Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
POETİKA Yaşadım da yoruldum, bir ağır-işçi gibi Uyudum da uyandım, binlerce kişi gibi Bana düşünmek vardı, payıma onu aldım İşledim de işledim bir hüner-işi gibi Horlandı, beğenildi; inandım, alınmadım Yolun geleceğini çizdim, geçmişi gibi Zor dönemler olmadı-değil, olsundu, oldu. Ne koştum ne de durdum, kaçak gidişi gibi Bu konuyu burada bırakıyorsam birden, Olmasın diyedir bir şeyin bitişi gibi.
İtaatkar neden boyun eğer? Çünkü başka türlü yapamaz, çünkü itaat etmemek onun için imkânsızdır. Çünkü en kısa zamanda en ağır yaptırım gelecektir. Aşağılanır, kovulur, yenilir, dışlanır, pozisyonunu kaybeder... Bedeli ağır olur. Çok risklidir. Boyun eğeriz çünkü itaatsizliğin bedeli katlanılır cinsten değildir. Derinlerde, boyun eğmenin tek sebebi itaat etmemenin imkansızlığıdır. Boyun eğiş dengesiz bir güç ilişkisinin keyfiliği ve hiyerarşik bir ilişkinin hakkaniyetsizliği üzerinde durur. Köle efendisinin buyruklarını sessizce yerine getirir, serfler toprak sahibinin tarlalarında canı çıkana dek çalışır, işçi çılgın bir düzenin kendisine zorla kabul ettirilmesine müsaade eder, memursa dişini sıkarak üstünün onu aşağılayan eleştirilerini dinler. Başka türlüsü nasıl yapılır ki? İtaatkarlık aynı zamanda, gelecekte bir başkaldırı, bir isyan vaat eder. İtaatkar vaktinin gelmesini bekler. Efendisinin zayıflıklarını gözler, hassasiyet ve kırılma noktalarına karşı dikkatlidir ve oyunu dağıtacak hamleye her an hazırdır. Burada "itaatkarlık" kavramının sınırlarını daraltıyorum. Bu güçler dengesinin tarihsel, olağan, geçici ve geri döndürülebilir bir şey olduğundan bahsetsem -saf bir olgu- o vakit itaatkarlık ve o inatçı boyun eğiş, tam tersine o boyun eğmezliği kendinde bulundurur. İtaatkarlar efendilerine karşı bir komplo için bir araya geldikleri anda, ortak güçlerini hissedip birleştirdikleri anda, işte o zaman savaş yeniden başlayabilir. Başkaldırı, Latince "re-bellum": Yeniden başlayan savaş, yenilip düşenin doğrulması, başını kaldırması.
Reklam
İşçilerin neden içkiye ihtiyaç duymaları üzerine Engels'in yorumu
19. yüzyıldaki sanayileşme işçilerin sefaletini o kadar artırır ki, gerçeklerden kaçma arzusu diğer tüm dönemlerden daha ağır basar. Her proleterin içkiyle hiç olmazsa bir süreliğine kurtulmaya çalıştığı koşulları Friedrich Engels şöyle anlatır: "İşçi işten çıkıp yorgun argın eve döner; evi her tür konfordan uzaktır, nemli, sevimsiz ve pistir; kendisini neşelendirecek, bütün gün çalışıp didinmesine değecek, ertesi günü katlanır kılacak bir şeye acilen ihtiyaç duyar; sağlıksız durumundan, yani sindirim bozukluğundan da kaynaklanan gergin, bitkin, hastalıklı ruh hali, yaşam koşulları, her tür güvenceden uzak hayatı, her şeyin tesadüflere bağlı olması ve durumunu düzeltmek için elinden hiçbir şey gelmemesi nedeniyle iyiden iyiye katlanılmaz boyutlara ulaşır; havasız ortamlar ve kötü beslenme yüzünden zayıflamış bedeni dışarıdan gelecek bir uyarıyı şiddetle arzular; hoşsohbet bir ortama duyduğu ihtiyacı ancak bir meyhanede tatmin edebilir, dostlarıyla buluşabileceği başka bir yer yoktur. Şimdi bu durumda işçi şiddetli bir içki içme ihtiyacını nasıl duymasın? İçkinin cazibesine direnebilecek gücü kendinde nasıl bulsun? Tersine, bu koşullar altında yaşayan işçilerin büyük çoğunluğunun alkolün pençesine düşmekten başka çaresi olmadığı madden ve manen ortadadır."
Sayfa 153Kitabı okudu
Çocuğum, tembellik ederek en zahmetli yolu seçiyorsun. Aylık olduğunu söylüyorsun! Çalışmaya hazır ol. Çok tehlikeli bir makine vardır, onu hiç gördün mü? Hadde makinesi denir ona çok sinsi ve acımasız olduğu için dikkat etmek gerekir; giysinin kolundan yakaladımı tüm bedenin içine çeker. Bu makine Aylaklıktır. Zamanın varken bir karar ver ve
Sayfa 225Kitabı okudu
Yaşadım da yoruldum, bir ağır işçi gibi, Uyudum da uyandım, binlerce kişi gibi. Bana düşünmek vardı, payıma onu aldım, İşledim de işledim bir hüner işi gibi. Horlandı, beğenildi; inandım, alınmadım, Yolun geleceğini çizdim, geçmişi gibi. Zor dönemler olmadı değil, olsundu, oldu, Ne koştum ne de durdum kaçak gidişi gibi. Bu konuyu burada bırakıyorsam birden, Olmasın diyedir bir şeyin bitişi gibi.
En ağır işçi benim. Gün yirmidört saat. Seni düşünüyorum.
Reklam
Otuz üç yıl önce Hasanoğlan'da tanıştığımız Ali Sağın, o şimdi yerinde yeller esen enstitüyü bitirip öğretmen olmuş ama yurtta kalamamış. Kıyımdır, sürgündür derken, o güzel meslek Ali Sağın'a ağır gelmiş. Şimdi Sydney'de bir kumaş fabrikasında işçi. Şairliği de var. Ondan ileride gene söz edeceğim. Bana iki şiirini verdi. Bir tanesinde iş
Sayfa 11 - Papirus YayınlarıKitabı okudu
Temizlemeyi bir kez başarabildiğimizde; anıları unutmak için değil, temizlemek için silmeyi becerebildiğimizde çorap söküğü gelecek devamı. Eşin dostun, bütün hısım akraban, anıların, çocukluğun, ilk gençlik yılların, hataların, aşkların, hepsi sıraya girecek gel barışalım diye.. Biliyorum bunu. Gündeliğe gider gibi gidiyorum ben kendi geçmişime, sabahtan akşama kadar canım çıkana kadar, sırtımdan ter aka aka temizliyorum her şeyi. Silkeliyorum, ovuyorum, gerektiğinde telliyorum geçmişi. Her gün yeniden başlıyorum, her gün yeniden... Kabul, asla ilk günkü ışıltısında olmuyor hayat; ama yine de, yıllarını anılarını temizlemeye vermiş ağır bir işçi kelamı bırakabilirim şuraya; barış geçmişinle her gün yeniden, yeterince uğraşırsan eser kalmıyor kirden...
Sayfa 172Kitabı okudu
Beyaz Mantolu Adam
Kalabalık bir topluluk içindeydi. Başarısızdı. Parası yoktu. Dileniyordu. Caminin önündeydi. Büyük bir camiydi bu. Minareleri, kubbeleri, kemerleri ve parmaklıklı pencereleri filân hepsi tamamdı. Özellikle avlusu: dilenenler için en önemli yer. Bir kenarda duruyordu. Hiçbir hüner göstermediği için ya da acındırıcı bir garipliği olmadığı için
Sayfa 13 - Sinan Yayınları 1973 - İletişim Yayınları Bütün Eserleri 4 İstanbul 1987 2.BaskıKitabı okuyacak
Yaşadım da yoruldum, bir ağır-işçi gibi, Uyudum da uyandım, binlerce kişi gibi. Bana düşünmek vardı, payıma onu aldım, İşledim de işledim bir hüner-işi gibi. Horlandı, beğenildi; inandım, alınmadım, Yolun geleceğini çizdim, geçmişi gibi. Zor dönemler olmadı-değil, olsundu, oldu, Ne koştum ne de durdum kaçak gidişi gibi. Bu konuyu burada bırakıyorsam birden, Olmasın diyedir bir şeyin bitişi gibi.
Geri199
1.000 öğeden 991 ile 1.000 arasındakiler gösteriliyor.