Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
-Aşk acısı acıların içinde en fasulyeden olanı... -Nasıl yani? -Sen anneni kaybettin mi? -Aman Allah korusun. -Değil mi? Allah korusun. Peki sana şöyle sorsaydım: Irmak seni hiç terk etti mi? Aman Allah korusun demezdin. -Hiç bir şey anlamıyorum. Fazla kaçırdın rakıyı... -Rakıyla alakası yok insanların hayatındaki insanları hep yanlış
Eylülde çıkacak olan kitaptan alıntıdır.
BEN TAMİRCİ DEĞİLİM Evle ilgili problemler insanın hayatını karartabilir. Akan bir musluk, bir elektrik problemi, badana zamanı, tahammül etmek için çelik gibi sinirler gerektiren dönemlerdir. Diyelim ki bir şey bozuldu, tamirci çağırdınız. Tamirci gelir, yaklaşır ve tamir edilecek yere, kafasını tek yana eğerek bakar. Öyle uzun, boş
Reklam
Yazmakta olduğum tiyatro oyunlarından küçük bir bölü*mü televizyondaki Küçük Şeyler dizisine· koyduk.. Söz konusu bölümde satranç oynamakta olan bir karı korca arasında şu konuşma geçmektedir: Erkek: "Hayatım, atını almak zorumdayım.'" Kadın: ''Aaa, alma şekerim, ben onu seviyorum." Erkek: ''Ama hayatım, atını almazsam bu oyun satranç olmaktan çıkar." Bu noktada ben devreye girip "Eğer erkek atı almazsa, bu oyun satranç olmaktan çıkar ama aşk olur" diyorum. Evet, gerçekten bazen mantığın bittiği yerde aşk başlar.
Zehra ölüye ne zaman öldüğünü, ne zaman gömüldüğünü, kaç zamandır orada yattığını soruyor. Ölü biraz duraklayıp hesaplamaya çalıştığını söylüyor, sonra hangi yılda olduklarını öğrenmek istiyor. 2014 yanıtını alınca da kısa bir hesap yapıp ölümünün üstünden tam 1.482 yıl geçmiş olduğunu söylü­yor. İsa Mesih’in dünyayı şereflendirmesinden
Sayfa 16 - Zehra’nın üçüncü rüyasıKitabı okudu
Bir çiftçi, “fırtınası bol” olan bir tepede bir “çiftlik” satın almıştı… Çiftliğe yerleştikten sonra, ilk işi bir “yardımcı” aramak oldu. Ama; ne yakınındaki köylerden, ne de uzaktakilerden hiç kimse onunla çalışmak istemiyordu. Çalışmak için müracaat edenlerin çoğu da, “çiftliğin yeri” ni görünce, çalışmaktan vazgeçiyor; “Burası fırtınalıdır, siz
''Adım Foster-dedim. " 'Daha önce gördüğüm hiçbir Foster'a benzemiyorsun,'dedi.Bence sen başka birisin çünkü Foster olamazsın.' -"Benim adım bu,' dedim. 'Ben her zaman Foster'dım.' -" Aaa!Yettin artık.Annem ner'de?" diye sordu. -"'Annenmi? Ne diyorsun sen?Bir annen olamayacak kadar yaşlısın" dedim. Moruğun suyuna gitmekten usanmıştım artık. "
Reklam
Eyvah misafir geliyor!
Yemekli misafiri kabusa çevirmeyi başaran konuk tipleri üzerinde durmak istiyorum bu noktada: 1. İri yapılı, iştahlı ve kendini çok esprili zanneden erkek misafir: Masadaki alafranga, sağlıklı ve/veya tadımlık yiyeceklerle dalga geçer, ne yerse yesin sofradan aç kalktığını iddia eder, girişle ana yemek arasında birbuçuk dakikadan fazla zaman
Sayfa 140Kitabı okudu
"On dört yaşında ya var ya yoktum, dedem, marangoz olan değil, öteki, ölüm döşeğinde yatıyordu. Günlerdir ağzından, hiçbir anlamı olmayan bir ses çıkıyordu; hatta bu inleme de değildi, çünkü acı da çekmiyordu; bir sözcüğü de söylemeye çalışmıyordu, hayır, konuşma yetisini yitirmemişti; yalnızca söyleyecek bir şeyi, iletecek somut bir mesajı yoktu, konuşacak birini de aramıyordu, artık kimseyle ilgilenmiyordu, ağzından çıkan sesle yalnız başınaydı, tek bir ses, yalnızca soluk alması gerektiğinde kesilen bir 'Aaa!' sesi. Ona baktım, büyülenmiş gibiydim ve o sesi hiç unutmadım, çünkü, çocuk sayılacak yaşta olsam da onu anladığımı sandım: İşte, diyordu, var olduğu biçimiyle var lan zamanla yüzleşen yaşam; ve ben bu yüzleşmenin, can sıkıntısı denen şey olduğunu anladım. Dedem, can sıkıntısını bu sesle, sonu gelmez 'Aaa!' sesiyle ifade ediyordu; o 'Aaa!' sesini çıkarmayacak olsaydı, zaman onu ezecekti; ve dedemin, zamana karşı doğrultabileceği tek bir silah vardı,o sonu gelmez zamanllı 'Aaa!' sesi."
Sayfa 68 - Can YayınlarıKitabı okudu
376 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.