Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Burçin Özcan

Reklam
Dünyalılar evrenin dehşet kaynağı olmalı! Eğer öbür gezegenler şu an Dünya karşısında tehlikede değilseler bile yakında olurlar. O sebeple bana sırrı söyleyin ki ben de o sırrı Dünya'ya götürüp hepimizi kurtarabileyim: Bir gezegen nasıl barış içinde yaşayabilir?
Sayfa 117Kitabı okudu
Para da diğer virüsler gibidir. Onu taşıyan ruh çürüyünce, taze kan aramaya gider. Bu dünyada bir soyadının ömrü badem şekerininkinden bile kısadır.
Sayfa 241Kitabı okudu

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sıradan insan zihninin zaman algısı tek yönlü olduğundan, insanlar her şeyde sözcüklerle ifade edilebilecej sebep sonuç ilişkileri görürler. Bu zihinsel tuzak çok kısa vadeli etki-tepki kavramlarının oluşmasına yol açar, ki böyle bir durumda krizlere ancak plansız tepkiler verilebilir.
Sayfa 341Kitabı okudu
Biz, saffetimizle sanırız ki bütün tanıdıklarımız her zaman kendimizi olduğumuz gibi görecekler, masum isek mücrim saymayacaklardır. Halbuki aleyhimizde verilen hükümlerin sebepleri çok kere bizim kusurlarımız değil, bize bakanların görüşlerini bulandıran kendi hisleri, acizleri ve öfkeleridir. Zalim size zülum etmekteki sebebi kendi fena kanında bulur. Sizi ısıran köpek siz ısırılmaya müstahak olduğunuz için değil, kendisi kuduz olduğu için ısırır. Onun için ehemmiyetli olan şey sizin ısırılmanız değil, kendisinin ısırmasıdır.
Sayfa 129Kitabı okudu
Reklam
İnsan, yenildiğini bildiği ve ve bunu itiraf ettiği müddetçe yenilir. Ben ise bunu asla bilmeyecek veya itiraf etmeyeceğim.
Yazgımı korkumla besleyerek, korktuğum başıma gelene dek aynı hikayeyi baştan yazmayı, asıl yaramı görüp elimden tutamayacağı bariz insanlar seçip malum sonu garantiye almayı hep becerdim.
Toplumsal cinsiyet rollerine öyle derinden koşullanmış durumdayız ki gerçek arzularımıza, ihtiyaçlarımıza, mutluluğumuza ters düştüklerinde bile onlara uygun davranıyoruz.
Neden kendimizi anıtlaştırmayı bu denli çok isteriz? Daha yaşarken bile. Yangın musluklarının dibine işeyen köpekler gibi varlığımızı ispat etmeye çalışıyoruz. Fotoğralarımızı, diplomalarımızı çerçeveletip asıyor, gümüş kaplamalı bardaklar kullanıyor, yatak çarşaflarına adımızın baş harflerini işliyor, ağaçlara ve tuvalet duvarlarına isimlerimizi yazıyoruz. Hepsini aynı dürtüyle yapıyoruz. Bundan ne elde etmeyi umuyoruz? Alkış, gıpta, saygınlık? Yoksa yalnızca ilgi mi çekmek istiyoruz, ne tür olursa olsun ilgi mi istiyoruz? En azından bir tanık istiyoruz. Sesi kısılan radyo gibi, kendi sesimizin sonunda ebediyen susmasına tahammülümüz yok.
Reklam
Yalanın olduğu kadar gerçeğin de beni kandırmasına izin vermeyeceğim artık.
İnsan başkaları için kaybolur, kendisi her zaman nerede olduğunu bilir. Hemen hemen her zaman, demek istiyorum. Nadiren kendimizden bile kayboluruz. İsteyerek... Kaybolduğumuz zaman, kaybettiğimiz şeylerin olduğu yere gideceğimizi biliriz. Çünkü bu dünyada kaybolan her şeyin toplandığı bir yer var.
Keşke yanılgılardan eğlenceli hayatlar kurulabilseydi. Ama öyle olmuyor, yanlış anlaşılmalarla yeni gerçekler inşa ediliyor. İtaat etmemiz gereken yeni gerçekler türetiliyor sürekli.
... Defalarca sert darbeler aldım, defalarca kandırıldım, defalarca yanlış anlaşıldım, bununla birlikte bir sürü garip deneyim de yaşadım. Çeşit çeşit insan gelip bana hikayesini anlattı, sanki anlata anlata üzerinden geçtikleri bir köprüydüm ben ; sonra da çekip gittiler ve bir daha da dönmediler. Bu arada ben ağzımı sımsıkı kapalı tuttum, tek bir şey bile demedim.
Farkında olmak için uğraştığımız şeyler ile gerçekten farkında olduğumuz şeyler arasında derin bir uçurum vardır. Kullandığımız cetvel ne kadar uzun olursa olsun, bu derinliği ölçmek mümkün değildir.
35 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.