Sizin düzeninizle, akıl anlayışınızla, namus anlayışınızla, başarı anlayışınızla hiç bağdaşan yanım yok. Aranızda dolaşmak için giyiniyorum. Hem de iyi giyiniyorum. İyi giyinene iyi yer verdiğiniz için. Aranızda dolaşmak için çalışıyorum. İstediğimi çalışmama izin vermediğiniz için. İçgüdülerimi hiçbir işte uygulamama izin vermediğiniz için. Hiçbir çaba harcamadan bunları yapabiliyorum, bir şey yapıldı sanıyorsunuz. Yaşamım boyunca içimi kemirttiniz. Evlerinizle, okullarınızla, işyerlerinizle. Özel ya da resmi kuruluşlarınızla içimi kemirttiniz. Ölmek istedim, dirilttiniz. Yazı yazmak istedim, aç kalırsın dediniz. Aç kalmayı denedim, serum verdiniz. Delirdim, kafama elektrik verdiniz. Hiç aile olmayacak insanla bir araya geldim, gene aile olduk. Ben bütün bunların dışındayım.
"Beşikten mezara kadar hiç kimse, onu cezalandıracak, hapse tıkacak ya da yaşama hakkını elinden alacak, var oluşunun koşullarını kendisine dayatacak gücü elinde bulunduran bir başkasının emirleri, kaprisleri ya da isteklerine boyun eğmek zorunda olduğu sürece güvende ve emniyette olamaz.”
(Emma Goldman)
".....
Sen böyle saçmalıyorsun işte, Küçük Adam. Saçmalarından silahlı kuruluşlar oluşturuyor ve bir Yahudi'nin ne olduğunu bile söyleyemeyen sen, on milyon insanı, on milyon" Yahudi"yi gaz odalarına gönderiyorsun........
"Ne garip bir oyuncak şu insan! yürür, konuşur ve acı çeker. 70 kilodur. kendisine ve çevresine ait hiçbir şey bilmez. Bir nevi ıstırap makinesi. iplerini başkaları çeker. Hantal ve şapşal bir robot. Neye sevinir bilinmez. Sınırsız olan hayalleri ve acı kabiliyeti. etten bir kafes ve aciz içinde kıvranan bir ruh. Vücut araba, akıl arabacı, ama gözleri bağlı arabacının, arabaya hükmeden, atlar... buda haklı: Varolmak için yok olmak lazım, parça bütüne kavuşacak ki hasret dinsin. Bütün musiki, bütün şiir, bütün aşk, bu bir çuval kemik, bu asi ten, bu aptalca endişeler ne olacak? ne olacağını bilen var mı? kader hep oynayamayacağı roller yükler insana ve ıslıklar. Alkışlar sahtekarların..."
"Biz tarihin genel seyriyle ilgili inandırıcı, ayrıntılı, üzerinde anlaşmaya varılmış bir açıklama buluncaya kadar insanların çoğu, ırkçı biyolojik açıklamanın yine de en doğru açıklama olabileceğinden kuşkulanmaya devam edecekler."
Ne mutlu yaşamlarını kimseye emanet etmeyenlere!
Ne mutlu her şeyden vazgeçene, her şeyden vazgeçtiğine göre hiçbir şeyi elinden alınamayacak, eksiltilemeyecek olana! Bütünlüğünü koruyarak acı çekenlere ne mutlu! Sıkıntı çekseler de tuzla buz olmayanlara, inançsızken bile inananlara ve art niyetsizce güneşin altına serilebilenlere.
..Elbette ki toplumları oluşturan insanların bir arada yaşayabilmesi için inanç önemli bir unsurdur ancak bir başka inanç sistemini kabul etmiş,insan veya toplulukların haklarına karşı bir silaha dönüştürüldüklerinden top,tüfekten çok daha tehlikeli ve zarar verici olmuştur.
Kimisinde cennete gitmek, kimisinde kemale ermek, kimisinde yontulmuş taş olmak, kimisinde Nirvana'ya ulaşmak,kimisinde 'Bir' olmak....Hepsinde öze yaklaşmak,insan olabilmek ,her şeyden önce insanı görebilmek.Semavi dinlere baktığımızda Yaradan'a inanan bir insanın, Yaradan'ın başka yarattığına zulmetmesi,zarar vermesi,haklarını gasp etmesi,yok sayması,küçümsemesi nasıl açıklanabilir? Bu durum bir inançla gelen inançsızlık olur ancak.Bir başka ifadeyle inancın kötüye kullanılması,yaratıcı kaynağın temizliğinin kirletilmesi olur.
İnsan neye inanmayı seçerse seçsin,kaynağa hangi adı verirse versin, onunla hangi ibadethanede buluşursa buluşsun her şey bir ve tek.Işığa varabilmek için hangi aracı kullandığın değil ,nasıl yol aldığın önemli.Din,dil,ırk insanları ayrıştıran değil,zenginleştiren alt başlıklarken hepsinden ve her şeyden önce insanı görebilmek...
Bâtın 23- Aret Vartanyan\\ Gitme Zamanı
"Yaşamlarımızın her saniyesi sonsuz kere yineleniyorsa, İsa'nın çarmıha çivili olduğu gibi biz de sonsuzluğa çivilenmişiz demektir. Bu, insanı dehşete düşürecek bir olasılık. Sonsuza kadar yinelenme dünyasında her attığımız adıma dayanılmaz bir sorumluluğun ağırlığı gelir çöker. "