Bir gün yazacağım bunları. Üstüne de ‘Ağır İşin İnsanda Yarattığı Tahribat’ veya ‘İşçi Sınıfında İçki İçmenin Psikolojisi’ gibisinden de bir başlık koyacağım.
"Her şeyden önce, anadilimize saygı göstermeli ve onu korumalıyız; dilimiz yaşadığı sürece biz de bir halk olduğumuzu hissedeceğiz. atalarımızın dili yok olursa halk da tükenir ve yok olur."
"Ulusun doğuşu ve şekillenmesi için olmazsa olmaz koşulan halkın tarihi ve kültürel değerlerini benimsemesi ve bunlara sahip
“Yaşadım da yoruldum, bir ağır-işçi gibi
Uyudum da uyandım, binlerce kişi gibi
Bana düşünmek vardı, payıma onu aldım
İşledim de işledim bir hüner-işi gibi
Horlandı, beğenildi; inandım, alınmadım
Yolun geleceğini çizdim, geçmişi gibi
Zor dönemler olmadı-değil, olsundu, oldu.
Ne koştum ne de durdum, kaçak gidişi gibi
Bu konuyu burada bırakıyorsam birden,
Olmasın diyedir bir şeyin bitişi gibi.”
Yanındaki yolcular da öncekilerden farklı insanlardı. Sesleri kalın, elleri nasırlı bir kaç İtalyan işçi kucaklarında malaları ve kürekleriyle karşısında oturmuş donuk, umarsız bakışlarını yere dikmişlerdi. Ağır bir iş yaptıkları belliydi, çünkü içlerinden bazıları başlarını sert ve pis tahtaya dayamış, trenin sarsıntısında yorgunluktan ağızları açık uyuyup kalmışlardı. Edgar onların para kazanmak için çalıştıklarını düşündü,ama ne kadar kazandıklarını tahmin edemedi, yine de paranın her zaman bulunmayan, bir şekilde elde edilmesi gereken bir şey olduğunu sezdi.
Sermayenin işçiyi ezdiğini bilirsin. Bizde işin en ağır kısmını işçiler yapar ama ne kadar çalışırlarsa çalışsınlar hayvanca durumlarından kendilerini kurtaramazlar. Durumlarını düzeltmeye, kendileri için bir şey yapmaya ve dolayısıyla eğitim görmeye yarayacak emeklerinin karşılığı olan bütün kar, bütün artı değer kapitalistler tarafından ellerinden alınır. düzen böyle kurulmuş, ne kadar çalışırlarsa tüccarlar ve toprak sahipleri o kadar zenginleşir, kendileri ise her zaman işçi hayvan olarak kalırlar.
Ülkenin genel olarak nasıl bir görünüme sahip olduğu konusunda Atina'da bulunan Küçük Asya Araştırmaları Merkezi arşivindeki fotoğrafların yayınlandığı Refugee Greece adlı eserdeki fotoğraf ve bilgilere göz atmak yeterli olacaktır. Komisyon başkanı Morgentau'nun Atina'ya yönelik gözlemlerinin yer aldığı eserde şehrin Anayasa Meydanı ve eski
"ticaret durgunlaşır, piyasa gereğinden fazla mala boğulur, ürünler satılamayacak kadar bollaşır, nakit para görünmez olur, kredi yok olur, fabrikalar kapanır, işçi kitleleri fazla geçim aracı ürettikleri için bu araçlardan yoksun kalır, iflaslar iflasları, zararına satışlar zararına satışları izler. durgunluk yıllarca sürer, üretici güçler ve kitle malları toptan israf edilir ve tahrip olur, birikmiş mal yığınları değerinin oldukça altında işleme girinceye ve üretim mübadele tekrar ağır ağır harekete geçinceye kadar.... sonra bu yavaş adımlar hızlı bir yürüyüşe döner, sınai hızlanma dörtnala bir koşu haline gelir ve bu dörtnal koşu tekrar tüm sanayinin ticari kredili ve spekülatif engelli koşusu haline yükselir ve bu koşu sonunda kafa göz yaran en tehlikeli atlayışların ardından krizin çukurunda yeniden durulur."