Kapağı bir açtım yazılar minicik, sayfalar kelimelerle dolu, betimlemeler uzun uzun.. Aman dedim demek normal boyutta yazılsa 700-800 sayfa olacakmış.
Neyse başlıyorsunuz okumaya. Başlangıçta cümleler, betimlemeler, detaylar uzun geliyor. Biter mi acaba okunur mu diyorsunuz? Zira daha önce Nazan Bekiroğlu okumamışsanız benim gibi, bu anlatım fazlasıyla yabancı ve başta korkutucu gelebiliyor. Bi de henüz hikaye başlamamışsa tabi..
Sayfalar geçtikçe, hikaye başladıkça, kitabın içinde nasıl o kadar ilerlediğinizi fark edemiyorsunuz.
Yazar, hikayenin içinde, siz sanki yazarın içindesiniz. Aman yarabbi o nasıl anlatım, onlar nasıl tasvir, o nasıl hakimiyet. Yazar yazmıyor çiziyor sanki satır satır, okurken her türlü resim beliriyor kafanızda. Her bit kahramanı, yerleri, olayları sanki okumuyor yaşıyorsunuz.
Kitap başlangıçta bir aşk hikayesi gibi görünse de, bir döneme ışık tutar nitelikte. Yazarın, bölgeye, döneme hakimiyeti takdirlik. Olayları bağlama şekli muhteşem.