Birçok hikaye, seçtikleri erkeklerle evlenememe ya da istemedikleri biriyle evlendirilme korkusu yaşayan kadınların kaderini konu edinmiştir. Ama işin içinde cinsellik hiç yoktur. Yıl 1880'ler ve 90'lar olduğundan gayrimeşru cinsel ilişki tasvip edilmeyen bir şeydi ve yalnızca öykülerin kötü karakterlerinin ya da erdemsiz kadınların özelliği olarak işlenirdi.
Merhaba sevgili kitap dostlarım
Sevgili @tulininkutuphanesi ve
Leyla Avcı ile #karamazovkardeşleri #okudumbitti. Oldukça zorlu, okumak ve anlamak için ekstra çaba gereken, #dostoyevski nin dehalığını apaçık ortaya koyan bir eserdi. Ki düşünün bizim üç buçuk haftamızı aldı okumak. Her sayfada altını çizdik, notlar aldık, konferans
Roman, 1880'lerde Londra'da işlenen seri cinayetler etrafında şekilleniyor fakat sıradan bir polisiye roman değil. Kitap, okuyucusunu çokça yoran fakat bu yorgunluğun karşılığını fazlasıyla veren bir eser. 1880'ler Londra'sına sanatsal, bilimsel, siyasal, kültürel, sosyolojik ve psikolojik perspektiflerden yaklaşırken okuyucuyu bu perspektiflerden metni değerlendirmeye itiyor. Kitabın bir başka özelliğiyse her bölümün farklı bir anlatıcı tarafından zamanda ileri geri giderek anlatılması. Kısacası kitap tam bir yapboz fakat çözmesi zor ve zevkli bir yapboz.
Cinayet SanatıPeter Ackroyd · Yapı Kredi Yayınları · 201652 okunma
...inşaatı yarım kalan Cami-i Kebir'in bir an evvel bitirilmesi istenilmekteydi. Ahali tarafından tekrardan yardım toplanılması düşüncesi ortaya çıkmış daha önceden devlet hazinesinden yapılan yardımlar ve yine ahaliden alınan paraların neticesinde caminin bitirilmemiş olması ahali arasında şüphe uyandırmıştı. Bu yüzden yeniden ahaliye başvurma fikrinden vazgeçilmiştir. Bunun aksine daha önce camiye toplanan paraların nereye harcandığının incelenmesi için Samsun Redif Kumandanı Ferik Hüseyin Kuzu Paşa başkanlığında bazı askeri komutanlar ve ahalinin önde gelenleri tarafından bir komisyon oluşturulmuştur.
Sayfa 40 - Samsun Kent Müzesi Araştırma Merkezi Yayınları
Küçük, mavi önlüklü bir ilkokul öğrencisi olduğum zamanlarda okuduğum, beni gerçekten etkileyip kendine hayran bırakan küçük Enrico'nun günlüğüyle yıllar sonra karşılaşınca ilk önce küçük kardeşime okutup sonra tekrar ben okudum ve ilk okuduğum kadar keyif aldım. Her çocuğun, her ebeveynin hatta herkesin okuması gereken bir eser. Vatan sevgisi, eğitimin önemi, emekçiye saygıyı, arkadaşlık ilişkileri gibi pek çok konuyu, 3. sınıf öğrencisi Enrico'nun gözünden, bir masum ve tertemiz "Çocuk Kalbi" misali tuttuğu günlük sayesinde görüyorsunuz. Eser 1880'ler İtalyasında geçmesine rağmen her sayfasında 2000'ler Türkiyesinde geçen kendi çocukluk yıllarımdan bir şeyler buldum. Teşekkür ederim küçük Enrico, seninle geçmişi yad etmek çok güzeldi.
Çocuk KalbiEdmondo De Amicis · Alfa Yayıncılık · 201517,4bin okunma
Renoir’ın sanatsal biyografisinde 1880’ ler Ingres dönemi olarak adlandırılır. O dönemdeki bütün resimlerinde daha katı bir teknik ressam tavrı, kesin çizgiler ve net biçimler, hatta bölgesel renk kullanımının artması eğiliminin izleri görülebilir.
İntiharın felsefesi etrafında dönen tartışmalar ve gerçekleşen intiharlar toplumsal cinsiyetin izlerini taşırlar. Varoluşçu bağlamda bireysel özgür seçim çerçevesinde tartışılan intiharın öznesi, söylenmese de- erkektir.
Burada intihar, bireyin (erkeğin) kendi üzerine düşünmesinin, kendisiyle hesaplaşmasının bir aracıdır.
Erkek düşünür,
İlk Oryantalistler (Renan, Sacy ve Lane) Doğu'nun anlatımını “mizanseni” olarak gerçekleştirdiler; sonraki Oryantalistler, âlim yahut yazar olsun, sahneye sıkı sıkıya bağlı kaldılar. Daha sonra ise sahneyi yönetmek gerektiğinde, görüldü ki; “yönetim oyununda” kurumlar ve hükümetler şahıslardan daha ustadırlar.
İşte 19. yüzyılın 20. yüzyıla bıraktığı Oryantalist miras budur. Şimdi biz, mümkün olan isabet ile, 1880'ler de Batı'nın Doğu'yu işgali ile başlayan 20. yüzyıl Oryantalizminin nasıl olup da hürriyeti ve bilimi bu kadar başarılı bir kontrol altında tuttuğuna bir bakmalıyız. Yani resmi kalıplar içinde kendini sürekli olarak üreten bir sistem haline getirilişine...
Sırtımızı kime yaslıyoruz?
Hiçbir ülkeye yaslayamayacağımız ortada tabii ki ama ben dünyanın hâli için konuşacağım.
BM qsözde savaşları durdurabilecekti. Onun kurulma nedenlerinden biri de bu. Ama 1945 'ten beri Rusya'da Büyük Feodal Savaş, 1425–1453
Gül Savaşları (İngiltere), 1455–1485
Warnin Savaşı (Japonya), 1467-1477
Sengoku
Emile Zola'nın Germinal'i - dünya edebiyatının kömür madenlerinde çalışan işçilerin sorunlarını anlatan- bir başyapıt. Madencilerin yaşadıkları, 1870'ler 1880'ler Fransa'sında değil de günümüz Türkiye'sinde geçiyor adeta. Zonguldak'ta, Soma'da madencilerin yaşadıkları sanki farklı mıydı? Bence değildi. Ama bizim, bize bunları anlatacak bir Zola'mız yoktu. Emile Zola bence bu kitabı yazmadan önce belki aylarca, belki yıllarca araştırma yapmış... O kadar detaylı bir anlatımı var ki, ben okurken iliklerime kadar yaşadım her anı. Her satırında ince bir işçilik var. Kurgusuyla anlatımıyla muhteşem bir roman... 'İyi ki okudum' diyebileceğim bir eser. Öneriyorum.
GerminalEmile Zola · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 201910,8bin okunma
17. yüzyıl başlarından 19. yüzyıl ortalarına kadar İstanbul' da fuh-
şun seyrine dair fazla bir kaynak yok. 19. yüzyılda genelevlerin açıl-
ması izne bağlanmış ve bu genelevlerde geneHikle gayrimüslim ka-
dınlar çalışır olmuşlardı. Müslüman kadınların ise fuhuş yapması
resmi olarak yasaktı. Hatta bu yasak edebiyat alanına dahi sıçramış
ve
Selim ileri ‘nin ‘’Romanlar ‘ın kara sevdalısıydım’’ ifadesiyle başladığı kitabı 230 romanın inceleme yazısından oluşuyor. Romanlar üzerine yazdığı yazılarından, romanları okuduğunda edindiği izlenimlerinden, saptamalarından, hislerinden, dönemlerinde uyandırdığı tepkilerden, yer yer edebiyat eleştirmenlerinin görüşlerinden, derlediği notlarından
Bu roman, bence, anlatım, üslup, kurgu açılarından dönemi için çok seçkin bir eserdir. Dahası, seçkinliğini bugün de korumakta.
...
Düşünün, 1880'ler ve bilinç akımı!