Shire'da akşam alınca kurşun rengini
ayak sesleri duyulurdu Tepe'de;
tan vaktinden önce giderdi
tek söz etmeden, uzun bir seyahate.
Yabaneller'den ta Batıkıyıları'na
kuzeydeki ıssızlardan, güneydeki tepelere
gizli kapıdan, ejderha ininden,
geçti karanlık ormanlardan keyfince.
Cüce, hobbit, elf ve insanla
ölümlü ve ölümsüz
Buna şarkı demek de doğru değildir; çoğu zaman bir ağıttır. Güzelin kısacık ömrüne, gidenin çekiciliğine, sevgilinin hayaline yakılmış bir ağıt. Her yıl tekrarlanmasına rağmen yıpranmamış, dipdiri kalmış, hüznünü zerrece yitirmemiş bir ağıt...
Avcumuzdan kayıp giden değerler için ağıt yakmak kolaydır, önemli olan zamanında değerlere sahip çıkmak ve onları muhafaza ederek gelecek kuşaklara aktarabilmektir.
Radyo tiyatrosu ve sesli kitap dinlemenin çok keyifli olduğunu düşünüyorum. Kitaptaki karakterlerin bir ses olup odaya dolması, onlarla aynı evin içinde olmak, aynı sokakta yürümek, karşılıklı konuşmalarında dinleyici olmak onları #canlı kılıyor.
Okuduğunuz kitapların üslubu kulağımıza doluyor. Kalın kitaplardan korkanlar için 🙂 kitaplara ısınmak
Yıllar yılları kovalamış, hoca iyice yaşlanlanmıştı. Amcası Ahmet Hoca da vefat etmişti. Tanıyıp dertleştiği birçok insanı kaybetmenin üzüntüsünü yaşıyordu.
Amcasının cenazesinde ağlaşıp ağıt yakan bazı akrabalarını uyardı:
"Efendiler, böyle ağıt yakmak uygun olmaz. Amcam ebedî bir hayata adım attı... Bu dünya doğum ve ölüm arasında misafir olduğumuz iki kapılı bir handır. Bunu unutmamak lazım. İnsanoğlu dünya işine ken- dini kaptırdıkça kendisinde gurur ve gaflet meydana gelir. Ebedi hayatı unutur, dünyada kalmayı sever, ölümü düşman bilir."