bir yaban domuzu tarafından öldürülürken de resmedilmiştir. Onu resmeden birçok sanatçıdan bazıları şöyledir: 16.yy'dan Titan, Paolo Veronesse ve Felemenk ressam Bartholomaeus Spranger, 17.yy'dan Rubens, Domenichino ve Giovanni Battista Gaulli ve son olarak 18 yy'dan heykeltıraş Giuseppe Mazolla.
Sayfa 250 - Çev. Yiğit Değer Bengi, Alfa Yayınları, İstanbul, 2007Kitabı okudu
genel teist tanımı, 18.yy polonyasının yahudi hahamlarını, 17.yy massachusetts'inin cadı yakan püritenlerini, 15.yy meksikasının aztek rahiplerini, 12.yy İranının sufi düşürlerini, 10.yy türk savaşçılarını, 2.yy roma lejyonerlerini ve 1.yy çin bürokratlarını kapsar. bunların her biri, diğerlerinin inançlarını ve ibadetlerini tuhaf ve kafirce bulur.
Sayfa 69 - kolektif kitapKitabı okudu
Aristotelesçilik, 13. yy'ın ve devamının, Descartesçilik 17. yy., akılcılık 18. yy., pozitivizm 19. yy'ın görüşüydü. Bu yüzyılı temsil edecek tek bir görüş gösterilemez. Çağımızı ne Marksçılık, ne mantıksal pozitivizm, ne varoluşçuluk tek başına belirlemiştir. Çağımızı, iletişim, bilgi kaynaklarının hiçbir dönemde olmamış bir biçimde artması ve bunun karşısında bu kaynaklara egemen olma çabaları arasındaki çatışma ve açmaz belirlemektedir.
Sayfa 16 - Say Yayınları, 4.Baskı
Reklam
Lozan son koydu!
…Başlangıçta bu ayrıcalıklar , Osmanlı padişahlarınca bahşediliyordu. Sınırlıydı ve ayrıcalıklar tek taraflı feshedilebiliyordu. Cenevizlilere, Venediklilere, Ragusalılara ticari ayrıcalıklar tanındı.16. yy da kapitülasyonlar genişledi. Fransa ve İngiltere’ye kapitülasyonlar verildi. Bunu 17.yy başında Hollanda, 18.yy İsveç, ve Danimarka izledi. Artık daha fazla devlete, daha geniş kapsamlı imtiyazlar sağlanıyordu. Güç dengeleri değişti. Osmanlı kontrolü kaybetti. 19. yy ortasında kaldırılma fikri oluştu. Ancak Osmanlı’nın bunu uygulayacak gücü yoktu.
Doğal hukukun hukukçu yazarlarının büyük değeri Tanrısal hukuk teorisini yıkmış olmalalırıdır.Bu protestanlar,devleti Katolik Tanrıbilimin etkisinden kurtarmak için bütün güçleriyle çalışmışlardır.Böylece bunların öğretisi 18.yy'da Protestan ülkelerde resmi öğreti haline gelmişti.Hepsi insanların özgür ve birbirine eşit bulundukları bir "uygarlık öncesi doğal hali" ni varsaymışlardır;insanlar buradan uygar duruma geçmek için bir sözleşmeye ihtiyaç duyar isteyerek ya da zorla,politik bir otoriteye boyun eğerler.Bu sözleşmede halk güvenceler,temel kanunlar isteyebilir.Egemenliğin kaynağı,demek ki halktır;oysa,Tanrısal hukukun kuramcılarına göre her iktidarın kaynağı,Saint Paul'un(Tanrı'dan gelmeyen hiçbir iktidar yoktur)formülü gereğince,Tanrı'dan gelir.Fakat egemeliğin yürütülmesi iki aşırı uç arasında,salt krallık ile tam ve salt demokrasi arasında değişik biçimler alabilir.17.yy burjuvasinin temsilcileri olan Groutius ile Putendorf salt krallaıktan yanadırlar.18yy burjuvazisini temsil eden Barbeyrac ile Burlamaqui ise artık saltçı değillerdir;bunlar,halkın,zorba hükümetlere direnme hakkını tanırlar ama bununla yine de demokrat olmuş değillerdir.
53 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.