Her şeyin her şeyini tekrar ettiği ve bu yüzden yaşlanıp ölmek olmasa insanın zaman diye bir şeyin var olduğunu hiç fark edemediği ve alemin de zaman hiç yokmuş gibi hep aynı hikayeler ve resimler resmi değil diye hem eski hem de yeni bir zamanda...
Güneş Yeniden açtığında dünyanın esrarının ağlayan yüzün ifadesindeki bir sır ile ilişkili olduğunu anladı. Sanki alemin anlamı kaybolmuştu: Eskiden, o pek çok Bildik ve tanıdık gelen anlaşılabilir dünyayı, yüzlerin üzerindeki sıradan bir anlam, sıradan bir ifade ayakta tutuyordu. Şimdi Tıpkı tılsımlı bir kasenin şıngırdayarak kırılmasından sihirli ve billur bir sürahinin çatlamasından sonra her şeyin alt üst olması gibi, ağlayan yüzün üzerinde o tuhaf ifadenin belirmesinden sonra, her şeyin anlamı, celladı korkulu bir yalnızlığa bırakarak kaybolmuştu...
Gece soğuk ve sessizdi; rüzgar yoktu, tek dal kıpırdamıyordu ve yorgun attı da kendi yolunu kendi buluyordu. Uzun bir süre hiçbir şey görmeden ve eski mutlu günlerinde olduğu gibi, kafasını tedirgin edecek hiçbir soruyla kurcalamadan yoluna devam etti: Daha sonraları, karanlık yüzünden diye düşünecekti. Çünkü bulutlar arasında Ay belirince ağaçlar, gölgeler kayalar ağır ağır çözülmez bir esrarın işaretli işaretlerine dönüştüler. Korkutucu olan ne mezarlıktaki acıklı taşlardı, ne de yapayalnız serviler ne de ıssız gecedeki kurtulmaları. Dünyayı korkulacak kadar şaşırtıcı yapan şey, alemin sanki bir hikaye anlatmaya kalkışmasıydı. Dünya cellata sanki bir şey söylemek istiyor, bir anlamı işaret ediyor, ama bir rüyadaki gibi bu söz dumanlı bir belirsizlik içinde kayboluyordu.
Gözyaşları içindeki bir erkek niye telaşlandırır bizi ? Ağlayan bir kadını, günlük hayatımızın sıradışı ama duygulu ve acıklı bir parçası olarak görebilir, içtenlik ve sevgi ile benim seri onu. Ağlayan bir erkek ise bir çaresizlik duygusuyla doldurur içimizi. Ya Dünyanın sonuna gelir gibi yapılabilecek şeylerin sonuna gelmiştir bu adam - Mesela bir sevdiğinin ölümünde olduğu gibi Ya da dünyasında bizimkiyle uyuşmayan bir yan vardır; huzursuz edici, hatta dehşet verici bir yan. Yüz ya da surat dediğimiz ve tanıdığımızda sandığımız harita hiç tanımadığımız bir ülkeye rast gelmenin şaşkınlığını ve dehşetini hepimiz biliriz.
Sığ sözlere öyle alışılmış ki, zihinleri
azıcık harekete geçiren bir düşünce ka-
balık gibi görünüyor. Konuşurken yeni
fikirler üreten birinin vay haline!
Sayfa 319 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okudu
Bu geçici dünyada, insanlarin dilinden kurtulmak icin yalnızlık köşesine çekilmeli.
Gerek ikiyüzlü gerekse dogruluk üzere olsun, her insan dilin cefa oklarindan kurtaramamıştır kendisini. Kötü düşünceli, eteğine yapışarak alıkoyar seni, melekler gibi göğe yükselmekten. Dicle'ye calişarak sed çekmek mümkündúr.
Imkânsız olan kötü niyetlilerin
ÖYLE GÜNLER GÖRDÜM Kİ
Öyle günler gördüm ki, aydın gökler kararıp Bahtım bir bulut gibi üstüme çöker oldu, Her gözümü yumunca tanıdık yüzler görüp,
Hayaller alev alev beynimi yakar oldu. Ümitsizlik, gariplik dört tarafımı sarıp Yüzüm sırıtsa bile, içim yaş döker oldu.
Her sabah ilk ışıklar gözlerimi oyardı, Uyanan taş duvarlar iniltimi duyardı.